Sosyalistlerin Meclisi yola çıktı

Türkiye Komünist Partisi'nin çağrısıyla bir araya gelen aydınlar, Sosyalistlerin Meclisi'nin kuruluş toplantısını Ankara'da gerçekleştirdi. Sosyalist aydınların bir "üretim" platformu olarak tasarlanan Meclis, aynı zamanda toplumsal dinamiklerle de bağ kuracak.

Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP) 10. Kongre kararlarında yer alan "Sosyalistlerin Meclisi"nin ilk toplantısı, Ankara Uğur Mumcu Araştırmacı Gazeticilik Vakfı konferans salonunda gerçekleştirildi. Birçok akademisyen, sendikacı, mühendis ve sanatçıyı bir araya getiren Sosyalistlerin Meclisi, sosyalist düşünce açısından üretken ve toparlayıcı bir işlev görme iddiasını taşıyor.

Toplantıda açılış sunuşunu yapan TKP Merkez Komite üyesi Kemal Okuyan, içinde yaşadığımız dönemde "düşünen insan"a yönelik ağır saldırıları hatırlatarak, "Elimizdeki birikimi iyi değerlendiremezsek, sınıf mücadelesi devam eder ancak bugüne kadar biriktirdiklerimizin elimizden alınma tehlikesi vardır" dedi ve halka karşı sorumlu olan aydınların birbirleriyle iletişiminin önemini vurguladı.

Meclis'te yer alan akademisyenin sendikacıyı, sendikacının ise müzisyeni dinleyeceğini vurgulayan Okuyan, dünyada ve Türkiye'de yaşanan sürecin en olumsuz taraflarından birisinin de insanların birbirlerine olan güvenlerini kaybetmeleri olduğunu söyledi. TKP'nin neden kendi başına böyle bir iş yapmaya çalışmadığı konusunda ise, dünyadaki düşünsel kuruluğun içinde TKP'nin kendi başına yol alamayacağını söyleyen Okuyan, hedeflerinin Türkiye'deki düşünsel geriye düşüşü engellemek ve direnç yaratmak olduğunun altını çizdi.

'Birlikte düşünebilme yeteneği kazanmalıyız'
Türkiye'de düşünen ve mücadele veren sosyalistlerin birbirlerinin omzundan tutması gerektiğini belirten Kemal Okuyan, Türkiye'nin aklının zayıf düştüğünü söyleyerek, ülkeye ve bölgeye bakarken birlikte düşünebilme yetisinin kazanılması gerektiğini vurguladı. Arap dünyasında yaşanan gelişmeleri örnek gösteren Okuyan, yapılan değerlendirmelerin sola yakışmadığını söyledi.

Türkiye'de "aydın" olarak bilinenlerin liberallerden, milliyetçilerden ve İslamcılardan oluşmadığının kanıtlanabileceğini söyleyen Okuyan, liberal-milliyetçi kutuplaşmasından rahatsız olan aydınların da Sosyalistlerin Meclisi'nde yer alacağını söyledi.

ABD'nin bölge politikaları ve AKP
Kemal Okuyan'ın açılış konuşmasından sonra, Meclis'in ilk oturumunun ana gündem maddesi AKP'nin uluslararası politikadaki konumuna geçildi.

Bu oturumda ilk sözü alan TKP MK üyesi Metin Çulhaoğlu, ABD'nin geniş Ortadoğu coğrafyasındaki stratejisinin var olup olmadığı sorusuna olumlu yanıt verirken, stratejinin adım adım belirlenmiş ve sonuçları önceden kestirilebilir olmadığını ABD'nin bölgede bir tür "yaratıcı istikrarsızlık" peşinde olduğunu vurguladı.

Bölgeyi maniple etmeyi zorlaştırıcı unsurlar nedeniyle, yaratıcı istikrarsızlığın veya bölgedeki kararsız dengelere oynandığının altını çizen Çulhaoğlu, "Artık Soğuk Savaş bitti, yoksul ülkelere yatırım yapılacak, küreselleşmenin nimetlerinden herkes faydalanacak dönemi bitmiştir." dedi.

"Arap Baharı" denilen sürecin de "yaratıcı istikrarsızlığa" hizmet edeceğini söyleyen Çulhaoğlu, bu istikrarsızlığın özelliklerini şöyle sıraladı: Düşük profil seyretmek ve ülkelerdeki kitle tabanı olan hareketleri kendine devşirmek bu ülkelerdeki yeni güç odaklarını kullanmak, yeri gelince "demokrasi"yi bir yana bırakıp "devrimci" görünmek kendine yeni partnerler bulmak, eskiden düşman olduklarıyla yeniden dostluk kurmak iç huzursuzluklara oynamak, belirli bir olgunlaşma gerçekleştiği zaman "barış, huzur ve demokrasi" diyerek müdahale etmek.

Suriye'nin durumu
İkinci sözü alan TKP MK üyesi Erhan Nalçacı ise, Suriye'ye giden TKP delegasyonunun izlenimlerini anlattı. Suriye'deki ilerici öznelerin, Baas'ın liberalleşme hamlesinin işsizlik, yolsuzluk ve çürüme yarattığı konusunda hemfkir olduklarını ve başlangıçta halkın bu taleplerle sokağa çıktığını söyleyen Nalçacı, daha sonra sürecin emperyalist ülkelerin ve Müslüman Kardeşler'in dahil olmasıyla birlikte yeni bir rotaya girdiğini kaydetti. Suriye'deki komünist partilerin ve Kürt ulusal hareketinin rejim karşıtı gösterileri temkinli yaklaştığını söyleyen Nalçacı, bu değişimin ardından kimi kontrgerilla taktiklerinin de devreye sokulmaya başlandığını söyledi.

AKP'nin dış politikadaki dezavantajları
Erhan Nalçacı'dan sonra söz alan Mesut Odman, "alt-emperyalist" olarak pazarlanan veya böyle bir hedefi olan AKP'nin bu amacının önündeki engelleri sıraladı. Öncelikle, Türkiye ekonomisinin durumunu sorgulayan Odman, ekonomik göstergelerdeki "iyi haberler"in kötüye dönebileceği yönünde işaretlerin belirmeye başladığını söyledi. İkinci olarak, Kürt meselesinde gelinen duruma değinen Odman, Türklerle Kürtler arasında açılan mesafenin kendi başına AKP'nin bölgedeki planları açısından bir dezavantaj oluşturduğunu belirtti.

Üçüncü olarak, 1. Cumhuriyet'ten 2. Cumhuriyet'e geçişin büyük ölçüde tamamlanmış olmasına rağmen, hala belirsizliklerin olduğunu savunan Odman, Türkiye'deki rejimin bir tür "araf" halinde bulunduğunu söyledi. Bununla bağlantılı olarak, yeni rejimin "sigortası" polis ordusunun yanında, TSK'ye yönelik operasyonların da bu araf halini kuvvetlendirdiğinin altını çizdi. Son olarak ise, AKP kadrolarının donanımsızlığına değinen Odman, bu durumun da bir dezavantaj yarattığını söyledi.

Türkiye kapitalizmi emperyalist aşamaya geçebilir mi?
Dördüncü sözü alan Suat Özeren, Türkiye ekonomisinin son 10 yıllık genişlemesiyle bölge ülkeleri arasındaki ilişkiyi değerlendirdi. Türkiye'nin dünya kapitalizmiyle bütünleşme hızının artmasıyla birlikte, iç dinamiklerinin de zayıfladığına dikkat çeken Özeren, Türkiye'nin Ortadoğu ülkeleriyle geliştirdiği ekonomik ilişkilerin yalnızca Türkiye sermayesinin genişleme eğilimiyle açıklanamayacağını, bunun bir kaynağının da bölge ülkelerinin ekonomik olarak dışa açılmaya başlamaları olduğunu belirtti.

Türkiye kapitalizminin dışa bağımlı olarak büyüdüğünü söyleyen Özeren, bu durumun genişlemenin önündeki en büyük engel olduğunun altını çizdi.

'Yaratıcı istikrarsızlık dönemin ruhu'
Son tebliğ sunuşu için söz alan TKP MK üyesi Aydemir Güler, yaratıcı istikrarasızlık olgusunun "dönemin ruhu" haline geldiğini söylerken, AKP'nin de buna uygun olarak davrandığını belirtti. İç ve dış politikada ana eğilimler doğrultusunda hareket edilmesine rağmen, somut başlıklarda kesinlikle belirlenmiş modellerle hareket edilmediği vurgulayan Güler, AKP'nin kendi etkisini artırma hamlesiyle ABD hegemonyası arasındaki uyumun sürekli olarak korunduğunu söyledi.

Oturum, Kemal Okuyan, Korkut Boratav, Bilsay Kuruç, Aziz Konukman gibi isimlerin katkılarıyla devam etti.

Kürt meselesi
Ana gündemde olmamasına rağmen, son günlerde yaşanan gelişmeler nedeniyle Kürt sorunundaki güncel duruma yönelik de bir oturum gerçekleştirildi. Meclisin açılmasıyla birlikte yeni bir döneme girildiği belirtilirken, PKK ile MİT arasında yapılan görüşmelerin kamuoyuna açıklanması gerektiği belirtildi.

(soL - Ankara)