Özdemir İnce’ye

Çok sayıda "futbol bitti, hadi köyümüze geri dönelim, açmalı kapanmalı gündemlerimize gömülelim" yazısını bir kenara ayırıp, Taha Akyol'undan Derya Sazak ve Oral Çalışlar'ına CHP'nin sosyalist enternasyonalle imtihanını ele alan, "ah memlekette şöyle yakışıklı ve liberal tarafından, tabii ki merkezde bir sol parti olsa" kandırmacasını sürdüren köşe denemelerinden hangisine "bulaşalım" diye düşünürken, Türkiye'deki "cumhuriyetçilik - gericilik" hesaplaşmasından yeni haberlerin gelmesi ve Mustafa Balbay'ın gözaltına alındığı bilgisiyle birlikte, gözümüzü önce Balbay'ın köşesine, oradan "verim" alamayınca da Özdemir İnce'ye çevirdik.

Bu köşeyi en başta planlarken, sadece karşımıza alıp polemik yaptığımız yazarları değil, açtıkları tartışmalar, gerçekleştirdikleri hesaplaşmalar ve aldıkları doğru tavırlarla dikkatimizi çeken yazarları da gündemimize almayı düşünmüştük. Bire bir sahiplenmek çoğu zaman mümkün olmasa da, ön açıcı tartışmalar ve aktarımlar mümkün. Hürriyet'in "aykırı" yazarı Özdemir İnce de hemen her gün, bu bağlamda değerlendirilebilecek ve üzerinde düşünülmesi gereken değerli yazılar kaleme alıyor.

Bugün de "İslamcı AKP'ye karşı olmadan darbeye karşı olunamaz" başlığında "uyarıcı" bir yazı kaleme almış. Darbe söylentileri altında adım adım ilerleyen gerçek Amerikan darbesine işaret eden İnce, 1923 Cumhuriyeti'nin yerine Ilımlı İslam projesini hayata geçirmeye çalışan gazeteciler, akademisyenler, yazarlar ve siyasetçilerle hesaplaşmaya çalışıyor.

Memlekete gül gibi bir "dışkı gündemi" de kazandıran sözlükçü ve yazlıkçı Sevan Nişanyan'ın Taraf'a verdiği röportajdan, Atatürk'ü kastederek söylediği "Kişi putlaştırılması yıkım getirdi" sözlerini, Dengir Mir'in travmalı açıklamalarını, Mehmet Altan'ın Star'da sürdürdüğü nakaratlarından "ne siyasal İslam ne Kemalizm" laflarını sıralayan İnce, bu düşüncelerin karşısına "altı ok"u çıkararak hesaplaşma gayretinde.

Özdemir İnce "altı ok"a kilitlenip saldırıyı buradan karşılamaya çalışmakla, bir yandan "kurucu ideolojinin temellerini sahipleniyorum" demeyi başarıyor ancak diğer yandan da bizzat bu kilitlenme nedeniyle, kuruculuğun burjuva ufkunun ötesine uzanamayarak, saldırı karşısında kendisini donanımsız bırakıyor.

Cumhuriyetin sosyalizme açılımı olmadan tıkanacağını, ilerici düşüncenin yeni bir işçi sınıfı hareketi yaratılmadan tökezleyeceğini vb. gündeme almaksızın kılıçlarını çekip "karşı Taraf"la göğüs göğüse bir kapışmaya girişmek, onurlu bir tavır olsa da, İnce'yi ve aynı paralelde hareket edenleri belli bir süre sonra iyice donanımsız bırakıyor.

Özdemir İnce'nin yazısına spot olarak koyduğu ancak sonradan açmadığı paragrafı ise "eğer açılırsa" bir hayli ilginç tartışmalara uzanabiliyor: "En küçük bir kuşkum kalmadı: Her şey kitaplarda yazdığı gibi, Yugoslavya, Gürcistan, Ukrayna, Bulgaristan'da olduğu ve Latin Amerika'da denendiği gibi oluyor."

Evet, Yugoslavya'nın sosyalizmsiz kaldığında nasıl bölündüğünü eski Doğu Bloğu ülkelerinde emperyalizmin gerici darbelerini Latin Amerika'da emperyalizmin ajanlığını üstlenen Kolombiya ve Meksika hükümetleri karşısında, Bolivarcı devrimi ve Morales'in hareketini oturup uzun uzun anlatmak, tartışmak gerekiyor.

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/9316907.asp?yazarid=72&ampgid=61&ampsz=40455
Özdemir İnce, "İslamcı AKP'ye karşı olmadan, darbeye karşı olunamaz", Hürriyet, 1 Temmuz 2008