Sol Kürt hareketinden tamamen ayrışmalı

Ayrışmak solu zayıflatmaz

Kürt hareketinden ayrışmayı solun bölünmesi olarak görenler tamamen yanılıyorlar.

Zira Kürt hareketi herhangi bir anlamda solcu değil.

Bir siyasi hareketin sol olup olmadığını, kullandığı silahların ağırlığı, göze alınan riskler, ödenen bedeller, çekilen acılar belirlemez. Bunlar üzerinden edebi romanlar yazılabilir, ama sol siyaset üretilemez.

Solu tanımlayan unsur işçi sınıfının tarihsel çıkarlarını savunmaktır.

Solun programının baş köşesinde, ikircimsiz biçimde, üretim araçlarının kamulaştırılması yazar.

Kürt hareketinin bu hedefle uzaktan yakından ilişkisi yok. Bu nedenle, Kürt hareketinden kopmak solun hareket alanını daraltmak anlamına gelmez. Tam tersine, solun, içinde hareket edeceği geniş boşluğun mevcudiyetini hissetmesini sağlar.

Kürt hareketi programatik olarak tamamen hatalı

Kürt hareketinin programı 1980’lerden beri önemli değişiklikler geçirdi.

Mevcut haliyle kapitalizm içinde özerkliği savunuyor.

Bu, bölgeler arasındaki eşitsizlikleri artıracağı, Türkiye özelinde iç savaşı tetikleyeceği için, Kürt halk sınıflarının hiçbir sorununa çözüm potansiyeli taşımıyor.

Kürt hareketinin bunu bilmemesi olanaksız. Bu nedenle özerkliğin emperyalist çevrelere yönelik bir mesaj olarak öne çıkarıldığını düşünmek gerekir.

Nitekim bu proje, uzun zamandır, emperyalizm tarafından çeperdeki ülkeleri çözmek ve/veya uluslar arası sermayenin tahakküm alanı haline getirmek için önerilmektedir.

Kürt hareketi bu siyasal angajmanıyla kendi içine kapalıdır. Kendi sorunlarına, amaçlarına kilitlenmiştir. 7 Haziran seçimlerinde dillendirdiği “Türkiyelileşmek” hedefinin hiçbir gerçekçiliği ve samimiyeti yoktu. Oy yüzdesini artırma amaçlı bir takiyyeydi.

Kürt hareketinin mücadele stratejisi hatalı

Kürt hareketinin kendi kendisini kilitleyen strateji hatasından söz ediyorum. Yalnızca tek bir örnek, hendek savaşları, üzerinden gidebiliriz.

Şüphesiz bu süreçte yaşananları da kutsayacak, efsaneleştirecek bir şeyler yapacaklardır. Ancak biraz tarafsız bir bakış bile ortaya çıkan manzaranın hezimet olduğunu kabul etmeyi gerektirir.

Onlarca ilçenin halkı, örgütün çağrılarına, baskılarına rağmen yurdunu terk etti. Yüzlerce militan bodrum katlarında öldürüldü. “Barış süreci” boyunca bu ilçelere yapılan askeri yığınak kaybedildi.

En önemlisi şudur: Bu savaş süreci halk sınıflarımızın birbirlerine olan bakışımsızlığını artırdı. Batının doğuda yaşananlara vurdumduymazlığı beklenmeyecek bir şey değildi. Böyleyken günler boyunca Kürt hareketinin en ileri gelen isimleri buna sızlandı.

Sonuç olarak, batıda faşizan hezeyanlar güçlenmiş, Kürtlerin batıya yönelik beklentileri yerle bir olmuştur. Ülkenin iki bölgesi birbirinden her bakımdan önemli bir kopuş yaşamıştır.

Bunlar öngörülmemiş ise eğer ayrı bir sorundur ve ancak politikadan hiç anlamamakla açıklanabilir. Öngörülerek, planlı biçimde bu son hazırlanmışsa halklarımızı düşmanlaştıran bu politikanın başka şeye hizmet ettiği kabul edilmelidir.

Kürt hareketinin temel yanılgısı emperyalizm gerçekliğini kabul etmemesi

Bu bir yanıyla, kendisine temelsiz bir özgüvenle karakterize psikopatolojik bir durumdur.

Diğer yandan ise açıkça düzen içi bir siyasi konumlanışa işaret eder.

Kürt hareketi emperyalizmin ortada bıraktığı boşluklardan, kendisine tanıdığı “tolerans”tan, kendi çıkarları adına sınırsızca yararlanabileceğini ummakta, daha da ötesinde bunu siyasal-askeri gücünün göstergesi olarak pazarlamaktadır.

Oysa sonuç en nihayetinde kesin bir bağımlılık ilişkisiyle sonuçlanacaktır. Görmek için beklemeye gerek de yoktur. Sonuç Rojava’da ortadadır. Amerikan silahıyla özgürlük mücadelesi verildiği sanılmakta, üstelik yaşananlar Stalingrad olarak nitelenebilmektedir.

Sol halk sınıflarından kopmamak için Kürt hareketinden kopmalı

Özel mülkiyet rejiminde, özerklik ya da başka bir şey çözüm getirmez. Yanlış hesaplanan güç ilişkilerinden bağımsız siyasi hat çıkmaz. Emperyalizmin kanatlarıyla özgür uçulmaz. Böyle sanılıyorsa hatadır.

Bu anlamda Türkiye siyasetinde önemli bir boşluk mevcut. Halkın tüm toplumsal sorunların faturasını düzene keseceği bir netleşmenin zemini nesnel olarak mevcut.

Düzen içi siyasi aktörlerin birbirlerinden herhangi bir farkı bulunmayan önerileri, tamamen ilkesiz siyaset tarzları boşluğun belirleyicileri.

Sol bu boşluğu sınıfsal-halkçı bir program ile doldurma şansına sahip.

Yapacağı ilk şey bağımsız hareket edebilme cesaretini gösterebilmesi.

Belirtmeye gerek yok: Kürt hareketinden ayrışmak, Kürtlerin toplumsal, sınıfsal, ekonomik sorunlarına uzaklaşmak, Kürt hareketinin tabanıyla ipleri koparmak anlamına gelmiyor.