“Başkanlığa hayır” ne demek ya da Halk Komiteleri ne yapacak?

Referandumdan önce “hayır” neredeyse tanımsız bırakıldı. Önemli olanın ne olursa olsun “hayır” çıkarmak olduğu, bu sonucun Erdoğan’ı durdurmak bakımından yaşamsal önem taşıdığı söylendi.

Daha da ileri gidildi. “Hayır”ı tanımlamaya çalışmanın, “hayır” cephesini böleceği bile iddia edildi.

Biz ise tam tersi düşüncedeydik: “Hayır” neye itiraz ettiğini ve neyi savunduğunu net olarak belirlemeli. Ki referandum sonrasında, sonuç ne yönde tecelli edecek olursa olsun, yoluna devam edebilsin.

Aksi taktirde, birilerinin kendi çıkarları için “hayır”ı istismar ve düzene yem etmesi kaçınılmaz olacaktı. “Hayır” diyen toplam kesinlikle homojen bir yapı, bir cephe anlamına gelmiyordu. Referandumda “hayır” çıkması durumunda bile o zeminde herhangi bir ortaklığın tesis edilme imkanı bulunmuyordu. Başkanlık rejimine karşı birlikte mücadelenin gerek koşulu “hayır”a düzeni eleştiren bir anlamın yüklenmesiydi. İçerik yoksa kimlik de olamazdı.

Dikkat çektiğimiz riskler şimdi ortaya çıkıyor. CHP “hayır”ı bitirmek bakımından hiç zaman geçirmedi. HDP tamamen muğlak bir ittifak çağrısı ile olaya katkı koydu.  Ama bu kadar değil. Çok kısa süre içinde kervana Meral Akşener projesi de dahil olacaktır.

*****

Hayır eşitsizlikleri, sömürüyü yaratan kapitalist sisteme karşı olmak ve yoluna buradan devam etmek zorunda.

Bu yaklaşım “hayır”ı diri tutacak tek yoldur. Toplumun geniş kesimlerinin, emekçi sınıfların yaşadıkları güncel sorunlara bakarak bunu söylüyorum. İşsizlik, yoksulluk, eşitsizlikler, güvencesizlik, “ne olacağız ?” korkuları en önemli sorunlar.

Emekçi sınıflarla temas kurabilmek ve onları toplumsal kurtuluş yoluna çekebilmek bakımından, antikapitalist içerik vazgeçilmez görünüyor.

*****

Hayır gericiliğe karşı olmalı. Gericilik AKP iktidarını tanımlayan en asli özelliklerden birisi. AKP emekçileri sömürüye razı edebilmek, yani sınıf olmaktan çıkarabilmek için dini özellikle pompalıyor. İşçi sınıfının en fazla derecede sömürülen katmanlarını dinle kendisine bağlıyor. Bunu yaparken, kaçınılmaz olarak, farklı şekilde inananların yaşamına müdahale ediyor.

Emekçi sınıfların eşit ve adil bir gelecek talebi mutlaka laikliği de içermeli.

*****

Toplumun çoğunluğu için gelecek güvencesizliği yaratan faktörlerin başına bir de savaş ihtimalini yazmalı. AKP biraz da bu tehditle kendisinin vazgeçilmez olduğu propagandasını yapabiliyor. Diyor ki; “bölge kaynıyor, istikrar için başkanlık, güçlü hükümet elzem.”

Oysa savaşın nedeni emperyalizm ve antiemperyalist duruş sergilemeyen, bölge halklarını antiemperyalist mücadele çevresinde birleştiremeyen ülkeler ve siyasi yapılar (en azından) savaşın doğrudan tarafı olmaya mahkumdur.

*****

O halde durum kısaca şudur: “Hayır” piyasa ilişkilerine karşı kamucu, gericiliğe karşı aydınlanmacı, savaşa karşı antiemperyalist ve bağımsızlıkçı bir çizgiye oturmalı.

Bu yaklaşım, gündelik sorunların, AKP’nin dayatmacı politikalarının, siyasal belirsizliklerin altında bunalmış emekçi sınıflarla temas olanağı yaratacak.

Dikkat ediniz, bu çizgi aynı zamanda, laikliğin önemi konusunda kafası net olan emekçi katmanlarla, piyasanın ekonomik ve sosyal sorunlarının özellikle üzerine yıkılmış bulunduğu emekçi katmanların ilişkilenmesi olanağını da sunacak.

Buradan ayrıca şu sonuç da ortaya çıkıyor: “Hayır” mücadelesi basit bir şekilde, bir kişinin yönetimine, AKP’nin inşa ettiği diktaya sınırlanamaz. Önemli nokta işçi sınıfının örgütlenmesidir. Bu perspektif bizim işçi sınıfı içinde derinleşmemizi ve genişlememizi; işçi sınıfının da soluklanıp, kendisine gelmesini sağlayacak tek yoldur.  

Örneğin: İşyerine yandaş sendikanın girmesini, okulumuzun imam hatipleştirilmesini, sendikalı emekçilerin işten çıkarılmasını, kıdem tazminatına el konulmasını engellemek; emekçilerin, gençlerin bilimle, sanatla tanışmalarını sağlamak Başkanlığa Karşı Halk Komitelerinin işidir.