'Süper' Devrimciler (Okan Ataer)

Öncelikle bir tarihi düzeltmeyle başlayalım. Çağımızın en önemli devrimcilerinden birisi olan Fidel Castro ve 26 Temmuz Hareketi çoğu zaman hiç de mensup olmadıkları izmlerle anılır oldular. 1960’lı yıllarda CIA tarafından yayınlanan Soğuk Savaş edebiyatının kitaplarında onun adına “Castrizm” bile icat edilmişti. Fokoculuk, gerillacılık vb akımlar başarılı olmuş devrimci hareketi hep sahiplenerek ondan şablon kesme gayreti içinde olmuşlardı. Ancak dağlardaki gerillaların romantik mücadelelerinin sisinde görünmeyen veya görülmek istemeyen bir işçi sınıfı ve emekçi halk hareketini de kurmayı başarmıştı “sakallılar”. O kadar başarılıydılar ki, şehir örgütü sorumlularından 23 yaşındaki Frank Pais tutuklandıktan sonra halkın mahkemeye baskı kurmasından ötürü salıverilmek zorunda kalınmıştı. Bunun sonrasında güpegündüz sokak ortasında Batista polisi tarafından infaz edilince Santiago şehrinde genel grev ilan edilebilmişti. Fidel Castro ve ekibi, gerçekten iktidarı istemiş devrimciler olarak hem iktidarı fethedebilen hem de sosyalist kuruluşu becerebilen öncüler olabildiler. Zamanın gereklerine göre kendilerini bambaşka roller için hazırlayıp dönüşebildiler. Ancak hiçbir zaman “süper” devrimci olmadılar.

*

Bu tarihsel hatırlatmadan sonra ülkemize dönebiliriz. Emperyalizm çağında olağanüstü bir yönetim krizi yaşayan ülkemizde işçi sınıfının da içinde olduğu emekçi kimliğiyle öne çıkan yoğunluklu bir halk hareketi yaşandı. Ülkeye dair ümidi olmayanların gözü açıldı, gelecek güzel günler için bir işaret alındı herkes tarafından. İktidar sahipleri, patron sınıfı, onların temsilcileri ve yeni bir rejim kurulumu arifesinde olan çıkar çevreleri ve onların devlet aygıtı da aynı işareti uyarı olarak aldı.

Bu durumda biraz da dönüştürücü, öncü olma iddiasındaki öznelere bakma, değerlendirme hakkımız var sanırım. İşte burada “süper”lerle karşılaşıyoruz. Aslında art niyetli olanlarının varlığını inkar etmesem de çok az bir kısmını oluşturduğunu düşündüğüm bir toplam dışında iyi niyetliler. “X” örgütü veya “Y” partisinden bahsetmiyorum, herkesten ve hiç kimseden bahsediyorum!

Listenin en başına herhalde bir yerlerde okuduğu ve özümsediği büyük tahlilleri şuursuzca yineleyip hiçbir şey yapmayanları yazmak gerekiyor. Belirli karamsar dönemselliklerde kendisini kapitalizmin çürütücü etkilerinden kurtarmak için “X” örgütü veya “Y” partisine girmiş olan bu tipoloji aslında tuzu kuru durumdadır. Kişisel anlamda var olan durumunu bozmak, herhangi bir kalkışma, devrim peşinde koşmak gibi bir derdi yoktur. Olunması gerektiği kadar “devrimci” olunur, önceki okumalar salon toplantılarında gösterişle dosta düşmana sunulur. İşleyişe dair yapısal eleştiriler getirilerek devam edilir. “Süper”lik kategorisine geçmek için geleneksel bir kaç lidere ve olaya da referans verilirse işlem tamamdır. Hele hele eskiden yaşanmış bir kaç olay da anlatılırsa…

*

Aralık 2013 itibarıyla ülkedeki siyasi gündeme müdahale iddiasında olan üç açılım girişimi bulunuyor. Milli merkez ve HDP girişiminin malul olduğu sorunlar çok sayıda yazının konusu olduğu için bunlara girmeyeceğim. Diğer bir girişim olan Sol Cephe ise ilkeleri, kapsayıcılığı ve siyasi hattıyla ilgi çekiyor. Kurulma aşamasında olan bu organizmanın önünde çok çetrefilli bir yol var. Merkezi zihin açıklığının sağlanmasının ardından yapılacakları bizler de ilgiyle izliyoruz. Ancak kurulan sadece yeni bir organizma değil yepyeni bir ruh hali ve yaşayış tarzı olmak durumunda. Bugüne kadar kimi devrimci kodlarla varolma kavgası verenlerin artık kabuk değiştirme zamanı gelmiş bulunuyor. Arayış halinde olanlarla iletişime geçebilen, onların hayatında kendisine bir yer açabilen bireyler zamanın ihtiyacı. Onlara her konuyu dört başı mamur bir şekilde anlatandan ziyade onları doğru hatta ikna edenlere ihtiyaç var. Deyim yerindeyse Haziran günlerinde emekçi halkın zorlamasıyla kozalarından çıkmak zorunda kalanlar, gerçekten samimilerse şimdi halkın bulunduğu yerlere gitmek durumundalar. İnatla, kararlılıkla ve sabırla. Merak etmeyin onlar hala orada atölyede çay molasında yanıbaşımızda, ofiste karşımızdaki masada, alt kattaki evlerinde, az ötedeki okulda, gitmek zorunda olduğunuz AVM içlerinde, hastane acil servisinde, doğalgaz sırasındalar!

“Süper” olmasak da olur, devrimci olalım yeter!