Beşir Atalay: Biz olmasaydık ülke radikalleşirdi

Sputnik Haber Ajansı'na konuşan AKP Genel Başkan Yardımcı Beşir Atalay, "Biz olmasaydık Türkiye'de daha fazla radikalleşme olabilirdi" dedi.

AKP Genel Başkanı Beşir Atalay, Charlie Hebdo dergisine düzenlenen saldırıyla ilgili Türkiye'nin, hükümetin, AKP'nin tepkisinin çok net olduğunu ve tüm bunları her zaman lanetlediklerini söylerken, "Biz bu konuda çok rahat bir durumdayız, bu konuda tepkimizi çok açık bir şekilde ortaya koyduğumuz için de çok memnunuz" dedi.

Suriye sorununda Rusya ve İran faktörünün çözümü zorlaştırdığını savunan Atalay, Türkiye'nin İŞİD'e destek verdiği yönündeki yorumlara ise "Esasen dikkat ederseniz hem Fransız basınında hem Batı basınında en çok vurgulanan konuların da birisi bu oldu: Türkiye'nin orada rol alması… Çünkü şu veya bu şekilde, bizim Suriye komşuluğumuz vs, bazen IŞİD ile ilgili yanlış yorumlar, endişeler, tereddütler getiriyordu. Biz o konuda çok rahat bir durumdayız, bu konuda tepkimizi çok açık bir şekilde ortaya koyduğumuz için de çok memnunuz." cevabını verdi.

'TÜRKİYE RADİKAL GRUPLARIN GELİŞMESİNE ENGEL'
Son yıllarda radikal islamcı çetelerin kanlı eylemlerinin yaygınlaşması, bu örgütlere her coğrafyadan ekonomik ve asker gücü olarak katılım gösterilmesi gerçeğinin içerisinde Türkiye'nin rolüne ilişkin nasıl önleyici politikalar geliştirilebilir? Sorusuna ise Atalay, “Türkiye'nin durduğu yer, bu örgütlerin gelişmesine müsaade etmeyen bir yer. Ben şunu açıkça söylerim; 28 Şubat süreci sonrası Türkiye'de de hiç istenmeyen radikal gelişmeler olabilirdi. 28 Şubat olaylarını biliyorsunuz, hepimiz yaşadık. Özellikle dindar kesimlere olan baskılar, kıyafetlerle ilgili on binlerce öğrenciler okluna gidemedi, okuldan ayrıldı. AK Parti bir anlamda radikalleşmenin önünde bir engel olarak gitti. AK Parti olmasa Türkiye'de daha fazla radikalleşme olabilirdi. AK Parti şöyle bir yol izledi: hem bütün vatandaşların hak ve hukukunu bir anlamda geliştiren, herkesin devletle olan sorunlarını çözen…Öncesini hepimiz biliyoruz, kimisi istediği kıyafeti giyemiyordu, kimisi ana dilini konuşamıyordu. Böyle bir Türkiye idi. Dolayısıyla bütün bunları gideren ve bütün bu konularda özgürlükleri geliştiren bir politika insanları rahatlattı. Devlet vatandaş ilişkisinde de olumlu bir trend gelişti doğrusu. Bizim genel manada hem İslam dünyasına hem dünyaya mesajımız da o olmuştur.Hatta bundan dolayı Arap Baharı dediğimiz gelişmeler Türkiye'yi biraz örnek almışlardır.” yanıtını verdi.

Suriye'de devam eden siyasi krize ve Şam yönetimi ile Rusya arasındaki görüşmelere ilişkin ise: "Uluslararası camia Suriye'deki sorunu çözmek için yeterince çaba sarf etmedi. Farklı eğilimler gelişti. BM Güvenlik Konseyi'ndeki gelişmeleri biliyorsunuz, orada özellikle Rusya ve Çin'in tavrı nedeniyle müdahale yapılamadı. Beklenen uluslararası camianın daha etkili olması… Bu görüşme ne kadar kapsamlı, kimler katılıyor onu ben şu anda bilemiyorum doğrusu. Yanlış bir şey söylemek istemem. Ama Rusya'nın Suriye'de izlediği politikayı hepimiz biliyoruz, takip ediyoruz. Tabi o politikayı onaylamıyoruz." ifadelerini kullandı.

'SEÇİM BARAJI'
'Çözüm süreci', Cizre'de yaşananlar ve HDP'nin seçime parti olarak girmesi konularında ise Türkiye'de yaşanan sürecin Avrupa'da ki 'etnik sorun'lardan farklı sınırlar ötesinde dinamikleri olan bir sorun olduğunu; sürecin ilerlerken yükselip alçalabileceğini söyledikten sonra Cizre'de yaşananlara dair:

“Polisin bu işe dahli yok. Orada parti tarafı da bu işin sorumlusunun kendisi olmadığını söylüyor. Çok provokatif bir şey. Cizre şu günlerde oradaki şehirler içerisinde en fazla kurcalanmaya müsait, provokasyon geliştirmeye müsait yer. Onu değerlendirmek istiyorlar, öyle görüyorum ben.”

“Neticede siyasi partiler niçin kurulur, seçime girerler, sandıktan aldıkları oya göre, barajı geçerlerse belli sayıda milletvekili çıkarırlar, barajı geçemezlerse çıkaramamış olurlar.” yanıtlarını verdi.

RUSYA'YA YAPTIRIM
ABD ve AB'nin, Rusya'ya yönelik yaptırımlara dâhil olması için Türkiye'ye baskı uyguladığına ilişkin sorulara ise: "Ben Rusya ile ilişkileri olması gerektiği gibi görüyorum. Şu andaki gidişat da sizin özetlediğiniz gibi. Her açıdan gayet pozitif sürüyor ilişkiler, hem enerji politikalarında hem o dediğiniz yeni projenin iptali ve Türkiye'ye kaydırılması… Bunlar Türkiye'nin memnun olacağı şeyler. Biz giderek enerji havzasında daha fazla önem kazanan bir ülkeyiz. Rusya ile ilişkilerimizde dış ticaret hacmimizin çok yüksek olduğunu herkes biliyor, ekonomik ilişkimiz çok fazla. Rusya bizim daima çok önemli bir komşumuz olmuştur, büyük bir ülkedir. Türkiye'nin Rusya ile bu şekilde, ileri şekilde ilişkilerini yürütmesi gayet normaldir." yanıtını verdi.

DIŞ POLİTİKA
Tayyip Erdoğan'ın AB'ye dönük sert eleştirilerinin AB üyeliği konusunda tavır değişikliği olup olmadığı konusundaki sorulara ise: "AB hedefinden vazgeçilmedi. Orada bazı açıklamalar olunca burada da bazı açıklamalar oluyor. Ama yine oradaki süreç devam ediyor. Biliyorsunuz Başbakanımız Brüksel'e gitti. AB mekanizmalarıyla görüşmeler için gitti. Oralarda bir kopma yok ama Avrupa'da bazen Türkiye'ye dönük istenmeyen açıklamalar oluyor. AB içinde bazı yetkililerin Türkiye'deki bazı gelişmelerle ilgili aceleci açıklamaları oluyor. Dolayısıyla Türkiye de bu konuda bazı şeyler söylüyor, öyle değerlendirmek gerekir." yanıtını verdi.

Türkiye'nin NATO üyesi ülkelerle farklı tutumlar sergilediği, NATO'ya bakışının değişebileceğine ilişkin sorulara ise: "Şu anda farklı bir şey yok. NATO ile ilgili bizde farklı bir değerlendirme yok. NATO ülkelerinde de olduğunu sanmıyorum. NATO'da genişleme oldu, Doğu Avrupa ülkelerinden bazıları girdi. NATO özellikle Balkanlardaki yeni ülkelerin NATO'ya dâhil olmasında Türkiye çaba sarf etti. Bazı ülkeler girdi, Avrupa bütünlüğü açısından da bazılarının girişiyle ilgili çalışmalar sürüyor. Türkiye'de de NATO üyeliğiyle ilgili bir değerlendirme, bir tartışma söz konusu değil." yanıtını verdi.

Ahmet Davutoğlu ve Erdoğan'ın sık sık kullandığı “Yeni Türkiye” kavramının dış politada bazı ilişkilerin gözden geçirilmesi anlamına gelip gelmediği sorusuna ise :"Bu dış politikadan ziyade Türkiye'nin içini biraz ilgilendiriyor. Şöyle de bir yanılgı var: ‘Yeni Türkiye' denildiğinde, Ahmet Davutoğlu'nun genel başkanımız olmasıyla ‘Yeni Türkiye' kullanılıyor veyahut Cumhurbaşkanımızın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle olarak da algılanabilir. Biz 'Yeni Türkiye'yi, AK Parti hükümetlerinin başladığı zamandan itibaren yaşanan gelişmeler olarak kullanıyoruz. Bir anlamda, benim 'Sessiz Devrim' diye hazırlattığım bir şey var, AK Parti döneminde yapılan çalışmalar, demokratikleşme adımları… " yanıtını verdi.