Aydınlık yazarı, Nihat Behram’a iki dava açtı

Aydınlık yazarı Hüseyin Haydar, Nihat Behram’ın Doğu Perinçek’le ilgili yazısında “kendisine de hakaret olduğu” iddiasıyla Behram aleyhinde, biri ceza, diğeri manevi tazminat olmak üzere 2 dava açtı.

Aydınlık yazarı Hüseyin Haydar (Hüseyin Öztürk), Nihat Behram’ın, Doğu Perinçek’le ilgili yazısında “kendisine de hakaret olduğu” iddiasıya Behram aleyhinde, biri ceza, diğeri manevi tazminat olmak üzere 2 dava açtı.

Haydar savcılığa şikayet dilekçesinde, “Birçok ödül sahibi saygın bir yazar olduğunu, kendisine yapılan saldırının bu saygınlığı zedelemeye ve manevi yönden zarar vermeye yönelik olduğunu” söyleyerek, 2 ayrı dava ile Behram’ın hem mahkûm edilmesini hem 8000 lira tazminat ödemesini talep etti.

Savcılık başvurusunda, “tanınmış yazar” olmasının kanıtları diye kitaplarını, üyesi olduğu kuruluşları ve aldığı ödülleri sıralarken Enver Gökçe Ödülü’nü de sayan Haydar’ın bu dilekçesinde “ilginç” olan bir nokta da, şikayet gerekçesinin, daha önce Behram’ın mahkûmiyetiyle sonuçlanan dava için yapılan şikayetle benzerliği. Savcılığa şikayet dilekçesinde; “soL Haber sitesi’nin künyesinde sitenin sahibi İleri Yayımcılık Tanıtım ve Ticaret Ltd. Şti. denilmekte ancak domain araştırması yapıldığında internet sitesinin alan adı sahibinin Türkiye Komünist Partisi olduğu görülmektedir. Her ne kadar internet sitesinde bir şirket tarafından yayın yapılmakta ise de, arka planda bir siyasi partinin yönlendirmesinin mevcut olduğu, bu anlamıyla bir siyasi parti üyesi şaire bir siyasi partinin yönlendirmesi ile saldırıda bulunulduğu açıktır. Bu durum saldırı kastının yoğunluğunu ortaya koymaktadır" ifadeleri yer alıyor.

Behram’ın mahkûmiyetle cezalandırılması istenen davanın ilk duruşması 16 Mart’ta Anadolu Adliyesi 65. Asliye  Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Manevi tazminat talep edilen ikinci davanın ilk duruşması ise 20 Mart’ta Çağlayan Adliyesi 20. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülecek. 

'SAYGINLIĞIN DEĞERİ 8 BİN LİRA MI?'

Açılan davalar hakkında görüşlerini aldığımız Behram şöyle dedi; “Hakkımda iki dava daha açılmış, sağlık olsun! Benim de anlayamadığım iki nokta var: yayınladığımız savaş karşıtı bir bildiriyi imzalayan bütün sanatçıların “vatan hainliği” anlamına gelen sözlerle suçlanması nedeniyle yazdığım yazıda, H. Haydar adının da geçmesinden ötürü duyduğum üzüntüyü kendisine ilettiğim halde,  hakkımda 2 dava açıyor, ceza davasıyla yetinmeyip, bir de “saygınlığı zedelendi”  iddiasıyla 8 bin liralık manevi tazminat davası açılıyor; bu arkadaşın saygınlığının değeri sekiz bin lira mı? Açıkçası utandım! Saygınlık ölçüsü para mı? 8 kuruşluk açsaydı daha anlamlı olurdu! Diğer anlayamadığım nokta ise, savcılığa başvuru dilekçesinde Enver Gökçe adının olması. Enver abi 1951 TKP Tevkifatı’nda Türkiye Komünist Partisi üyesi  diye tutuklanmış ve ömrünün 8 yılını zindana çakmış bir büyük şairimizdir. Bu mahkûmiyetin 2 yılı Sansaryan Hanı’ndaki tabutluklarda işkence altında geçmiştir. Bu işkenceler sonucu yarı felç kalmıştır. Ömrünün sonuna kadar ağır acılar içinde ama davasına, inançlarına bağlı yaşamıştır. H. Haydar’ın savcılığa şikayet dilekçesindeki ‘ihbar’ nitelikli “soL portal’ın künyesinde bir şirket adı yazılsa da arkasında TKP’nin olduğu” benim de “bu siyasi partinin yönlendirmesi ile” yazdığım sözleriyle  Enver abinin adını nasıl yan yana getirebilmişler? Yazıya yazıyla karşılık verme yolu yerine, benim hakkımda savcılığa şikayet yolunu seçmiş, hadi buna ‘olabilir’ diyelim! Fakat, bu şikayeti yaparken, yazarı olduğum yayının “künyesinde şirket adı olsa da Komünist Parti yayını olduğu”, benim de  “Komünist Parti tarafından yönlendirildiğim” ibarelerinin, Enver Gökçe adıyla yan yana anılması, açıkçası kabul edilemez bir durumdur. Bilinçsizce de yapılmış olsa Enver abinin saygınlığına hakarettir.  Sadece Enver abiye değil, şair, yazar, aydın, devrimci olduğunu söyleyen herkese! Halka karşı suçtur. Kim olursa olsun, bu tavrın karşısında susan herkes suça ortaktır. Bu ödül kurumunu uyarıyorum, onlar da bu arkadaşı Gökçe’nin anısından ve halktan özür dilemesi konusunda uyarmalıdır. Özür dilemezse, Enver Gökçe’nin saygın adını daha fazla kirletmesine izin vermeden bu arkadaştan bu ödülün alınıp, zindanlarda onuruyla yatan yazarlardan birine verilmesi gerekir.”