Halk ayakta ise sosyalizmin vaktidir (Burak Özdemir)

Haziran ayaklanmasının önemli özelliklerinden birisi Türkiye halkının özgüvenini, enerjisini, mücadele azmini açığa çıkarmasıdır. Öyle ki, bu direnişle, 12 Eylül 1980 faşist darbesinin kapı araladığı, atalet ve suskunluk dönemi son bulmuştur. Ayağa kalkan ve halk olduğunu ispatlayan, halkımız söz konusudur, artık. Dolayısıyla, hedeflerimizi, çözüm önerilerimizi düşünürken, bu önemli olguyu, mutlak dikkate almak durumundayız. Ufkumuzu geniş tutmanın, ütopyalarımızı gerçeğe dönüştürmenin zamanıdır. Sosyalizm, somut seçenek olarak, şimdi gündeme getirilip güçlendirilmeyecekse, ne zaman getirilecektir? Şarkıda da geçtiği üzere, “bulunur bir çare, halk ayaktadır”.

Sosyalizm ne demektir peki? Neyin karşısında, somut seçenek olarak gündeme getirilmelidir? Daha önemlisi şu: Dünya kapitalizmi ciddi bir bunalımla karşı karşıya iken, sosyalizmi gündeme getirmemek olur mu?

Dünya kapitalizmi ciddi bir bunalımdan geçmektedir. Şu açıktır ki, kapitalizmin dünya ölçeğinde insanlığa sunabileceği hiçbir şey kalmamıştır. Neoliberal politikalar, kapitalizmi çıkışsızlığa sürüklemiştir. İnsanlığı da, barbarlığa ve bu barbarlıktan kurtuluş arayışına, tabi ki.

Ülkemizde de, neoliberal politikalarının taşıyıcı olan AKP, ciddi bir tıkanıklıkla karşı karşıyadır. Neoliberal politikalara ve bu politikalara eşlik eden dinselleştirme girişimlerine karşı, önemli bir dirençle karşılaşmıştır. Mutlak piyasacılık, emperyalizme sınırsız hizmet ve toplumu gericileştirme üzerine inşa edilen 2. Cumhuriyet, meşruiyet problemiyle karşı karşıyadır. 2. Cumhuriyet ve onun kurucu partisi AKP, böylesi bir meşruiyet kriziyle karşı karşıyayken ve bu krizin derinleşme ihtimali yüksek bir olasılıkken, sosyalizmden aşağısı kurtarır mı, ayağa kalkan halkımızı?

Sosyalizm, emekten yana olmak demektir. Sermayenin, emek üzerindeki sömürüsüne son verme düşüncesidir. Her şeyin metalaştırılması sürecine bir dur demektir. Emeğin egemen olduğu, eşitlikçi ve özgürlükçü bir toplum düzenidir. Öyleyse neoliberal politikalar ile sermaye, emek üzerindeki sömürüsünü mutlaklaştırırken, topluma ait ne varsa yağmalayıp, metalaştırırken, sosyalizm dışında bir çaremiz var mıdır? Bir avuç sermayedarın sınıfsal ihtiyaçları ve çıkarları doğrultusunda, ülkemizin ekonomik, askeri, siyasal bağımlılığı derinleşirken, kapitalizm sınırlarında kalınarak bağımsız bir ülke kurmak mümkün müdür? Vurgulayayım ki, antiemperyalizm ile anti kapitalizm aynı şeydir. Tam bağımsız bir ülke kurmak, kapitalizmden ve emperyalizmden eşzamanlı kurtulmayı gerektirmektedir. Bu da, sosyalist bir Türkiye demektir. AKP’nin alaşağı edilmesi mücadelesinde, bu yalın gerçekliğin, dikkate alınması zorunludur.

Haziran ayında, AKP karşısında ortaya çıkan direncin asıl kaynağı, toplumun dinselleştirilmesine ve yaşam alanlarına müdahale edilmesine dönük tepkidir. Dolayısıyla, aydınlanmacı ve seküler bir temeli vardır. 2. Cumhuriyet’in temel karakterlerinden birisi, dinsel gericiliktir. Ülkenin yağmalanması ve pazarlanması sürecine dinsel gericiliğin eşlik etmesi, tesadüf değildir. Kapitalizm dinsel gericiliği sürekli beslerken, neoliberal politikalar, dinsel gericiliğe ihtiyaç duyarken, aydınlanma ve laiklik bayrağını sosyalizm dışında bir programla dalgalandırma imkanımız var mıdır? Sermaye düzeninin, hangi partisinin ya da kurumunun, bu gerici ve aydınlanma düşmanı süreci, durdurma niyeti ve ufku vardır? Bu soru, samimiyetle yanıtlanmayı beklemektedir.

Dünya kapitalizmi ağır bir bunalımın içindedir. 2. Cumhuriyet ve partisi AKP, ciddi bir meşruiyet krizi yaşamaktadır. Açıkçası, AKP gidicidir. Türkiye sermaye düzeninin, halkın arayışına ve beklentilerine yanıt verecek bir seçeneği, henüz yoktur. Piyasanın yağmacılığı, emperyalizmin küstahlığı, dinsel gericiliğin karanlığı, ülkemizi kuşatmıştır. Lakin bağımsızlık, aydınlanma ve kamuculuk özlemleri kendisini belli etmiştir, etmektedir. Kuşkusuz, sosyalizmin meşruiyeti, böylesi dönemlerde, olağanüstü güçlenebilir. Öyleyse, kafamızı düzen içi (kapitalizm) çözümlerin içinden kaldırmanın, ufka uzatmanın vaktidir. Ütopyamıza uzanacağımız bir yol vardır karşımızda, aydınlık. “Bu halktan adam olmaz” yaygın inanışını, Gezi ayaklanması, nasıl yerle bir ettiyse, “sosyalizm mümkün değil, bu halk sosyalizme hazır değil” yaygın inanışını da yerle bir etmek mümkündür. Zaten, halkımız da ayaktadır ve meydan okumaktadır. Öyleyse, sosyalizm şimdi değilse, ne zamandır?