TKP halifeliğin kaldırılmasının yüzüncü yıldönümünde Bakırköy'deydi: 'Laiklik mecburiyettir!'

TKP, halifeliğin kaldırılmasının yüzüncü yıldönümünde, "Laiklik mecburiyettir" başlığıyla İstanbul Bakırköy'de bir araya geldi.

Haber Merkezi

TKP İstanbul İl Örgütü, halifeliğin kaldırılmasının yüzüncü yıldönümü vesilesiyle bugün Bakırköy Meydan'da bugün saat 12.00'de bir eylem düzenledi.

"Laiklik mecburiyettir" başlığıyla düzenlenen eylemde, "Şeriata faşizme karanlığa geçit yok", "Laiklik için ayağa kalk", "Kahrolsun saltanat yaşasın Cumhuriyet", "Zübüklerden kurtulacağız" ve "Karanlığa boyun eğmeyeceğiz" sloganları atıldı.

'Bize düşen gericileri tekrar memleketten kovalamaktır!'

Eylemin açılış konuşmasını TKP Parti Meclisi Üyesi Duygu Karadeniz yaptı. Karadeniz şunları söyledi:

"Yüz yıl önce gericiliğe karşı verilen mücadelenin bugünkü temsilcileri olarak bugün burada bulunuyoruz.

Türkiye’de herkes seçimlerden bahsediyor. İstanbul’da kim kazanacak, Ankara’da hangi ittifak var, Antalya’nın adayı hangi partiye geçmiş?

Sormak zorundayız: Bunlar hayatımızda sahici farklar yaratıyor mu?

Halbuki işin doğrusu şu: Hayatlarımızı farklı seçimler belirliyor.

Laiklikten yana mısınız, gericilikten mi?

Emperyalizm bir yandayken bağımsızlık olmadan olur mu?

Her yanımız kirli pazarlıkla, yağmacılıkla dolmuşken eşitlik nereye konacak?

İşte bu sorulara Anadolu’dan 100 yıl önce bir cevap verdik dostlar. Bu soruya cevabı yanlış verenler kendilerini İngilizler’in gemisinde buldu.

Biz ise savunduğumuz değerlerle, emeğimizle yarattığımız topraklardan onlara el salladık.

Bir daha ülkeye kabul etmemek üzere!

Şimdi ise ortaya onların sözde mirasçıları çıktı. Madeni, doğayı, bütün kamu varlıklarını yağmalayanlar 'yerlilik millilik' masalıyla gericiliğin gazına bastı.

Ancak bu toprakların asıl sahipleri, onları 100 yıl önce uğurlamıştı dostlar.

Bize düşen 'laiklik mecburiyettir' derken gericileri tekrar memleketten kovalamaktır!

Hilafet özlemcileri ve cumhuriyet düşmanları bilsinler ki; memleketimizi şeriat çağrılarına, gericiliğe, karanlığa terk etmeyeceğiz. Bu memleketin yurtseverleri var, ilericileri var, komünistleri var, biz varız!

Çocuklarımız, gençlerimiz geleceksiz kalmayacak. Bizler, bu ülkeyi cemaatlere, tarikatlara, din istismarcılarına bırakmayacağız.

Dayattığınız karanlığa boyun eğmiyoruz!"

'Laik, eşit, sosyalist cumhuriyeti muhakkak kuracağız!'

Karadeniz'in ardından sözü TKP Bahçelievler Belediye Başkan Adayı Hale Mildan aldı.

Mildan şöyle konuştu:

"100 yıl önce hilafeti kaldırdık. Büyük mücadelelerle Cumhuriyeti kurduk, laik bir ülke kazandık. Şimdi bizden bu cumhuriyeti almaya çalışıyorlar yok öyle yağma. Hilafet yanlılarına, saltanat sevdalılarına bu ülkeyi yedirmeyeceğiz. Bu ülkenin bu cumhuriyetin aydınlık yüzünü karartamayacaklar. 

Gericiliği besleyen hilafet özlemcileri 20 yıldır gençlerimizin geleceğini karartmaya çalışıyor. Laikliği adım adım bitirirlerken cumhuriyeti yok etmeye çalışıyorlar. ÇEDES projesinin getirdiği skandalları hepimiz takip ediyoruz. AKP iktidarının cumhuriyet değerleriyle kavga ettiğini hepimiz biliyoruz. Eğitim alanında da bu saldırılarını devam ettiriyor. ÇEDES'te bu saldırıların bir parçası. Çocuklarımızı manevi değerler adı altında mezarlık ziyaretlerine götürmeleri, ellerine gerçek bıçaklar verip maket koyunlar, kuzular kestirmeleri ve daha bir sürü skandallarla eğitimin içini boşaltıyorlar. Fakat ne yaparlarsa yapsınlar, istedikleri projeleri geliştirsinler, istedikleri saldırıları yapsınlar bu ülkeyi bizler onlara bırakmayacağız. 

Gerici saldırılarına karşılık mücadeleyi büyütüyoruz. TKP'nin Tarikatların Ensesindeyiz çalışmasıyla her hafta laikliğe karşı işlenen suçları açığa çıkarıyoruz ve bu tarz haberleri yaşayan yurttaşlarımızın bizlerle iletişime geçmesine imkan tanıyoruz. Saldırılarına karşı birlikte hareket etmeye ihtiyacımız var.

Gericilikleri biz emekçileri boğarken biz kadınları daha da tahakküm altına alıyor. Geçtiğimiz günlerde sadece 1 günde 7 kadın öldürüldü. Türkiye yüzyılı diyorlar, AKP Türkiyesinin ülkemizi getirdiği yer burası dostlar. Bu ülkede AKP cenahından biz kadınların haklarına dair açılan her tartışma, dinci gericilik uğruna atılan her bir adım, kadınlara dair söylenen her bir söz kadın cinayetlerinin artmasına sebep oluyor. 

Biz kadınlar bu zihniyetlere mücadele etmeyi bırakmayacağız. TKP Kadın Dayanışma Komiteleri ile başta gericiliğe karşı emekçi tüm kadınların sesi, gücü olmaya devam edeceğiz. Patronlara, tarikatlara, zübüklere karşı kadınların gücünü her gün daha fazla hissettireceğiz. 

Hilafet hayalleri kuranları 100 yıl önce hilafeti nasıl tarihe gömdüysek bugün de aynı şekilde tarihin tozlu raflarına göndereceğiz. Kadınlar, gençler, emekçiler olarak mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Laiklik zorunluluktur dostlar! Laik, eşit, sosyalist cumhuriyeti muhakkak kuracağız! Boyun eğmeyeceğiz! Zübüklerden kurtulacağız!"

'Çakma bir sultana çakma bir halifelik daha istiyorlar'

Mildan'ın ardından sözü TKP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Orhan Gökdemir aldı.

Gökdemir şunları kaydetti:

"Bugün burada toplanmamızın sebebi seçim değil. Bu bir ülke meselesi, bir vatan meselesi.

Ne kaldırdık yüz yıl önce? Hilafet dedikleri iş 1500 yıllık mesele. Peygamber öldükten sonra dört halife döneminde ister istemez seçim yapmışlar. Kabileden devlete geçiş dönemi. Sonuçta nasıl bir seçim? Bıçakların kılıçların gölgesinde bir seçim. Eceliyle yatağında ölmüş bir halife yok. Dolayısıyla hilafet dedikleri şey dibine kadar dünyevi bir mesele. Üzerine kutsallık şalı atılmasına izin vermeyeceğiz.

Son halifeyi boğazladıktan sonra Emeviler ve Abbasiler aldılar o ilkel cumhuriyeti bir saltanata dönüştürdüler. Sonuçta ömürleri, o devletlerin ömrü kadar oldu. Biliyoruz, ne Emeviler, ne Abbasiler şeriata inanmazlar, hilafeti, yönetmenin bir aparatı olarak kullanırlardı. Sonunda Moğollar onları yeryüzünden sildikleri zaman halife dedikleri kişiler, oradan oraya göçen zavallılardan ibaret oldu.

Bizimle ilişkisi ne? Yavuz Selim, Safevi Devleti'ne karşı bir duvar örmek istiyordu. Gitti o zavallılardan birini Mısır'da yakaladı, İstanbul'a getirdi, güya hilafeti elinden aldı. Elinde aldığı ne ki? Yavuz Selim'den başka hiçbir Osmanlı padişahı hilafeti kullanmaya kalkmadı. Arada bir tek parantez var, Abdülhamit. Devleti çökmek üzereydi, teşebbüs etti kullanmaya, ciddiye alan hiç kimse olmamış.

Sonuçta, 1924'te Cumhuriyet'i kuranlar onu kaldırdığında, zaten bir ölü kabuktan ibaretti. 24'te çıkarılan yasa da deniyor ki, hilafet artık hallolmuştur. Osmanlı dilinde bu şudur: Hilafet ortadan kaldırılmıştır, ölmüştür.

Peki, şimdiki sorun ne? Şimdi laik cumhuriyeti yıktılar. Yerine bir gecekondu kurmaya çalışıyorlar. Çakma bir sultana çakma bir halifelik daha. Mesele bundan ibaret. Bunun bir kutsallığı yok. Yoksul halkımıza, aç bıraktıkları halkımıza ise cumhuriyet lazım. Yaşasın cumhuriyet, yaşasın yeni cumhuriyet, yaşasın laik cumhuriyet!"

'Bu ülkenin komünistleri Cumhuriyet'e, laikliğe sahip çıkacaklar'

Eylemin kapanış konuşmasını TKP İstanbul İl Başkanı Senem Doruk İnam yaptı.

Doruk İnam şunları söyledi:

"Bugün normalde olması gereken şey, bugünün kutlanmasıydı. Sokaklara meydanlara doluşup hilafetin kaldırılışını kutlamamız gereken bir gündeyiz. Ama bugün biz bir kutlama yapmıyoruz. Bizim bugün yaptığımız şey, yüzyıl sonra yıkılan Türkiye Cumhuriyeti'nde, laikliğin yıkıldığı bir Türkiye Cumhuriyeti'nde laiklik kavgasına bir çağrı yapmaktır. O yüzden bugün buradayız, o yüzden bugün bu sokakları dolduruyoruz. O yüzden bugün laikliğe çağrı kavgası veriyoruz. Laikliği savunacağımızı, cumhuriyeti savunacağımızı ilan ediyoruz, o yüzden bugün hep birlikteyiz.

Bugün, yüzyıl sonra hilafetin kaldırıldığı günde şunları konuşuyoruz: Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nde sokaklara çıkıp, şeriat diye bağıranlar var. Hilafet diye bağıranlar var. Saray sevicileri var. Biz bu ülkeyi saray sevicilerine, şeriatçılara, hilafeti isteyenlere bırakmayız. Sözümüz söz. Bırakmayacağız, çünkü yüz yıl önce bu ülkede laiklik, Türkiye Cumhuriyeti kolay kurulmadı. Bir sürü işgale, bir sürü mücadeleye, yoksul emekçilerin ayağa kalkışıyla bu cumhuriyet kuruldu. Yüz yıl önce laiklik, hilafetin kaldırılışı yoksul emekçilerle, Türkiye Cumhuriyeti, mücadele eden emekçilerle kuruldu. Bu yüzden Cumhuriyet sahipsiz değil. Bu ülkenin komünistleri Cumhuriyet'e sahip çıkacaklar. Laikliğe sahip çıkacaklar. Bu ülkeyi şeriatçılara, hilafetçilere bırakmayacaklar.

'Bu ülkede yüz yıl sonra Cumhuriyet'i yeniden kurmaya adayız'

Bizim çocuklarımız tarikat yurtlarında istismara uğrarken seçimlere gidiyoruz. Bugün, bir günde 7 kadın öldürülürken seçimlere gidiyoruz. Bugün Türkiye'de emekçiler, açlıkla, yoksullukla, işsizlikle boğaz boğazayken seçimlere gidiyoruz. Kim bunlardan söz ediyor? Bu ülkede kim laikliğe sahip çıkıyor? Herkes oy istiyor. Fuar gibi buraya çadırlar kurulmuş.

Biz sadece oy istemiyoruz. Bu ülkenin emekçilerinin laikliğe ihtiyacı var. Bu ülkenin emekçilerinin işe ihtiyacı var. Bilimsel eğitime ihtiyacı var. Çocuklarının geleceğine ihtiyacı var. Bırakın seçim palavralarını. Hepimizin karnı tok bunlara. Biz bu ülkede yüz yıl sonra Cumhuriyet'i yeniden kurmaya adayız. Bu yüzden Türkiye Komünist Partisi her yerde, oy isterken şunu söylüyor. 'Biz laiklik için oy istiyoruz' diyor. 'Biz bağımsızlık için oy istiyoruz' diyor. 'Biz kadınlar ölmesin diye, çocuklarımızı geleceği olsun diye oy istiyoruz' diyor. 

'Laikliğe ekmek kadar, su kadar ihtiyacımız var'

Bu kadar kolay değil. Dört yılda bir sandığa git, vaatleri ver, ondan sonra çekil kenara. Bu ülkede bizim, laikliğe ekmek kadar, su kadar ihtiyacımız var. Çocuklarımız istismara uğramasın diye. Kadınlarımız ölmesin diye. Daha fazla sömürülmeyelim diye. Çünkü din uğruna, tarikat uğruna, hilafet seviciliği uğruna çocuklarımızı gidip o kuran kurslarının pençelerine bırakıyorlar. Kadınlar gericilik yüzünden ölüyorlar. AKP Türkiyesi bunu da yaptı, ama karşısında da hiç kimse laiklik diye bağırmıyor. Muhalefet partileri laiklik demiyor. Oy kaybederiz diye değil mi? Sağcılardan oy almamız lazım diye. Yok öyle yağma! Karnımız tok bu palavralara.

Kutlayabileceğimiz bir laiklik günü için, kutlayabileceğimiz cumhuriyetler için, kutlayabileceğimiz bir gelecek için bizim hep birlikte mücadele etmeye ihtiyacımız var. Örgütlü olmaya ihtiyacımız var. Bu ülkede başını kaldıran, dik duran insanlara ihtiyaç var. Bize her zaman kötünün iyisini dayatanlara, 'Kötünün karşısında en güçlü olanın yanında olun' diyenlere çağrımız var. Hayır, bu ülke yüz yıl önce büyük bir zorlukla, büyük bir karanlıkla kuruldu. Büyük mücadelelerin ürünü bu ülkede Cumhuriyet, laiklik, bağımsızlık. Dolayısıyla biz şu anda güçlüden yana falan değiliz. Kötünün iyisine mahkum değiliz. Kim laiklik diyorsa, kim çocukların geleceğine sahip çıkıyorsa, kim kadınların ölmesine karşı duruyorsa, kim emek sömürüsünün karşısında duruyorsa, bu ülkenin bağımsızlığını istiyorsa, bu ülkenin komünistleri orada olacaklar. Türkiye Komünist Partisi bu bayrağı en güçlü şekilde taşımaya aday. O yüzden seçimlerde çağrımızdır. Gelin, siz de bu sese güç verin. Gelin, hep birlikte bu ülkede laikliği bayrak edinelim. Bu ülkede çocukların, kadınların, emekçilerin geleceğine sahip çıkalım. Saray sevicileri göndereceğiz. Tarikat sevdalılarını göndereceğiz. Hilafet için sokaklara dökülenleri o gemilere bindirip bu ülkeden göndereceğiz. Sözümüz söz!"