Birleşmek, en büyük birliği kurmak gerek

Her kavramın bir içeriği var. Toplumsal koşullar belirliyor o içeriği. Etimoloji denilen bilim de zaten bu nedenle mevcut.

Ama bu kadarla bitmiyor: Her kavramın anlamını kazandığı toplumsallığın iktisadi-siyasal bir nesnelliği de söz konusu. İktisat dediğimiz şey üretim ilişkileri: Toplum olarak nasıl ürettiğimiz, teknolojiyi nasıl organize ettiğimiz, ama en önemlisi üretim araçlarının mülkiyet biçimi.

Birlik tartışmaları, kavram bu teorik çerçeve içinde ele alınırsa ancak yol gösterici olabilir. Üretim araçlarının özel mülk edinildiği bir rejimde, aralarında uzlaşmaz çelişkiler bulunan sınıfların birliği hayaldir.

Sanki bu olabilirmiş gibi davranmak, uzlaşmaz sınıfsal çelişkileri gözlerden saklayacak birlik ve birliğin sosyolojik karşılıkları olarak, barış, demokrasi hedefleri belirlemek ise yalandır.

Sömürülenle sömüren, işçiyle patron dost olamaz. Sömürü ilişkilerinde demokrasi ve barış tesis edilemez.

Her birlik birilerini birleştirirken, birilerinden de ayrıştırır. Her ayrılık aynı zamanda birleştirir.

Birlikle kimleri birleştireceğiniz birliğe yüklediğiniz sınıfsal anlamla, yani birliğin hedefine neyi koyduğunuzla, birliği nasıl bir sistemde tesis etmeyi düşündüğünüzle alakalıdır.

Titiz davranmazsanız, örneğin “şimdi acil olan barış ve demokrasi”, derseniz, bu kavramları yalnızca içeriksiz bırakmış olmakla kalmazsınız; tersine, daha tehlikeli olarak, düzenin egemen ideolojisiyle yüklemiş ve düzenin hizmetine sunmuş olursunuz.

Hedefimiz çok açık: Sömürüsüz, eşit ve adil bir dünya istiyoruz. Zaten kim istemez ki. Ama sorun tam da burada başlıyor: Zira bunun sosyalizm dışında hiçbir karşılığı yok ve bazılarınınsa sosyalizme karşı büyük düşmanlığı var.

“Sosyalizm zor”, “kiminle olacak bu işler” gibi soruların özellikle günümüzde şüphesiz haklılık payları var, ancak bu tür itirazlar temel gerçeği değiştirmiyor: İnsani olan tek düzen sosyalizmdir. Zorunlu olan ise en fazla derecede aciliyet gösterendir. Amalar, fakatlar yalnızca bu iğrenç kapitalizmin daha da iğrençleşecek şekilde ömrünü uzatmaya yarıyor.

Her birlik birleştirir ve ayrıştırır dedik. Diyalektiğin gereğidir, yani normaldir, hayatın akışı böyledir, bundan kaçış yok. Önemli olan istediğiniz birliğin düzenin insanileştirilmesine hizmet edip etmeyeceğidir. Zorluklar birleştikçe halledilir.

Örneğin milliyetler, etnik kimlikler birleştirir ve ayrıştırırlar. Eğer ideolojiniz “büyük Türk ülküsü”, “bir Türk dünyaya bedeldir” ise Türkleri birleştiriyorsunuz, ama başka milletlerle ayrıştırıyorsunuz demektir. “Kürtlere özerklik” ve örneğin Türkiye’nin düzenini bu vesileyle demokratikleştirmek, barışı bu vesileyle tesis etmek hedefleri de bu kez Kürt kimliği üzerinden birleştirici ve ayrıştırıcıdır.

Bizde Kürt hareketinin yürüttüğü “barış mücadelesi”nin de, AKP’nin izlediği “çözüm” ve “terörle mücadele” süreçlerinin de ülkemizdeki etnik ayrışmaların tavan yapmasıyla sonuçlanmış olması bu nedenledir.

Ötesi var: Milliyetçilik ve din millet, üretim araçlarının özel mülk edinilmiş olmasına bağlı olarak ortada bulunan sömürüyü gizlerler. Millette ve dinde birleşmek millet ve din içindeki sömürünün devamına yarar. Milliyetçilik ve dincilik bu nedenle patron ideolojileridir. Günümüzde “ezilen ulus mücadelesi”nin hizmet ettiği yer de kaçınılmaz şekilde budur.

Bizim birlik önerimiz sınıf çizgisinde. Sınıf mücadelesi işçi sınıfını burjuvaziye karşı birleştirir, hedefi sömürü düzenini yıkmaktır.

Ama sınıf mücadelesi aynı zamanda dünya ölçekli bir birleşme olanağı da sağlar. Milliyetler, dinler dünyanın belli bölgelerindedir. Kimlik siyasetinin global ayrışmalara yol açmasının ve emperyalizmin dünyayı paylaşma hedefine hizmet etmesinin nedeni de budur.

Sınıf ise global ölçekli bir birleşme ve ayrışmadır. Dünyanın neresinde olursa olsun emeğini satarak geçinen, yani nesnel manada kader ortaklığı içinde olan herkesi patronların sömürüsüne karşı mücadeleye çağırır.

Sömürünün, savaşların nedeni kapitalizmdir. O nedenle düzen değişmeden barış ve demokrasi kazanılamaz.

Barış ve demokrasiyi düzen değişiminin önüne koymak tam da burjuvaların, tekellerin, emperyalistlerin istediği türden (en azından) bir hatadır. Zira onların düzeninin bekasını sağlar ve o düzenin bekasını sağlayacak sonuçlar ortaya çıkarır.

Birlik işçi sınıfının, sosyalizm hedefi doğrultusundaki birliğidir ve kapitalist düzeni kabullenmiş her tür “mücadele” biçimi yalnızca işçi sınıfının büyük birliğini böler.