“Yeni Osmanlı” ve İki Kent

Cemaatin Aksiyon dergisi, Yeni Osmanlı düşüncesinin dosyalarını yapmaya ve yayımlamaya devam ediyor. Seçim atmosferinde gözden kaçmış olabilir ama bir ay önce yayımlanan 859. sayısının (23-29 Mayıs 2011) kapağına “Selanik ruhunu arıyor” başlığı atılmış. Yazının girişinde “amacı hasıl olan” şu paragraf yer alıyor:

Ekonomik krizin ülkenin üzerine karabasan gibi çöktüğü şu günlerde, bir şehir kendini arıyor. Türkler, ‘Viran olasın!’ bedduasıyla terk ettiği, Osmanlı’nın yıkılmasına giden süreçte her türlü fikrin cirit attığı, komitacıların meskeni, padişahlara hapishane olmuş Selanik’i çoktan unutmuştu. Atatürk’ün doğduğu şehir diye biliniyordu yeni nesilce. Türk entelijansiyasının ilgisi ise kompo teorileri ile bezenmiş ‘Dönmeler’ ve ‘Sabetaycılık’ hikâyelerinden öteye gitmiyordu.

Kayıp zamanları telafi için kararlı bir dönüş yaptığı” belirtilen ve “tarihteki özel konumuna dönme yolunda kendisiyle hesaplaşması” istenen Selanik, işbirlikçi Yeni Osmanlıcılar için yeni tarih yazımında önemli bir kent. Bir yanda çöken Osmanlı’nın üstüne verilen Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın onurlu mücadelesi (başta Çanakkale Savaşı olmak üzere) hurafelere boğularak yeniden yazılmaya çalışılırken, “Osmanlı’nın yıkılmasına giden süreçte her türlü fikrin cirit attığı” Selanik’in, Osmanlı’ya referans ile, “ruhunu araması” daha doğrusu “arınmış” olması istenmektedir!

İntikamcı ve gerici bu “ruh” içeriye dönük ideolojik bir maniveladır. Balkon konuşmasındaki hinterlant ile bu ideolojik manivela uyum halindedir. Yeni Osmanlı’nın hinterlantı belirlenirken, “eski”nin intikamı “tamamlayan” olmaktadır. Öyle ya, Selanik “ruhunu arındırırken”, Cumhuriyet tarihindeki yeri bir başka “yer”e kayacak böylece “Yeni Osmanlı” bir kent olmuş olacak!

Şehirde Osmanlı döneminden kalan 15 eserin restore edilmesi, THY’nin Selanik seferlerini başlatması, “solcu” olarak lanse edilen patron bir Belediye Başkanı’nın AKP iktidarıyla arsızca flörtü...

Bunlar Selanik’e “Yeni Osmanlı” ruhunu kazandırabilir mi? Sanmıyorum.

***

“Osmanlı’nın dibacesi” ve “Cumhuriyet’in artığı” Bursa... AKP, Cumhuriyet’in birikimlerinden “arındırılmış” bir Bursa’yı, İstanbul’dan sonra ikinci büyük kent yapmak istiyor. Ama nasıl?

“Kavşak” olmak, bir kent için aynı zamanda bir talihsizliktir. Kentin karakteri olmayacaktır. Bursa, gelip geçene endeksli bir kent haline gelecek, otoyolların güzergahlarında yapılanacaktır.

Böylece, birden fazla Bursa oluşacak kentin sosyo ekonomik ve kültürel dinamikleri, kavşak olma özelliğine göre dönüşecek. Bunun sonucu olarak da, çatışan bir niteliğe sahip olacak. Vali Harput’un deyimiyle küçük bir azınlık “Termalden çıkıp Uludağ’da kayacak” ama çoğunluk ise, şimdi olduğu gibi, sömürü ve insanlık dışı yaşam koşullarından kafasını kaldıramayacak.

Yeni yapının yeni unsurları da oluşacak. AKP, bizzat bu sürecin planlayıcısı ve uygulayıcısı olacak. Bir örnek vermem gerekirse, İnegöl’de yaşanan ve benzeri olaylar, kontrollü ve kontrolsüz gerçekleşecek. Bu olaylar üzerinden, “düzenleme”lere gidilecek.

Özellikle turizm sektörünün bozucu etkileri (fuhuş, uyuşturucu tic.) olanca hızıyla gündelik hayata yansıyacak. Birden fazla Bursa’nın birkaç Bursa’sında bu durum daha açıkça görülebilecek.

Bursa’da var olandan daha fazla, ucuz emek sirkülasyonu olacak. Emekçiler açısından yerleşiklik değil, mobilizasyon artacak. Turizm ve inşaat sektörlerinde Kürt emekçilerin ucuz emek sömürüsü nedeniyle tercih edilmesi bilinen bir gerçek. Bu da gündeme gelecek, gerici ve faşist bir damarı bulunan Bursa için bu kabul edilemez olabilecektir.

Bursa sınırları içindeki tarım alanları, rant için sermaye sınıfının talanına daha da açık hale gelecek. Bu, daha fazla işsizlik ve göç anlamına gelecek. Tarımdan kopan emekçiler de yukarıda sözü edilen mobilizasyona dahil olacak.

“Bursa’nın tarihi ve değerleri” cümlesi, büyük bir yağmanın yalanıdır. Artık bir tarihten söz edilecekse, yağmanın tarihi olacaktır.

Yerel medya da bu dönüşüm doğrultusunda yeniden yapılanacaktır. Medya, günümüzde de kısmi örneklerini gördüğümüz üzere, bu sürecin “kampanya”sından sorumlu olacak!

Kalıcı değil gelip geçici, üreten değil tüketen, emekçilerin çok ağır sömürü koşullarında yaşayacağı sosyal ve kültürel anlamda daha da çürümüş bir toplumsal yapıdır, oluşacak olan.

***

İki kent, Selanik ve Bursa...

“Yeni Osmanlı” için meze yapılmak isteniyor.

Engellemek gerek, başka çaremiz var mı?

[email protected]