Bu anlayış değişmeden özgürleştirici eğitime ağırlık vermeden, çocuklarımızın kendi yetenekleri doğrultusunda gelişmelerinin kolay olmayacağını görmek gerekiyor. 

İlköğretim ve LGS!

Bilindiği gibi Liselere Geçiş Sistemi (LGS), bakanlığın nitelikli dediği liselere girecek ilköğretim mezunlarını belirlemek için kullanılıyor. Bu arada LGS, ilköğretimin röntgenini de çekiyor, zayıf ve güçlü yanlarını, kısaca eğitim sisteminin ne işe yaradığını gösteriyor. 

Bakanlığın nitelikli dediği liselere alacağı 192.872 kişiden biri olmak için bu yıl 1.236.313 ilköğretim mezunu LGS’ye başvurmuş. Ancak sınava 1.031.799 aday girmiş, 204.514 öğrenci başvurduğu halde sınava girmemiş!!! 

Sınava girmeyenlerin sayısının büyüklüğü, ilköğretimi bitirmiş öğrencilerin önemli bir bölümünün sınavı kazanma konusunda hiçbir umudu olmadığını gösteriyor. 

Sınava girenlerin 199.963’ü-yaklaşık %20’si de ‘0’ çekmiş. Sınava girmeyenlerle sıfır çekenlerin çokluğu yanında testlerdeki doğru yanıt ortalamaları da düşük kalmış (Çizelge 1). Sınava giren bir milyon öğrenciden sadece 193’ü tüm soruları doğru yanıtlamış. 20 küsur ilden tüm soruları doğru yanıtlayan bir öğrenci bile çıkmamış. Testlerdeki soruların yarısından fazlasını doğru yanıtlamış olanların oranının düşüklüğü de (Çizelge 1, son sütun) genel başarısızlığın bir başka göstergesi oluyor. 

LGS 2022’de, geçen yıla göre 400-500 arasında puan alan öğrenci oranı ile bazı testlerdeki başarı ortalaması biraz artmışsa da, sınav sonuçları genelde ilköğretim mezunlarının önemli bölümünün istenen bilgi düzeyine ulaşamadığını gösteriyor. Öğrencilerin sayısalda sözeldeki kadar başarılı olmadığı ve kızların matematik dışında tüm testlerde erkeklerden daha başarılı olduğu görülüyor. Matematik ile Türkçede doğru yanıt sayısının küçüklüğü, özellikle dikkat çekiyor. Seçme sınavlarında yıllardır benzer sonuçlar elde ediliyor. Dolayısıyla bu sınavlar yıllardır bakanlığa, “Aklınızı başınıza alın” mesajını veriyor. Ancak bakanlığın bu mesajı görmezden geldiği görülüyor. 

Üstelik bakanlık, okulöncesi eğitimden geçenlerin, daha ileri yaşta ilköğretime başlayanların ve özel ilköğretim okullarında okuyanların LGS’de daha başarılı olduklarını biliyor. Bakanlık, varoşlardaki ve taşradaki devlet okullarından hangilerinin sınavlarda başarı gösteremediğini de biliyor. Ancak bakanlık, okulöncesi eğitimi zorunlu yapma, ilköğretime başlama yaşını yükseltme ve devlet okullarının nitelikli özel okullar düzeyine çıkarma yönünde bir girişimde bulunmuyor. Bakanlık hafızlık kursuna gidenlerin, imam hatip ortaokulu ila açık ortaokulda okuyanların yeterince bilişsel ve duyuşsal gelişim gösteremeyeceklerini ve LGS’de pek başarılı olamadıklarını da biliyor. Ancak açık ortaokul uygulamasına son verme, hafızlık kursu ile imam hatip konusunu zorunlu eğitim sonrasına ya da hiç değilse ilköğretim sonrasına erteleme girişiminde de bulunmuyor.

Üstelik geçmediğimiz köprülere, tünellere, kullanmadığımız hava alanlarına milyarlarca lira ödeyen ve yandaş vakıflara milyarlarca lira  aktaran iktidar, eğitimin niteliğini artırmak için yeterince kaynak ayırmıyor. Yüzbinlerce öğretmen adayı atanmayı beklerken, bakanlık gereksinim duyulan sayıda öğretmen istihdam etmiyor. Hatta öğretmen olarak istihdam ettiği kişiler arasında öğretmenlik sertifikası olmayanlar bile bulunuyor. 
Bu arada bakanlık, nitelikli liselere giremeyen bir milyon çocuğumuzun niteliksiz dediği liselerde okumasını içine sindirebiliyor.

Bu gerçekler iktidarın/bakanlığın, ilköğretim çağındaki çocukların yeterince gelişim göstermelerini istemediği anlamına geliyor. Çünkü iktidar, devinimsel, bilişsel ve duyuşsal gelişim gösteren çocukların, özgür bireye dönüşmesinden, düşünmesinden, sorgulamasından, eleştirmesinden ve araştırmasından korkuyor. Çünkü iktidar özgürleşen kişinin, kendi iradesinin ayrımında olup körü körüne birilerinin peşinde gitmeyeceğini, tarikatlaşmaya uzak dururken laik ve bilimsel anlayış ile insan haklarını sahipleneceğinden korkuyor. 

Bakanlık öğrencilerin özgürleşmesinden korktuğu için, müfredatta devinimsel, bilişsel ve duyuşsal gelişim sağlayacak derslere yeterince yer vermiyor. Üstelik piyasacı (girişimci/rekabetçi) ve gerici dayatmalarla öğrencilerin özgürleşmesi olasılığını yok etmek istiyor. 

Bu anlayış değişmeden özgürleştirici eğitime ağırlık vermeden, çocuklarımızın kendi yetenekleri doğrultusunda gelişmelerinin kolay olmayacağını görmek gerekiyor. 

[email protected]

Not: ‘Ortaöğretim ve YKS’ haftaya