14 Mart ve salgın: Peki ya sağlıkçıların sağlığı?

Bu yıl tıp bayramında sadece ülkenin değil, dünyanın gündemi bir virüsle ve ona bağlı bir küresel salgınla kilitlenmiş durumda. Peki sağlıkçıların sağlığı nasıl?

soL - Haber Merkezi

Çok özel şartlarda bir 14 Mart'a giriyoruz. Sadece sağlık çalışanları değil, tüm Türkiye, hatta dünya özel bir gündemle kilitlenmiş durumda.

Salgın kelimesinin kendisi bile kapitalizmin yarattığı dünyada tek başına kaosa yol açmaya yetiyorken, bu gündemin ön müfrezesini oluşturan sağlık emekçileri ordusunun ruhen ve bedenen bu mücadeleye ne kadar hazır olduğu sorulması gereken önemli bir soru olarak duruyor.

Sağlık emekçileri daha mücadelenin en başında yorgun, umutsuz ve mutsuz. Bu duyguların nedeni gelen görevin zorluğu ya da büyüklüğü değil.

Sağlık emekçileri zaten her yeni gelen günü kendi deyimleri ile "savaş şartlarında", yetersiz personel ile, eksik malzeme ile, yoğun iş yükü ile, kısacası yoğun sömürü ile karşılamaya alışmış durumda. Bunun üzerine yöneticilerin idari ve politik baskıları ve tüm emekçileri etkileyen hayat pahalılığı ve geçim sıkıntısı gibi ekonomik sorunlar da eklendiğinde, tablo tamamlanıyor ve sağlık emekçilerinin çökkün ruh halini anlayabiliyoruz.

Çökkün ruh hali demişken aynı zamanda klinik bir durumdan da bahsediyoruz; sağlık emekçileri profesöründen hemşiresine intihar ediyor, bu durum da bize sağlık emekçileri arasında duygudurum bozukluğunun yaygın olduğuna dair bir ipucu veriyor.

Sağlık emekçilerinin bedensel sağlığı da yukarıda bahsettiğimiz tablonun ayrılmaz bir parçası aslında. Bu tablonun doğrudan yansıması değişik derecelerde fizik tedavi gerektiren hareket sistemi hastalıkları oluyor bazen. Egzersize yeterli zaman ayıramama, düzensiz beslenme, stres gibi faktörlerin etkisiyle kalp ve damar sistemi hastalıkları, özellikle radyasyon ile ilişkili kanserler (aslında tüm kanser türleri) belki de birer "meslek hastalığı" olarak görülmesini gerektirecek sıklıkta ortaya çıkıyor.

Bütün bunlara eklenebilecek şeyler ise sigara, alkol ve diğer madde bağımlılığı oranlarının sağlık emekçilerinde yüksek olması.

İşçi sağlığı ve iş güvenliği başlığında sağlık çalışanlarının kaderi ait olduğu sınıftan bağımsız değil. Yalnız bir farkla "iş cinayeti" sağlık sektöründe "sağlıkta şiddet" başlığında özelleşiyor. Sağlık emekçileri siyasi iktidarın piyasacı dönüşümleri gerçekleştirebilmek için kendilerini toplumun önüne attığının farkında. Bu yüzden salgınla mücadele ederken de kendi sağlıklarının korunmasına yönelik hiçbir özenin gösterilmeyeceği konusunda hemfikir. Aslında halkın sağlığının korunması konusunda da sağlık sistemimizin ne tür zaafiyetler içerdiğini en iyi bilen yine sağlık emekçileri. Bu durumun en başta bahsettiğimiz ruh halini beslememesi ve sağlık emekçilerinin hem kendi sağlıkları, hem de halkın sağlığının korunması için kaderlerini ellerine almaları ve örgütlenmeleri şart. Tüm sağlık emekçilerinin tıp bayramını kutluyor ve bu vesileyle onların örgütlülüğünün hem kendi sağlıkları, hem de halkın sağlığı için önemli olduğunu hatırlatıyoruz.