Cepheleşme çağrısını anlattılar

Cepheleşme çağrısının imzacılarından Asaf Güven Aksel, Ali Kenanoğlu ve Merdan Yanardağ, cepheleşmeyle ilgili sorularımızı yanıtladılar.

Asaf Güven Aksel (Yazar)
- Artık tüm Türkiye sürekli AKP'yi konuşuyor. Toplumda "nasıl kurtulacağız bunlardan" sorusunu soran, ama yanıt veremeyen çok insan var. Nasıl gidecek AKP? Cepheleşme ne işe yarayacak?

Temel problem şurada ki, o kurtulmak isteyenlerin büyük bölümü de dahil, henüz AKP’nin herhangi bir parti, AKP iktidarının da seçimle bu partinin işbaşına gelip hükümet etmesi olmadığı yeterince kavranamadı. Liberallerin, telaşlanmayın, seçimle devirirsiniz olur biter diye teminatlar vermesi, boşuna değil. AKP, bir projenin yürütücüsüdür. Şimdiye kadarkilerin, varolan rejimi muhtelif tahribatlar yaratmalarına karşın sürdürücü konumlarından farkıdır, AKP hakkında yanılsama yaratan. AKP, yeni bir rejimin oturtucusu olarak işlev görüyor. Bir hükümet partisi değil, bir sistem yerleştirici, deyim yerindeyse yeni tür devlet organizması. İşte bu “rejim yıkıcı” görünümü, hangi yönde bir kalkışmayı temsil ettiğini göremeyen solda bile duraksamalara yol açıyor. AKP’nin gitmesi, yerini şu ya da bu partinin almasıyla eşanlamlı değil. Türkiye’ye emperyalizmin ve gericiliğin biçtiği modelin durdurulması, artık büyük oranda alınmış bir yolun tersine çevrilmesiyle mümkün. AKP, bir projeyi temsil edişi oranında, partiden ibaret değilse, onu durdurmak da, daha köklü bir çözüme ve mücadeleye yönelmekle mümkün. Emperyalizme ve piyasaya karşı mücadeleyle, gericiliğe karşı mücadelenin bir bütün olduğu anlaşılamazsa, aydınlanma, laiklik, cumhuriyet gibi kavramların bu bütünsel ilişkisi kurulamazsa, şu ya da bu uygulamaya cılız itirazlarla AKP bertaraf edilemez. Bu yüzden cepheleşme çağrısında, “sol seçenek” vurgusu yapılmıştır. Cephe, salt AKP’ye karşı bir konumlanma değil benim gözümde, bütünüyle Türkiye’de hâkim kılınan rejimin karşısına dikilme, alternatifini üretme çağrısı. Elbette, AKP’nin hükümet edemez oluşu çok önemli bir adımdır, ama burada durmayacak bir perspektifle mümkündür izlerini ve yarattığı tahribatı da silmek.

Cepheleşme çağrısından sonra bazı liberaller "cepheleşmek AKP'ye yarar", "militarist bir söylem bu" dediler. Oysa karşı taraf, uzun zamandır cepheleşmiyor mu? Karşıda duran sadece AKP mi, yoksa daha geniş bir cephe mi?

Ha işte, bir acayip anlayış da bu. Sanki, oturduğu yerde canları sıkılmış birilerinin de, hadi cepheleşelim demişler, güllük gülistanlık ortama nifak sokmuşlar! Sorunuzda da belirttiğiniz gibi, zaten bir cepheleşme var. Kırk kere söyledik, cephe iradi karar değil, hayatın dayatmasıdır diye. Türkiye, AKP taşeronluğunda yeniden inşa ediliyor, yıkıma uğruyor, dönüştürülüyor, ama bir araya gelip bunu durduralım deyince, bazı zevzekler çıkıp, aman toplumsal uzlaşmaya, barışa, konuşarak halletmeye ihtiyacımız var diye dikiliyorlar karşınıza. E, uzlaşın, barışın. ABD'ye, AKP'ye gidin, “aa, bu yaptığınız ayıp, vazgeçin” filan deyin. Sekiz yıldır adım adım uygulamaya sokulan ve 12 Eylül referandumunda bunların da onayıyla alınan merhaleyle dozu artırılan faşizan uygulamalar, bu zevatın gözünde, demokratikleşmenin, normalleşmenin sancıları. Ama buna dur demek, militarist söylem. Onları kızdırmakla bile uğraşmaya değmez, canları cehenneme! Karşımızda güçlü bir cephe var, güce güçle karşı konulur. Cepheleşme, bu gücü yaratma çağrısıdır. Ve bazıları boşuna mızırdanmasınlar, bizim çağrımız, Türkiye’nin bir felakete sürüklendiği saptamasını yapanlaradır. Gelişmeleri zil takıp oynayarak karşılayanlar işine baksın. Sözcüklerle oynayacaklarsa, gidip bina dış cephesi kaplamacılarına, cepheden vesikalık isteyenlere filan antimilitarist kelimeler önersinler. Birinci soruda açıkladığım gibi, karşıda duran sadece AKP değil, emperyalizmin rol biçiciliğinde üzerimize yüklenen kuşatıcı bir gericilik ve piyasa. Bir insanî yıkımın, yoksul etiyle beslenmenin, sermayenin, ortaçağ hurafelerinin, Osmanlı “intikamı”nın, faşist sultanın, kültür ve çevre katliamının cephesi. İki general tutuklayınca militaristlikten kurtulunuyor, bunun nasıl bir toplumu sindirme operasyonunda kullanıldığı söylenince militarist olunuyor ya bu liberaller katında, karşımızdaki fütursuz cepheye karşı bir cephe oluşturmaktan söz edince havaya zıplamaları normaldir. Militarist söyleme karşı çıkar görünümünde, yıllardır yaptıkları gibi gericilikle uzlaşma çağrıları normaldir. Demokrasiyi sadece bu kesimlerin dizginsiz at koşturabilmesi olarak anlayanlar için, demokrasi mücadelesine karşı durmak normaldir. Onlara bileşik kelimeli tek yanıtım var ama yayınlayamazsınız.

Aydınlar, sanatçıların imza verdikleri bir ilanla yaptınız çağrınızı. Aydınlar arasında nasıl başarılı olacak cepheleşme? Uzun zamandır gerçek mücadeleden uzak duran sanatçıları, ne siyaset düzlemine tekrar çekip, üstelik bir araya getirebilir? Ne katkısı olur aydınların bir araya gelmesinin, kitlelerin AKP'ye karşı mücadelesine?

Bunun yanıtı çok uzun olduğu için, çok kısa yanıt vereceğim. Aydınlar ve sanatçılar, günümüzün politik görüngülerine yol açan gelişmelerdeki kültürel ve ideolojik boyutu analiz etmeli, buna karşı durmanın yollarını aramalıdır. Çıplak zor karşısında, işkence, tutuklama, baskı durumlarında zaman zaman tepki geliştirmekle yetinmemek, bütün bunların sineye çekilip onaylanmasına yol açan bir ideolojik hegemonyayı kültürel müdahaleyle kırmak zorundadırlar. Varolan sistemi onaylayan bir toplumdan, itiraz eden toplumu çekip çıkarmayı sağlamalıdırlar. 12 Eylül’den bu yana piyasanın ve gericiliğin hâkim kıldığı bana neciliği, ucuzlamayı, pespayeliği, kendi çıkarını ön plana almayı, zora boyun eğmeyi toplumun hücrelerinden silip atmanın üretimine girmeliler. Satın alınamayan değerleri yeniden hayata döndürmeliler. Aydınlanmanın üzerine atılan örtüyü çekip almalılar. Hurafelere karşı bilimi ayağa kaldırmalılar. Piyasaya isyanın ateşleyicisi olmalılar. Neden mi böyle yapmalılar? Çünkü, bunları, bir “dayanışma” olarak değil, kendilerini, niteliklerini, sanatsal üretimlerini korumak adına yaptıklarının, piyasanın ucuzlatıcılığından, pespayelikle, baş eğmekle ödüllendirilmekten kurtulmak için başka yolları olmadığının bilincine varmalılar. Bunun üretimini yaymalılar, örgütlemeliler. Meseleye böyle bakılırsa, genel aydın yaklaşımının “birileri için”ciliğinden, “kendileri için”ciliğe geçerek mücadeleyi sahiplenmek zorunluluğunu görecekler. Onların bu nitelikli üretimlerinden ve kitleyle buluşmalarından daha yıkıcı ne olabilir AKP için? Topluma hâkim kılınmış zihniyeti sarsmak, kültürel, bilimsel ve ideolojik alanda mücadeleyi yükseltmek, sınıf hareketinin durağanlığı döneminde özel bir önem yüklüyor cepheleşen aydınlara: Lokomotiflik.

Ali Kenanoğlu (Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı)

AKP’yle mücadele etmek için cepheleşme çağrısı yaptınız. Kime bu çağrı? Neye çağırıyorsunuz insanları?

Bu çağrı AKP'nin kural ve kanun tanımaz tavrına karşıdır. Sahte demokratlığına karşıdır. Çağrımız kendine müslüman, kendine demokrat kesilip, kendi çıkarları ve istemleri dışındaki hakları yok sayan zihniyete karşıdır. AKP'yi demokrat gösteren ve ondan medet uman kişi, kurum ve partilere karşıdır. Çağrımız aydın, demokrat, ilerici yurtseverleredir.

Cepheleşme çağrısından sonra bazı kişilerden “Ne gerek var cepheleşmeye” sorusu geldi, hatta "Cepheleşmek AKP'yi güçlendirir" diyenler çıktı. Ama karşı taraf aslında çoktandır kendi cephesini kuruyor. Bunu Alevilerin içinde de yapmayı denediler, ancak başarılı olamadılar. Şimdi sizin cepheleşme çağrınız geldi. İmzacılar arasında da çok sayıda Alevi derneği yöneticisi olduğu görülüyor. Aleviler açısından nereye oturuyor sizin cepheleşme çağrınız?

Başımızı kuma gömerek mücadele edemeyiz. Ülkemiz bir ikiyüzlülükle karşı karşıyadır. Bu sorunu en bariz yaşayan bir kesimde Alevilerdir. Ne ilginçtir ki Alevi açılımı yaptığını söyleyen ve Alevilerin haklarını verdiğini söyleyen AKP hükumeti döneminde Aleviler son dönemlerin en asimilasyoncu tavrıyla karşı karşıyadır. Alevi köylerine cami yapma politikasının en yoğun uygulandığı dönem bu dönemdir. Alevilerin bürokrasiden ve devletin birçok kademesinden en fazla uzaklaştırıldığı dönem bu dönemdir. Bırakın devletin diğer kademelerini okullarda Alevi inançlı müdürlerin bile kalmadığı bir dönemdir bu dönem. Zorunlu din dersleri karşısında davalar kazanılmasına rağmen hukuk tanımayarak bir ders yetmez iki din dersi önerisini getiren AKP'dir.

Alevi açılımlarıyla Alevilerin tektipleştirilmeye, cemevlerinin ve dedelerin Başbakanlığa bağlanarak devlet dairesi ve devlet memuru gibi bir resmi kurum haline dönüştürülmeye çalışılan bir dönemdir.

Bu ve benzeri nedenlerle bu AKP zihniyetine karşı topyekün bir mücadele vermemiz gerekmektedir. Bunun için bu sürecin madurlarının birlikte mücadele dönemidir. AKP Basınıyla, sermasiyle, kürt yandaş kurumlarıyla ve oluşturmaya çalıştığı Alevi yandaş kurumlarıyla zaten bir cephe oluşturmuş durumdadır. Sayın Tayyip Erdoğan ”taraf olmayan bertafar olur” diyerek bu cepheleşmeyi kendisi ilan etmiştir. Biz bertaraf olmamak için tarafımızı belirliyoruz ve AKP ye karşı bir mücadele cephesinin gerekliliğine inanıyoruz. “Ne gerek var cepheleşmeye” diyenlerin muhatabı yandaş cepheyi oluşturan AKP'dir.

Merdan Yanardağ (Gazeteci, yazar)

AKP iktidarı 8 yılı doldurdu. Birçok kişi "bişey yapmalı" dese de, "ne yapmalı" noktasında geniş kitlelerin kafasında bir tıkanma olduğu açık. Niye böyle bir zamanda cepheleşme? "Ne yapmalı" sorusuna cepheleşme nasıl bir yanıt veriyor?

AKP hükümeti klasik bir merkez sağ-muhafazakâr parti iktidarından nitelik olarak hayli farklıdır. Yani alışıldığı gibi dini istismar ederek iktidara gelen ve siyasal islamcıları kullanan bir merkez sağ iktidar değil. Artık iktidar olan siyasal islamın kendisidir. Ilımlı da olsa islamcı hareketin bir aktörü iktidara gelmiştir. Artık merkez sağ güçleri, kadroları ve liberal çevreleri kullanan islamcılardır.

AKP iktidarı, insanlığın bütün ilerici birikimine ve aydınlanmanın kazanımlarına karşı esaslı bir saldırı başlatmıştır. Bırakın iktidar olmayı, artık devleti tamamıyla ele geçiren bir güçle karşı karşıyayaız. AKP bugüne kadar iktidardaki muhalefet gibi davrandı. Medyanın yarattığı akıl tutulması ve bilinç kuşatmasının da belirleyici etkisiyle, soyut bir "devlet" ve statüko kavramına karşı demokrasi mücadelesi verdiği yanılsamasını yarattı. Tarihin tanık olduğu en etkili psikolojik harekatla karşı karşıyayız. Türkiye'de 1950'lerde başlayan karşı devrim süreci AKP iktidarı ile zafere ulaşmış gözüküyor. 12 Eylül darbesi ve rejimi bile bu kadar etkili bir gericilik üretemedi. AKP islamo-faşist bir polis devleti kuruyor. AKP-Cemaat koalisyonu Ergenekon soruşturması ve operasyonları üzerinde örtülü bir darbe gerçekleştirdi. Bu darbe sürecinde sol açıkça salak yerine konuldu. Çünkü bu darbe sürecine meşruiyet sağ ve sol liberaller üzerinden üretildi.

İşte cepheleşme çağrısı öncelikle Türkiye'de ideolojik plandaki muhafazakar-liberal hegemonyayı yıkacak, güçlü bir itirazdır. AKP'nin 8 yıllık iktidarı dönemindeki en etkili çıkıştır. Bu nedenle belli bir panik yaratmıştır. Bu çağrının CHP dşındaki sol ve sosyalist kesimlerden gelmesi etkisini daha da arttırmıştır. Bu çağrı geniş kitlelere bu iktidarın alternatifi olduğunu söylemiştir. Bu topraklarda umudun tükenmeyeceğini ilan etmiştir. Güçlü bir karşı koyuş ve ileri hamle için, gerek entellektüel planda, gerekse politik alanda ileri atılabilecek devrimcilerin olduğunu göstermiştir. Eğer devamı getirilir ve gereği yapılırsa moral üstünlüğün yeniden sosyalistlere, devrimcilere geçmesi için etkili bir adım olduğunu düşünüyorum.

Cepheleşme dendiğinde akla hep yüzde 42 geliyor. Kime sesleniyor bu cephe? Kimlerin, hangi ortaklıkta mücadelesini öngörüyor?

Referandumda çıkan yüzde 42,4 oranındaki "hayır" oylarını çok önemsiyorum. Türkiye'de yaklaşık her iki kişiden biri AKP iktidarına ve kurulmak istenen islamo-faşist polis devletine hayır demiştir. Üstelik, iktidarın ve devletin bütün olanakları kullanılmasına, medyanın tamamına yakını teslim alınmasına, oluşan büyük sağ-muhafazakar koalisyona, ABD ve AB'nin açık desteğine, Hizbullah dahil bütün tarikat, cemaat ve islamcı örgütlerin AKP'nin safında yer almalarına, büyük sermaye desteğine, liberallerin kendi güçleriyle ters orantılı bir etkiye sahip olan katkılarına ve solun içinden çıkan sınıf işbirlikçilerine karşın yüzde 42,4 oranındaki "hayır" oyu büyük başarıdır.

Türkiye'nin en gelişkin ve eğitimli kesimleri, sanayi bölgeleri, dolaysıyla işçi ve emekçi havzaları, çalışanlar "hayır" dediler. MHP'den gelen oyların oranı ihmal edilebilir düzeydedir. Çünkü neredeyse bütün MHP örgütleri referandumda son hafta "evet" oyu kullanılmasından yana tavır almıştır.

Diğer taraftan BDP'nin boykot taktiğinin Kürt illerinde çok başarılı olduğunu da dikkate alırsak, gerçekte referandumdan AKP ve müttefiklerinin yenilgiyle çıktığını bile ileri sürebiliriz. Dolayısıyla "hayır" oyları neredeyse CHP, cumhuriyetçi çevreler ve sosyalistlerin etkiliğinin toplamından oluşuyordu. Ancak, bu olgu yetirince bilince çıkarılamadı. Ortada açık bir başarı var ve bunda sosyalistlerin payı hiç de küçümsenecek gibi değil.

Dolayısıyla bu cephe elbette öncelikle yüzde 42'ye seslenmelidir. Ancak daha özel olarak işçilere, emekçilere, "orta sınıf" diye aşağılanmaya çalışılan, ama gerçekte sola açık çok önemli bir halk gücü olan ve büyük bölümü ücretli çalışanlardan oluşan kesimlere, laiklk konusunda duyarlı olan çevrelere, yeni işçi sınıfına (eğitimli, beyaz yakalı emeğini satarak yaşayan yeni toplumsal kesimler) ve Alevilere seslenmelidir. Mutlaka Kürtler bu cepheleşmeye kazanılmalıdır. CHP'li seçmenlere ve örgütlerine ulaşılmalıdır. Daha da önemlisi, sabırlı ve ısrarlı bir çaba ile böyle bir cepheleşmenin dinamosunu oluşturacak devrimci ve sosyalist partilerin, çevrelerin, grupların ve kişilerin bu hareket içinde yer alması sağlanmalıdır.

İslamcı gericiliğe, faşizme ve emperyalizme karşı en geniş cepheyi örmeye çalışmalyız. Kapitalizme karşı mücadeleyi ihmal etmeden, geniş yığınları harekete geçirmeyi hedeflemliyiz. Sendikalar ve meslek odaları bu cepheleşmenin doğal bileşenleri olarak değerlendirilmeli.

Konuyla ilgili katıldığınız bir televizyon programında, Mehmet Metiner'in "cepheleşme kaosa sürükler, istikrarsızlık yaratır" ithamıyla karşılaştınız. Başka liberal kalemler de "cepheleşme"yi militarist bir düşünce olmakla, hatta darbeciliği çağrıştırmakla suçladılar. AKP'ye karşı cepheleşme çağrısının liberal cenahtan böyle bir tepki almasını nasıl yorumlamak gerekiyor?

Liberallerin giderek büyüyen bir panik yaşadığını düşünüyorum. AKP-Cemaat iktidarına yönelik solun eleştirilerinin etkisini artırması, öngörülerinin teker teker ortaya çıkması, toplumu saran gericileşme ve halkta, özellikle gençlikte eylemli şekilde ortaya çıkmaya başlayan tepki onları tedirgin ediyor. Tezleri çöküyor çünkü.

Solu ve sosyalist hareketi, çok demokratik ve özgürlükçü gerekçelerle AKP-Cemaat koalisyonunun yedeğine takamadıkları için hırçınlaşıyorlar. Çünkü sol ve sosyalist hareket bu toplumda nicel gücüyle ters orantılı bir etkinliğe ve prestije sahiptir. Tarihin ve toplumun vicdanıdır sol. Düşmanlarında bile saygı uyandıran bir temezliğe sahiptir. Bütün çabalara karşın sol kirletilememiştir. Solun ve devrimci hareketin bütün temizliği, sadeliği, asiliği, adanmışlığı, görkemi ve kahramanlığıyla ortada durmaktadır. Bu nedenle hiçbir rejim projesi devrimci solu dikkate almadan Türkiye'de gerçeklştirilemez. Yaşadığımız referandum süreci bunu gösterdi. Ya solu ezeceksiniz ya da eğer yeni rejim projenize toplumsal bir rıza üretmek istiyorsanız solu yedekleyeceksiniz. Solun bir kısmını yedekledikleri açık. Ama sosyalist hareketn ana gövdesi bu oyuna gelmemiştir. İkinci cumhuriyetçi ve liberal fantazilerin solculuk diye yutturulduğu devir kapanmaya başladı.

Evet Mehmet Metiner ile tartıştığımız televizyon programı dahil, cepheleşme çağrısıyla ilgili olarak katıldığım başka televizyon programlarında da esas olarak liberaller ve islmcılarla tartıştım. Hadlerini bildirmek gerekiyor artık bu kesimlerin. Ben de bunu yaptığımı sanıyorum. Kendileri darbeci oldukları halde muhaliflerini darbeci, kendileri ülkeyi kaosa sürükledikleri halde, karşıtlarını militarist olarak suçlama küstahlığını gösteriyorlar. Şirretlik bu. Hem AKP-Cemaat darbesinin aracı olacaksın, hem de onu-bunu darbeci ve militarist diye suçlayacaksın. Bu ikiyüzlülüğe artık son vermek gereklidir. Sol savunma durumundan çıkmalı, entellektüel ve siyasal planda bir karşı saldırıyı başlatmalıdır artık.

Bu ülkede faşist darbeler ve darbecilerle savaşın onuru sosyalistlere aittir. Sosyalistler darbelerin muhatabıdır, sanığıdır ve darbelere karşı savaşın tarafıdır. Gerisi palavradır. İslamcılar, muhafazakarlar, miliyetçiler ve faşistler ise darbelerin aracı, sokak gücü, operasyon aygıtı ve kitle tabanıdır. Geçmişte Kontrgerilla oparasyonlarının aleti olan, istihbarat servislerinin oyuncağı durumundaki islamcı zevat bize ve topluma bugün demokrasi dersi vermeye kalkmaktadır. Bunu izin verilmemelidir.

Bu cepheleşme tam tersine asıl militaristlere karşı mücadele için de kurulacaktır. Polis devleti en iğrenç militarist rejim modellerinden biridir. Ve liberaller başta olmak üzere muhafazakarlar, islamcılar ve diğer karşı devrimciler, polis devletinin uyguladığı baskı ve zulme "demokratik" gerekçeler bulmakla uğraşıyorlar. Haydi gericileri, islamcıları, sağcıları anladık da, liberaller (özellikle sol lberaller) bu sofrada gericiliğin ellerinin temizlendiği buruşuk bir peçete gibi duruyorlar. Çok acıklı bir durum.

Cephe bu toplum ve bu ülke için yeni bir umuttur.