Türkiye’de zengin çocukları İsviçre, yoksul çocukları Moldova seviyesinde

PISA sonuçlarında herkes “puanlara” odaklandı. Oysa ayrıntılara bakıldığında sonuçlar, Türkiye’de eğitim sistemindeki derin eşitsizliğe işaret ediyor.

Yeliz Düşkün*

Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nın kısaltması olan PISA, Türkiye de dahil pek çok ülkenin katıldığı, 15 yaşındaki öğrencilerin okuma, matematik ve fen becerilerini ölçen, ülkeler arasında karşılaştırma yapma imkânı sunan, 3 yılda bir uygulanan bir ölçme sistemi. 

Uygulayıcısı OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü). OECD’nin 2000’den bu yana böyle bir değerlendirme yapmasının ardında ülkelerin beşerî sermayesini daha iyi anlama, dolayısıyla ekonomik geleceği hakkında yorum yapma niyeti yatıyor. 

15 yaşındaki çocukların PISA’da en iyi performansı gösterdikleri Uzak Doğu ülkelerinin ekonomik büyümeleriyle bu durum arasındaki ilişki sık sık çeşitli analizlere yansıtılıyor. Eleştirilen pek çok yönü bulunmakla birlikte PISA, 15 yaşındaki öğrencilerin eğitim sisteminden nasıl bir çıktı elde ettiklerini yansıtması bakımından kullanışlı bir veri kaynağı. 

Türkiye, PISA’da geçmişten bu yana daima OECD ortalamasının altında sonuçlar alıyor. Bu sonuçlar, Türkiye’deki öğrencilerin temel becerilerden yoksun olduklarını, sistemin onları özellikle akıl yürütme ve eleştirel düşünme konusunda yeterince desteklemediğini gösteriyor. PISA sonuçlarını öğrencilerin başarısızlığı olarak görmek yerine sistemin başarısızlığı olarak görmek gerekiyor.

Son açıklanan PISA 2022 verilerine göre, Türkiye’de 15 yaşındaki öğrencilerin ortalama matematik puanı 453. Bu puanla Türkiye 81 ülke ve bölge içinde 39’uncu sırada. En başarılı ülkelerse Singapur, Japonya, Güney Kore, Estonya, İsviçre, Kanada. 

Ortalama 453 puanın anlamı, Türkiye’deki öğrencilerin ortalamada ancak temel düzeyde matematik becerisi olduğudur. Bu puan, toplam 6 basamak içinden alttan ikinci basamağa karşılık geliyor. Bu da öğrencilerin ortalamada ancak basit matematiksel işlemleri yapabildiklerini, biraz karmaşık yüzde hesapları, ondalık sayılar vb. ile matematiksel akıl yürüterek problem çözemediklerini gösteriyor.

Ancak Türkiye gibi her alanda eşitsizliğin olduğu, eğitime erişimde ve erişilen eğitimin niteliğinde de sosyoekonomik duruma bağlı olarak uçurumların olduğu bir ülkede ortalamalarla konuşmak yanıltıcı. Sosyoekonomik olarak en dezavantajlı durumda bulunan çocukların akademik çıktıları da PISA dahil tüm değerlendirme sistemlerine yansıdığı üzere daha varlıklı ailelerden gelen çocuklardan belirgin biçimde düşük. 

Zengin çocukları İsviçre, yoksul çocukları Moldova seviyesinde

PISA 2022 verilerine göre, öğrencilerin matematik başarısındaki farkın %13’ünü sosyoekonomik durum açıklıyor. Bu oldukça güçlü bir etki demektir. Türkiye’de sosyoekonomik olarak en üst çeyrekte bulunan öğrencilerin ortalama matematik puanı 502 iken en alt çeyrektekilerin 420’dir. Bu epey büyük bir uçurum. Aradaki farkı örneklemek gerekirse, en varlıklı ailelerden gelen çocukların ortalama puanı İsviçre ortalaması civarında (İsviçre ilk 10 ülke içinde), en yoksul ailelerden gelen çocukların ortalama puanıysa Moldova ortalaması civarından (Moldova sıralamada 48. Ülke). 

Mesleki ve teknik liselerde temel beceriler dahi kazandırılmıyor

Eşitsizliklerin sonuçlara yansıması okul türleri üzerinden de gözlemlenebiliyor. Fen liselerinde öğrenim gören çocukların ortalama matematik puanı 598 iken (en iyi ülkelerin ortalamasına denk, oldukça iyi bir matematik becerisi düzeyi), mesleki ve teknik anadolu liselerinde öğrenim görenlerin ortalaması 395. Bu, temel becerilerin bile gözlemlenemediği bir puan düzeyi. Mesleki ve teknik anadolu liselerine halihazırda akademik başarısı daha düşük olan çocuklar gidiyor ve daha liselere ayrışmada sosyoekonomik duruma bağlı bir dağılım söz konusu. 

Türkiye’nin ortalama PISA skorunun düşük olması, eğitim sisteminin çocuklara yalnızca temel bilgileri kazandırmadığını değil, daha önemlisi eleştirel düşünme ve akıl yürütme becerilerini de kazandırmadığını gösteriyor. 

Ortalamalardan uzaklaşıp sosyoekonomik kırılımlara bakıldığında ise olanaklardaki eşitsizliğin sonuçlara da yansıdığı görülüyor. PISA 2022 sonuçları bunun ne ilk ne de tek göstergesi. Türkiye’deki eğitim sistemi eğitimde en kritik aşama olan okulöncesi eğitimden itibaren çocuklara eşit imkanlar sunamıyor. Okul öncesi eğitim, son yıllarda erişimde iyileşme olmasına rağmen, hala zorunlu ve ücretsiz değil, yoksul ailelerin çocukları için erişilebilir değil. İlkokullar arasında sınıf mevcudundan öğretmenlerin statüsüne kadar uçurumlar var. 

Türkiye’de her beş çocuktan biri açlık çekiyor

Yine PISA çerçevesinde uygulanan anketlere göre Türkiye’de her 5 çocuktan 1’i açlık çekiyor (yoksulluk nedeniyle haftada en az 1 kez yemek yiyemiyor). Başka uluslararası veriler de (örneğin TIMSS 2019) Türkiye’de yüzde 40 gibi yüksek bir oranda çocuğun okula aç gittiğini gösteriyor. PISA’ya katılan çocukların tipik olarak devam ettiği lise seviyesine gelindiğinde eşitsizlikler çoktan katlanarak çocukların öğrenme çıktılarına yansımış durumda. Dolayısıyla PISA sonuçlarını öğrenci başarısına dair bir sonuç olarak değil, eğitim sisteminin bir değerlendirmesi olarak okuma gerekiyor.

* Eğitim Politikası Uzmanı