İngiltere, 'cihatçı gelinler'i konuşuyor

İngiltere, henüz reşit bile olmayan genç kızların İslamcı örgütlere katılmak üzere ülkelerini terk etmelerinin şokunu yaşıyor. Son olarak 15 yaşındaki Müslüman genç kız Yusra Hüseyin, IŞİD'e katılmak üzere evini terk etti. Hüseyin'in, Türkiye'de olduğu iddia ediliyor.

İngiltere, henüz reşit bile olmayan genç kızların İslamcı örgütlere katılmak üzere ülkelerini terk etmelerinin şokunu yaşıyor.

15 yaşındaki Yusra Hüseyin, Irak Şam İslam Devleti(IŞİD) militanlarına katıldığı düşünülen son Britanyalı genç kız oldu. Diş hekimi olmayı hayal eden genç öğrencinin şu anda Türkiye’de, cihatçı militanlarla buluşmak için Suriye’ye geçme hazırlığında bulunduğuna inanılıyor. Bunu yapan tek genç Müslüman kız Yusra da değil.

Manchesterlı 16 yaşındaki ikiz kardeşler Zahra ve Samla Halane’nin de Haziran ayında Suriye’ye gittiği düşünülüyor. Glasgow’da yaşayan, doktor olma hayalleri kuran bir öğrenci olan 20 yaşındaki Aksa Mahmud'un da Suriye’de 60 genç kadınla birlikte sadece kadınlardan oluşan bir çeteye üye olduğu biliniyor.

Britanya, her ay bir başka başarılı genç Müslüman kızın bir IŞİD militanıyla evlenip “cihatçı gelin” olmak üzere ülkeyi terk ettiği haberiyle karşılaşıyor.

Telegraph'dan Radhika Sanghani, 'cihatçı gelin' olarak adlandırılan, okullarını bırakıp İslamcı çetelere katılmak üzere Suriye'ye giden genç kızların yaşıtlarıyla konuştu*.

Sanghani, Britanyalı Müslüman genç kızların, eğitimli gençlerin cihatçıların safına geçmelerine ilişkin ne hissettikleri sorusuna şöyle yanıtlar aldı

17 yaşındaki öğrenci Zarah Choudhry:

“Bıktım usandım bundan. Bence iğrenç bir şey bu. Olup bitenler beni gerçekten korkutuyor. Benim erkek kardeşim de bu kızla aynı yaşta. Kardeşimin onun yerinde olduğunu hayal bile edemiyorum. Yıkılırdım herhalde. Düşüncesi bile korkunç. Orada kadınlar, Müslüman kadınlar pek hakka sahip değil... Burada çocuk olmaya hakkımız var. Hüseyin de bir çocuk, ama şimdi çocukluğu heba oldu.”

19 yaşındaki öğrenci Sabah Choudhry:

"Kendi tabirleriyle ‘şehit’ olan cihatçı gelinlerin doğrudan cennete gideceğine dair bir inanış var... Benimle aynı Batılı sistemde eğitim almış birinin bunu yapabilmesine hayret ediyorum. İnsanların yetiştirildiğimiz normlardan sapmaları çok tuhaf. Bu adamlarla evlenmeleri gerektiklerini düşünmeleri beni sinirlendiriyor."

(15 yaşındaki Yusra Hüseyin)

18 yaşındaki Fatma Ali:

"Bu hepimizi etkiliyor. Biz de genç Müslüman Britanyalılar olduğumuz için insanlar bizim de aynı şeyi yapabileceğimizi düşünüyor. Şimdi daha fazla ayrımcılıkla karşılaşabiliriz. Onu tanımasam da Hüseyin genç bir Müslüman kızdı. Bir açıdan benim kardeşim yani. Bunun her bir kız kardeşi üzerinde olumsuz etkisi var... Pek çok insanı peşinden sürükleyebilecek bir karar bu."

(20 yaşındaki Aksa Mahmud)

'Bu akıllı genç Müslüman kızların yaşıtlarının IŞİD militanları ve sempatizanları için bu kadar basit bir hedef yapan şey ne' sorusuna Sabah Choudhry, genç kızların kendilerini yabancılaştırılmış hissetmelerinin sorumlu olabileceğini belirterek şöyle yanıt veriyor

“11 Eylül olayları sonrasında Müslümanların hedef alındığı bir Batı’da Müslüman oldukları için IŞİD'e gitmenin kendilerini daha iyi hissetmelerine olanak sağlayacağını düşünüyorlar. İnsanların kendi ülkelerinde hedef gösterildiğinde o yola girmeye meyilli olmalarını anlayabiliyorum. Uyum sağlayacaklarını, belki de Birleşik Krallık’taki kayıp halkanın kendileri olduklarını hissediyorlardır. Bu genç kızların aldıkları kararın dünya çapında büyük bir etkisinin olduğu tartışılmaz bir gerçek. Fakat bu kızların, sözde “cihatçı gelinlerin” kendi geleceklerini yıkarken bireysel sonuçlarla da karşılaşacaklarını unutmamamız gerekiyor. 15 yaşındaysanız önünüzde uzun bir hayat uzanıyordur. O da 15 yaşında bir genç kız. Yaptıklarından kesinlikle pişmanlık duyacaklar, özellikle de bu kadar genç oldukları için. Evlerine dönmeleri çok güç olacak."

Britanya 'cihatçı gelinler' konusunda masum mu?
Müslüman genç kızların İngiltere'de bulundukları pozisyon itibariyle yabancılaşma hissetmeleri işin bir boyutu ve Avrupa'nın pek çok bölgesinde dinsel ve etnik ayrımcılık kendisini hissettiriyor.

Öte yandan, İngiltere için durum biraz daha farklı özellikle de zengin bir Müslümansanız. 2013 yılında Müslümanlarla ticari ilişkilerini geliştirmek için hükümet bir dizi projeye imza atmıştı ve bunun ilk örneği İslami bonolar olmuştu. Londra, petrol zengini Arapların uğrak yerlerinden biri olarak biliniyor.

İngiliz gazetelerinin "yüksek sosyete" haberleri bölümlerinde Büyük İngiliz futbol takımlarının sahipleri, marka zincirlerinin CEO'ları, Kraliyet ailesinin stilistleri olarak Müslüman sosyetelerin hikayeleriyle karşılaşıyorsunuz.

Bir diğer tarafta ise 2008 yılında kurulması yasallaşan Şeriat Mahkemeleri var. Başkent Londra başta olmak üzere, Müslümanların yoğun olarak yaşadığı Birmingham, Bradford, Manchester, Warwickshire’da bölge mahkemelerinin bünyesinde hizmet verecek olan şeriat mahkemeleri, boşanma, aile içi şiddet, mali anlaşmazlıklar gibi konularda söz söyleme hakkına sahip olmak üzere kurulmuştu ve sayılarının 100'ü geçtiği belirtiliyor. Şeriat Mahkemeleri kararları, bölge mahkemesi ve Yüksek Mahkeme’nin onayıyla geçerli sayılabiliyor. Genellikle ailevi ya da mali meseleler üzerinden yaşanan anlaşmazlıklar, bu mahkemelerde 'çözülüyor'.

Londra'daki "İslami Şeriat Konseyi"ne getirilen davaların son beş yıl içinde üç kat arttığı belirtiliyor. Ulemalar, bu denli çok tercih edilmelerini, hızlı, adil, ekonomik, etkin bir adalet sağlamalarına bağlıyor.

Ancak şaşırtıcı olmayacak bir şekilde, bu mahkemeler ayrımcı kararlar alıyorlar. Kadın hakları aktivisti Diana Nammi, mahkemelerde kadınların veraset davalarında hep haksızlığa uğradığını, velayet davalarında ise hiçbir hakları olmadığını, çocukların velayetinin her daim erkeğe verildiğini söylüyor.

Önümüzdeki günlerde, zengin Müslümanları bir magazin figürü haline getiren, İngiliz ekonomisinin kaldıracı olarak konumlandıran, yoksulları ise şeriat mahkemelerinde 'hak ettiklerini' bulmaya sevk eden İngiltere'de, cihatçı gelinlerinin sayısı artacak gibi görünüyor.

*Çeviri: Ezgi Acar