Marx, Mao, Tayyip Erdoğan: Ethem Sancak'ın tuhaf yolculuğu

Üstelik Reisi ile en uyumlu olması gereken zamanlardaydı. Eski idolü Perinçek de gelip Reis’e kapılanmıştı çünkü. Bu düşüşünün nerede duracağını çekirdek çıtlatarak izleyeceğiz!

Orhan Gökdemir

Ethem Sancak Siirt'li bir köylü çocuğu. 1972'de İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi'ne başladı, bitiremedi. 1980’li yıllarda bir ecza deposu kurdu, oradan çok para kazandı. 

1970’li yılları yaşamış herkes gibi biraz solcuydu. Solculuktan onun payına Doğu Perinçek düşmüştü. İdare etmeye çalıştı. Sonra bir gün eski liderinden daha becerikli başka bir liderle kesişti yolu. Geçmişteki idolleri Marx ve Mao’dan yeni idolü Tayyip Erdoğan’a yatay geçiş yapmakta hiç tereddüt etmedi. O günden bu yana servetine servet katarak ilerliyor. 

Yeni reisinin işaretiyle medya işine girdi. TMSF tarafından 2007 yılında düzenlenen ihaleyle Star gazetesini satın alan Kıbrıslı iş adamı Ali Özmen Sefa ile Star'a ortak olarak medya sektörüne girmişti 2007 yılında. Star Grubu'ndaki hisselerini Ekim 2010'da satarak medyadan çıktı. Ardından TMSF tarafından İnterbank'tan kaynaklanan borçları nedeniyle el konulan Çukurova Grubu'na ait gazeteler ve televizyon kanallarını aldı. Aldı mı yoksa verdiler mi hâlâ belirsiz. Böylece, Skyturk360 televizyonu ve bünyesinde 2 ulusal gazete; 1'i haftalık, 4'ü aylık olmak üzere 5 dergi ve 1'i ulusal, 1'i bölgesel olmak üzere 2 radyo kanalı sahibi oldu. O fırsat Kirpi isimli mayına dayanıklı askeri araçları üreten ve Türkiye'nin ilk otomobil fabrikası olma özelliğine sahip BMC şirketini de satın almak için görüşmelere başladı.

Bu ilerlemesini “Eski bir sosyalist, yeni bir Müslümanım” diyerek özetledi bir söyleşisinde. Artık geçer akçe Müslümanlıktı. Şöyle devam etti; “Liderimiz bana dedi ki, ‘Sen o otomotiv şirketinin altından kalkabilir misin?’ Vallahi ne emrederseniz onu yaparım. Ama buna gücüm yetmeyebilir. Katar’la neredeyse tek millet iki devlet haline geldik. Allah da gani gani para vermiş Katar’a. Emir de sizi kırmaz. Katar devletini ve silahlı kuvvetlerini bana ortak ederseniz bu işin altından kalkarız. Sağ olsun, sayın Emir’i aradı, o da kırmadı. BMC’nin yüzde 50 eksi birini Katar ordusuna sattım. Tek başına yapmak istemiyordum. Benim gibi deli bir Laz ortak da önerdi bana Sayın Cumhurbaşkanım. Onu da yanıma aldım: Talip Öztürk, eşit bölüştük.”

BMC’yi 752 milyon liraya almıştı. Fakat şirketin sadece 220 dönümlük kıymetli arsasının 1 milyarın üzerinde olduğu söyleniyordu. Üstelik şirket borçlarının 800 milyonunu devlet üstlenmişti. Yani fabrika Sancak’a üste para vererek hibe edilmişti aslında. Üstelik, Sakarya’daki tank-palet fabrikası da BMC’ye devredilerek savunma sanayiinde bir tekel yaratması sağlanmıştı. 

Öyle kazanca böyle aşk

O kadar ballı bir işin ortasında buldu ki kendini, Erdoğan’a “Tanıdıktan sonra gördüm ki, böyle bir ilahi aşk iki erkek arasında olabiliyor” diyecek kadar bağlandı. Bu onu AKP MKYK yolunu açtı kısa zamanda. 

İslama dönüşüne aracılık eden ise Erdoğan değil Fethullah Gülen’di. Aydınlık’tan yola çıkıp Fethullah’ın dizi dibinde kemale erenler arasındaydı oda. Oral Çalışlar, Şahin Alpay, Halil Berktay, Gülay Göktürk, Büşra Ersanlı gibi isimlerle birlikte Hoca’ya biat etmişler, el etek öpmüşlerdi. 2013’te bu dönüşümünü şöyle anlatmıştı:

“Fethullah Gülen Hocaefendi’yi ABD’de ziyaret gittim. Gittiğimde kendisine dedim ki ‘Ben adalet ve özgürlük arayışı peşinde solcu oldum’ ve hakikaten öyleydik, öyle düşünüyorduk. Bana çok enteresan bir şey dedi, ‘Beni 72’de hapse attılar, yanı başımda hücrede solcu gençler vardı, onları gözledim, bunların içinde sahabe hayatı yaşayanlar vardı’ dedi. Sahabe hayatı yaşamak çok zor bir şey… Yani dürüst olmak, kanaatkâr olmak, yalan söylememek, baskıya boyun eğmemek, despotizme karşı hakkı savunmak, haklıyı savunmak. Mesela ben acayip şekilde sempati duydum bu objektif ve güzel değerlendirmeye. Çok saygınlık uyandırdı bende Hocaefendi. Biz Hocaefendi’nin dediği gibiydik, herkes bir değildi ama gerçekten bazılarımız öyleydi.”

Artık kendini bu harekete ait görüyordu. 

İçindeki Aydınlıkçı yüzünden

Bu gelgitli lafları sarf etmekten hiç vazgeçmedi. İçindeki Aydınlıkçıyı zapt etmekte zorlanıyordu. “Biz 100 yıldır kapitalizmin geri bıraktırmak ve kul köle etmek için bize pompaladığı stratejilerle yönettik ekonomimizi. Borçlanarak büyümek gibi ve üretmemek gibi” dedi mesela bir söyleşinde. Bir kurultayda, “Ben bir girişimciyim. Değişik şapkalarım var. İşgüzar bir adamım ve hiperaktif bir karakterim var. Sosyal olmaya çalışan bir kişiliğim var. Her işe girdim çıktım. Biraz siyaset de yaptım. Hatta siyasette ilk öğretmenim Doğu Perinçek'ti. Sonuçta soluğu Tayyip Erdoğan'ın yanında aldım. Şimdi onunla arkadaş olmaya çalışıyorum. Hâlâ AK Parti üyesiyim” dedi.

Yakın zamanda Putinci oldu. Ukrayna halkının Atlantikçiler tarafından kurban edildiğini söyledi, "Putin İskender'in yaptığı gibi kör düğüme kılıcını vurdu. Doğu'nun kendi mazisine ve tarihine sahip çıkıp, insanlığın hizmeti için örgütlenmesi sürecini başlattı” dedi. 

Üstelik Reisi ile en uyumlu olması gereken zamanlardaydı. Eski idolü Perinçek de gelip Reis’e kapılanmıştı çünkü. Hatta, Sancak’ın Perinçek, Metin Feyzioğlu ve Öztürk Yılmaz’ı yan yana getirerek AKP’ye bir “ulusalcı kanat” eklemeye çalıştığı da iddia ediliyordu. 

Putinci olunca, NATO’ya sataşmak da kaçınılmazdı. Rus televizyonuna konuştu, “NATO üyeliği Türkiye'nin geçmişten gelen ayıbıdır” dedi. Buna en çok bozulan ise NATO’cu CHP oldu. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, “Saraya ilahi aşkla bağlı eski Maocu bir çakma oligark” diye seslendi, “Bu ülkeyi bu çakma oligark mı yoksa Tayyip Erdoğan mı yönetiyor?” diye tepkisi gösterdi.

Herhalde Perinçek’le görüşmesinin etkisi olacak, lafı döndürmeyi sürdürdü. Sonunda “AKP Amerika’nın yardımıyla iktidara geldi” deyiverince ipini çekiverdiler. 

AKP sayesinde yükselmiş, dünyalığını yapmış Perinçek-RTE kırması bir yeni dönem karakteri o. Bu düşüşünün nerede duracağını çekirdek çıtlatarak izleyeceğiz!