Açıköğretim son çare!-II

Rıfat Okçabol'un “Açıköğretim son çare!-II" başlıklı yazısı 15 Ocak 2013 Salı tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Zorunlu eğitim süresi 5 yılken 1990’ların başında açıköğretim lisesi uygulamasının başlatılması, liseye devam edemeyenler için yaratılmış bir fırsattır. 8 yıllık zorunlu eğitime geçildikten sonra, 1990’ların sonlarında yetişkinler için açık ilköğretim uygulamasının başlatılması da, yetişkinlerin bu eksikliklerini gidermelerine fırsat veren bir uygulamadır. AKP, 2004-2005 yıllarında ilköğretime uyum sağlayamayan öğrencileri açık ilköğretime göndermeye kalkıştığında, açıköğretimin zorunlu öğrenim çağındakiler için bir seçenek olmadığı ve olamayacağı gerekçesiyle karşı çıkılmış ve bu uygulamadan vazgeçilmiştir.

Çünkü devletin yurttaşlarının edinmesini istediği bilişsel, devinimsel ve duyuşsal edinim düzeyi, zorunlu eğitim süresini belirleyen temel etmendir. Zorunlu eğitimin aradığı edinimler, okulda, ders içi ve ders dışı etkinliklerle kazandırılır okul izlenceleri bu amaç doğrultusunda hazırlanır. Öğretmenin ders anlatması, öğrencinin ders dinlemesi, ders kitaplarını ve yardımcı kitapları okuması, ödev yapması, araştırması, sorması, irdelemesi temelde öğrencinin doğayı ve dünyayı doğru algılaması ve bilimsel bakış açısı kazanarak istenen bilişsel gelişimi göstermesi içindir. Öğrenci, işliklerde ve laboratuarda araç-gereç kullanmayı öğrenerek, spor yaparak, müzikle ve resimle uğraşarak, tiyatro ve spor gösterilerine hazırlanıp katılarak devinimsel gelişime ve değişime uğrar. Öğrenci, güzel sanat dersleriyle, ders içinde ve dışında arkadaşlarıyla ve öğretmenleriyle iletişime ve etkileşime girerek, edebiyat dersiyle, öykü, roman, şiir okuyarak, kompozisyon yazarak vb etkinliklerle, doğru-yanlışı ve güzel-çirkini ayrıştırabildiği, vicdan sahibi olabildiği ve estetik duygularını geliştirebildiği ölçüde de duyuşsal gelişim gösterir.

Devlet, zorunlu eğitimle, çağ çocuğunu bu edinimleri kazanmakla yükümlü tutarken, kendisi de, çağ çocuklarına olabildiğince eşdeğer düzeyde, herkes için ve her yerde geçerli olacak bilimsel eğitim hizmeti sunma yükümlülüğünü üstlenmektedir. Devletin bu yükümlüğünü yerine getireceği yer, açıköğretim değil, örgün eğitim kurumlarıdır.

Zorunlu eğitim sürecinin açıköğretim ya da imam hatip/meslek okulu olarak farklı kanallara ayrılması, öğrenim göreceklerin 12 yıl sonunda farklı edinim düzeyleri edinecek olmaları nedeniyle zorunlu eğitimle bağdaşmamaktadır. Dersler ne kadar ortaklaştırılırsa ortaklaştırılsın, meslek okulunda belirli alanlardaki mesleki beceriler gelişecektir. İmam hatipte öğrenci dünyaya Sünni-Hanefi inancı gözüyle bakacaktır. Açıköğretimde ise, öğrenci her yönüyle diğerlerinden geri kalacaktır kızların eve kapatılıp erken yaşta evlendirilmeleri olasılığı artacaktır ve (daha önceki uygulamalara göre) açıköğretime gideceklerin önemli bir bölümü programı bitirmeden sistemden ayrılacaktır. Bilimsel eğitimden geçenlerin ise, bilişsel ve duyuşsal edinimleri diğerlerinden çok farklı olacaktır. Dört farklı kanalda öğrenim görenlerin dört farklı eşikten geçerek yetişkinlik yaşamına başlamaları, zorunlu eğitimin amacıyla bağdaşmadığı gibi, insancıl açıdan da, eğitimde fırsat eşitliği açısından da kabul edilebilir bir durum değildir.

AKP’nin, imam hatipleri yaygınlaştırarak, diğer okullarda imam hatip programları açarak ve ders izlencelerine üç din dersini ekleyerek zorunlu eğitim sonunda tüm öğrencilerin dünyaya Sünni-Hanefi inancı penceresinden bakmalarını sağlamak istemesi de zorunlu eğitimle bağdaşmamaktadır. Bu durum da, bir inancın dayatılması anlamına geldiğinden, ayrıca demokratik de değildir.

Açıköğretim, zorunlu eğitim sürecine alternatif değil, zorunlu eğitim çağını geçmişler için kullanılan son fırsattır ya da örgün eğitimde işlenmeyen konuları merak edenlere sunulan hizmettir zorunlulukla ilişkili olmayıp yetişkin merkezli, yetişkinin merakına ve isteğe bağlı bir uygulamadır. Bu bağlamda, açık imam hatip/meslek/fen/anadolu lisesi adı verilen uygulamalar, ancak örgün eğitim çağını geçmiş yetişkinler için sürdürülebilecek uygulamalardır.

Devletin görevi, açıköğretim gibi yaygın eğitim kurumlarını, zorunlu eğitim sürecin dışında kullanmaktır. Bu kurumlar aracılığıyla örgün eğitimde yer almaması gereken dini konularla, örgün eğitim içinde yer verilemeyen konularda isteyenlere öğretim hizmeti sunmaktır.