'Kadın Elinde Tütün'

Şeyda Gürsoy Çoban, ilk resim sergisinde üreten kadını ele aldı. Samsun'daki BAT fabrikasında ve Bafra Belediyesi'nde de açılan sergi Samsunluları bekliyor.

Ali Somel

Şeyda Gürsoy Çoban, Samsun'daki ilk resim sergisi 'Kadın Elinde Tütün'ü 8 Mart tarihinde Pera Sanat'ta açtı.

Serginin açıldığı eski Tekel'in tütün fabrikası 2006 yılında geçirdiği restorasyonla artık ''Bulvar Yaşam ve Alışveriş Merkezi''. Restore edilen yapı içerisinde oranın geçmişine dair herhangi bir iz bırakılmadı. Çoban'ın sergisi bir nevi bu suskunluğa meydan okuyor ve Samsunlu'ya hiç de uzak olmayan tarihini hatırlatıyor. Serginin manifestosunda Çoban, ''Elbette sigaraya saygı duymuyoruz, saygı duyduğumuz kavram EMEK'tir'' diyor.

Serginin kataloğunda Türkiye’de Tütün* (Reji'den TEKEL'e, TEKEL'den Bugüne) (Notabene, 2013) kitabının yazarları Ondokuz Mayıs Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nden Nuray E. Keskin ve Melda Yaman'ın sunumunu okuyoruz: “Tütünün ve Tekel’in Samsun ekonomisine etkisi şu sözlerle özetlenir: ‘Eskiden şöyle bir kabul vardı; Tütün=Samsun=Tekel.’ Günümüzde bu denklem ortadan kalkmıştır. Tekel özelleştirilmiş, tütün üretim alanları daralmış, üretici sayısı yüzde seksen azalmıştır.”

Sergiye yüklenen anlam ve Samsunlunun gösterdiği ilgiyi Şeyda Gürsoy Çoban'dan dinledik.

Öncelikle açılış tarihiyle ilgili yorumunuzu dinlemek isterim...
Sergimizin adı 'Kadın Elinde Tütün'. Bundan önceki sergilerimde de kadın savunması hep vardı. Düşünen, devinen, üreten; yani insan. Doğuran; yani kadın. Bu başlık altında birçok sergi açtım. O nedenle de, konu kadın olunca sergiyi Kadınlar Günü'ne denk getirdim.

Serginizin eski tütün binasında açılmasına nasıl bir anlam yüklüyorsunuz?
Mekan ile öyküyü ilişkilendirmek için. Bu binada birçok insanın enerjisini bıraktığına inanıyorum. Nasıl tütün kokusu kaldıysa, enerji de kalmıştır. Şu andaki görüntüsü ile bu binanın eskiden bir sigara fabrikası olduğunu anlamak son derece zor. Yaşanmışlığa dair bir tane tanık oda bile bırakılmamış.

Bu fabrika 19. yüzyıl sonunda kurulmuş. 1990'ların sonunda üretim durmuş. Turgut Özal 1984'te bir kararname ile sigara ithalatına izin vermiş, 1986'da da tütünde 'tekel' kaldırılmış. Yani binanın ömrü üç yüzyıla yayılmış durumda. Sadece hafızası silinmiş!

'Kadın Elinde Tütün' temasına nasıl karar verdiniz?
Anneannem ve teyzelerim tütün işçisiydi. Kadının ötekileştirilmesi bu kadar söz konusu ise, kadınların 'öteki' olarak neler yapabildiğini anlatmak istedim. 

Bir sanatçı olarak kadın emeğinin yanında durmam gerektiği inancını taşıyorum. Onlar tütünün toplanmasından kurutulup balyalanmasına kadar geçen süreçte büyük yorgunluklar yaşamışlar ama emeklerinin karşılığını görememişlerdir. Bahçe evin uzantısıdır mantığı ile ücretsiz işçi konumuna düşmüşlerdir. Toprağın sahibi ya kocaları, ya da babalarıdır. Dolayısıyla kararların sahibi de onlardır. On üç ay çalışıp durmuşlar. 

Fabrikadaki çalışma koşulları nasıldı?
Osmanlı döneminde, Osmanlı'dan aldıkları destekle Fransız ve İngilizler Türk işçisini ellerinden geldiğince hor kullanmışlar. Hem tarlada, hem fabrikada...

Fabrikada kadınlar çok daha verimli çalıştıkları halde erkeklerin yarı maaşını, çocuklarsa dörtte birini alıyorlarmış. İşçilerin %60'ı veremden ölmüş, kadın işçiler ya 20'li yaşlarında adet görmüşler ya da hiç görmemişler. Zifte dokunmanın bedeli çok ağır. 

Cumhuriyet döneminde makineler yenilenmiş, işçi hakları daha kollanır olmuş. Hem fabrika çalışanı hem de bir sendikacı olan Zehra Kosova'ya saygı köşesi ayırdım. O da öncü kadınlarımızdan biridir. 1900'lerin başında büyük grevler örgütlemiş işçiler. İstedikleri, haftada bir, senede 15 gün izin, ücretli vardiya, havalandırma ve tuvalet temizliği. Sonra Tekel altın çağını yaşamış. 40'lı yıllardan itibaren Tekel'de çalışanlar o dönemleri mutlulukla anarlar.

Nelerden esinlendiniz ve hangi kaynaklardan yararlandınız?
Yüzlerce fotoğraf ve Samsun konulu birçok kitap. Mekanda saatler geçirdim. Çalıştıkları anı hayal ettim. Anlatılanları dinledim. Kadın emeğinin ne kadar önemli olduğuna şahit oldum.

'Tütün çağı'ndan bahsettiler. Yepyeni bir dönem tanımlaması idi. Söz ettikleri yaş 8 ya da 9. 'Kendi yemeğimizi yiyebiliyorsak, ayakkabımızı bağlayabiliyorsak tütün çağına gelmişizdir.' dediler.

Sergi ile o kadar haşır neşirdim ki rüyalarıma bile girdi. Unutulmuş olduğuna inandığım, işçilerin çalıştığı bir oda gördüm. Tanık oda bırakmışlar diye sevindim. Hüzünle uyandım sonra. Bu rüya, duyduğum hoşnutsuzluğun beynime yansıması idi. 5 ay boyunca, tütünle yattım, tütünle kalktım. İnanılmaz bir tempo ile, günde ortalama 5-6 saat çalışarak sergiyi tamamladım.

Türkiye'de Tütün kitabının yazarları Nuray Ertürk Keskin ve Melda Yaman'ın sergi kataloğunda çok hoş bir giriş yazısı var...
Kitaplarından çok yararlandım. İstatistiki bilgiyi verirken bile anlaşılır kılınmış bir dille yazmışlar. Sıkılmadan, zahmetsizce okuyabilir ve anlayabilirsiniz.

Yerel Tarih Grubu'nun kitabından da çok yararlandım. Buranın kültür merkezi olmasını çok istediler, bunun için de çalıştılar ama olmadı. Olsaydı Samsun, Karadeniz'in Kültür Merkezi olurdu. Şimdi ise 'Avrupa'nın en iyi AVM'si olabilmiş.

Samsunlunun ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben de Samsun doğumlu birisi olduğum halde, şehrin ilgisini önceden çok kestiremedim. Şehir dışında sergi açmak zordur ama Samsunlu'nun ilgisi bu zorluğu bir nebze de olsa yendi. Öyle ki 'keşke daha önce sergi açsaydım' dedirttirdi.

Samsun'da sergi gezme alışkanlığı yok. Ama gösterilen ilgi beklediğimin çok üstündeydi. Tütün işçisi kadınların gelip, uzun uzun resimlerin önünde konuşacağını hayal bile edemezdim. O günleri hatırlıyorlar. Resimlerin üzerinde bir yerleri işaret ediyorlar, filanca şurada, şu makinede çalışıyordu diye heyecanla birbirlerine gösteriyorlardı.

Meselelerine sahip çıkmam onların hoşuna gitti. İçsel olarak bunu hissettiler ve sahiplendiler ve o yüzden de çok mutlu oldular.

Sergi Pera Sanat'ta 20 Mart'a kadar açık. Samsun'da başka yerlerde açılacak mı?
Bafra Belediyesi’nde ve BAT (British American Tobacco) fabrikasında. Her ikisi de bana ikili duygular yaşatan yerler. Bafra tütünün merkezi ve eşimin baba ocağı olduğu için, bir de halk göreceği için orada açmak istiyorum. BAT’ta da ağırlıklı olarak işçiler göreceği için. Benim derdim işçiler, onların resimlere bakıp, orada kendilerini bulmaları. Bir sanatçının kendileri için düşündüğünü görmeleri. Buradakiler de öyle etkilendiler. 

Mesleğiniz ile bugünün Türkiye’si arasında nasıl bir bağ kuruyorsunuz?
19 Mayıs Lisesi'nde lise öğrencisiyken akademililer resim sergisi getirdiler. Bu sergiden sonra resim eğitimi alma kararım netleşti. Mektebini okuyacaksın derler bizim ailede, akademiye gittim. Akademide okurken, olumsuzlukları protesto ettik, hep yürüdük. O zaman deselerdi ki 'Haziran direnişine de katılacaksın, 2015'te de hala yürüyeceksin' buna asla inanmazdım.

Mesleğim ile bugünün Türkiye'si zıtlaşmaya başladı. Çünkü ben bir ressamım, yani resim yapıyorum. Sanatı her konunun içinde ve her şeyin üstünde tutarım. Bugünkü zihniyet, sanata, dahası resme göz açtırmama kararı almış gibi görünüyor. Yandaşları galeri basıyorlar. İşimiz zor.


* Kitap hakkında Korkut Boratav'ın yazdığı bir yazı için tıklayınız.