27 Mayıs Anayasa’nın, (MBK üyelerini yaşamboyu doğal senatör yapması dışında) gelmiş geçmiş en demokratik anayasa olması gibi, 27 Mayıs döneminin çok olumlu icraatları da vardır.

27 Mayıs (I)

27 Mayıs deyince genelde 1960’da gerçekleştirilen askeri harekat akla geliyor. Bu harekat öncesini, 27 Mayıs 1960 gününü ve askeri harekat sonrasında yapılanları anımsayanların bir bölümü, benim gibi, bu harekatı devrim niteliğinde görüyor. Çünkü harekat öncesinde Demokrat Parti (DP) lideri, muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi’ni (CHP), günümüzde de olduğu gibi, neredeyse vatan hainliğiyle suçluyordu. CHP lideri İsmet İnönü, toplantı yapmak istediği yerlerde saldırılara uğruyor ve saldıranlara dokunulmuyordu. Ekonomik düzen sarsılırken DP, ‘Vatan Cephesi’ diye bir oluşum yaratmıştı. Devlet radyosunun haber saatleri bu cepheye katılanların adalarını okumakla geçiyordu ve köy kahveleri cepheci olan/ olmayan diye ayrışmaya başlamıştı. Gazeteler, sansüre uğramış haber yerleri boş bırakılmış şekilde satılıyordu. Başbakan A. Menderes, 13 Şubat 1960’da CHP’nin “'Nifak cephesi” olduğunu söylemiş ve 7 Nisan 1960’da da, CHP’yi “Halkı ve orduyu iktidara karşı ayaklanmaya kışkırtmakla” suçlamıştı. Toplum bir erken seçim beklentisi içine girmişken DP, meclisteki çoğunluğuna dayanarak DP milletvekillerinden oluşan, yargılama ve cezalandırma yetkisiyle donatılıp verdiği kararlar temyiz bile edilemeyecek olan bir ‘Tahkikat Encümeni’ kurmuştu. Aynı gün İsmet İnönü’nün konuşması kesilip 12 oturum meclise girmeme cezası verilmiş ve üç CHP milletvekili polis zoruyla meclisten çıkarılmıştı. Encümen konusu yasalaşınca, ülkedeki üç üniversiteden biri olan İstanbul Üniversitesi (İÜ) Rektörü Ord. Prof. Dr. Sıtkı Sami Onar, bu Encümenin anayasaya aykırı olduğu açıklamasını yaparken polis tarafından yerlerde sürüklenince, üniversitede o güne kadar görülmemiş olaylar yaşanmıştı. İÜ’de öğretime ara verilmiş, olaylar Ankara’ya yansımıştı. Arkasından da, bir gurup silahlı kuvvetler mensubu 27 Mayıs sabahı erken saatlerde yönetime el koymuştu.

27 Mayıs’ta sokağa çıkma yasağı ilan edilmişse de, İÜ birinci sınıf öğrencisi olan ben ve mahalle arkadaşlarımız Beykoz çayırında toplanmıştık. Toplumun genelinde, fanatik DP’liler dışında, gözle görülür bir rahatlama olmuştu. 

Harekatı gerçekleştirenler, 38 subaydan oluşan bir Milli Birlik Komitesi (MBK) kurmuş, meclisi kapatıp DP’li milletvekillerini yargılamak üzere tutuklamaya başlamıştır. Emekli kara kuvvetleri komutanı MBK’nin başına getirilip devlet başkanı yapılmış ve 27 Mayıs hükümetini kurmuştu. Bu dönemdeki gelişmeleri aşağıdaki gibi özetlemek mümkündür:

  • MBK 12 Haziran 1960'da, DP yöneticilerinin ve bunların suçlarına katılanların yargılanması amacıyla Yüksek Adalet Divanı'nı oluşturmuştur. Yargılama DP’lilerin tutuklu olduğu Yassıada’da gerçekleştirilmiştir. Bazıları zorlama olan pek çok dava açılmıştır. Açılan en önemli ve son dava olan ‘Anayasayı İhlal Davası’, 15 Eylül 1961'de sonuçlanmıştır. 592 sanıklı bu davada, 123 beraat, 31 müebbet ve 15 idam ile çeşitli cezalar verilmiştir. MBK, ne yazık ki Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın idamını onaylamış, diğer idam cezalarını müebbet hapse dönüştürmüştür.  
  • MBK, 2 Ağustos 1960’da 235 general ve yaklaşık 5.000 subayı emekli ederek silahlı kuvvetlerden uzaklaştırmıştır.  
  • Eğitim bakanlığında Halk Eğitimi ile Din Öğretimi genel müdürlükleri ve Öğretmeni İşbaşında Yetiştirme Bürosu oluşturulmuştur. 
  • 30 Eylül 1960’da, DP dönemindeki keyfi hareketlerin yeniden yaşanmaması ve planlı kalkınmayı gerçekleştirmek amacıyla Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) kurulmuştur.
  • MBK, 28 Ekim 1960’da, 147 öğretim üyesini üniversitelerden uzaklaştırmıştır. Sıddık Sami Onar bu kararı protesto edip rektörlükten istifa etmiştir.
  • 13 Kasım 1960’da sivil demokratik yaşama geçilmesine karşı olan ve Albay Alpaslan Türkeş’in başında olduğu ‘14’ler denen MBK üyeleri emekli edilip değişik görevlerle yurt dışına gönderilmişlerdir. 
  • 7 Aralık 1960’da, yeni bir anayasa hazırlamak üzere ‘Kurucu Meclis’ oluşturulmuştur.  
  • 12 Şubat 1961 tarih ve 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu çıkarılmıştır. Bu yasaya göre, ilköğretim kız ve erkek çocuklar için zorunlu ve devlet okullarında parasızdır; ilköğretim, yurttaşların ulusal amaçlara uygun olarak bedeni, zihni ve ahlaki gelişmelere ve yetişmelerine hizmet eden temel eğitim ve öğretim olarak tanımlanmıştır.
  • 16 Ağustos 1961’de 351 sayılı yasa ile Yükseköğretim Kredi ve Yurtlar Kurumu (YURTKUR) kurulmuştur.
  • Kurucu Meclis’in hazırladığı Anayasa 9 Temmuz 1961 tarihinde halkoylamasında yüzde 61,5 oyla kabul edilmiş ve 15 Ekim 1961 tarihinde yapılan genel seçimler sonrasında sivil demokratik yaşama geçilmiştir. 

Silahlı kuvvetlerin sivil yaşama müdahalesi ile 27 Mayıs döneminde idam kararları ve yargısız tasfiyeler gibi olayları kabullenmek tabii ki mümkün değildir. Ancak DPT’nin ve YURTKUR’un kurulması gibi yeni oluşumlar ile 222 yasa ve de 27 Mayıs Anayasa’nın, (MBK üyelerini yaşamboyu doğal senatör yapması dışında) gelmiş geçmiş en demokratik anayasa olması gibi, 27 Mayıs döneminin çok olumlu icraatları da vardır. Özellikle Cumhuriyetin aydınlanmacı kuruluş değerlerine sahip çıkan, Anayasa Mahkemesi’ni oluşturan, emekçiye örgütlenme hakkı veren, uygulandığında ülkede demokratik açılımlara yol açan 27 Mayıs Anayasası’nın gündeme getirilmesiyle 27 Mayıs harekatı devrim niteliğinde bir hareket olmuştur. 

[email protected]

Özel Not: 38 yıl ders verdiğim Boğaziçi Üniversitesi’ne yakışmayan uygulamalarda bulunan kayyım rektör Melih Bulu, “Ne zaman istifa edeceksin?”