Kürdistan doğalgazı, Erdoğan ve Barzani: Enerjinin yeni haritası

Irak Kürdistanı bölgesindeki doğalgaz üretimi ve Türkiye'ye transferi bir dizi yeni sonuç doğuracak. Bu aynı zamanda hem Türkiye hem de IKBY yeni bir denklem demek.

Özkan Öztaş

Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) doğalgaz konusunda sahip olduğu yer altı kaynaklara dair en yoğun tartışmalar AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile IKBY Başkanı Neçirvan Barzani ile yapılan görüşme sonrasında gündeme gelmişti. Görüşme Rusya-Ukrayna savaşının hemen başlarında, olası bir doğalgaz krizine dair yapılan alternatif arayışları ve doğacak krizi yönetme çabası olarak okunmuştu. Geçtiğimiz Şubat ayında yapılan görüşme sonrasında, Erdoğan yaptığı açıklamada Rusya-Ukrayna savaşından doğan bir doğalgaz krizi yaşamayacaklarını ancak Irak'tan Türkiye'ye gelecek doğalgaz konusunda kimi adımların atılabileceğini söylemişti. 

Evet Erdoğan, Rusya ve Ukrayna arasında meydana gelen savaşta, uluslararası dengelerin kendisine sunduğu bu fırsatı iyi değerlendirmiş ve olası bir doğalgaz krizinin oluşmasını engelleyerek Avrupa'daki ülkelerden farklı bir pozisyona yerleşmişti. Ancak bir yandan da IKBY ile sürdürülen doğalgaz çalışmaları kaldığı yerden devam etti. 

Peki Irak Kürdistanındaki doğalgazın varlığı, Barzani için stratejik bir dayanak yaratacak düzeyde mi? IKBY'nin sahip olduğu rezervler Rusya ve Ukrayna savaşı olmasaydı da gündeme gelecek miydi? Tüm bu sorulara yakından bakmaya çalışacağız. 

Savaş, kan ve petrol arasında sıkışan bir tarih: Kürdistan

Bugün daha çok Irak Kürdistanı ile anılsa da Ortadoğu'da ve Kürdistan tarihinde yeraltı kaynaklarının politik tartışması geçmişten bu yana hep gündem olageldi. 

Sınırlar ve emperyalist ülkelerin varlığı ile tartışılan bu konunun ilk nabız atışı 1904 yılına denk düşüyor. Kürdistan'daki ilk petrol 1904 yılında dönemin Osmanlı ve Safevi Devleti arasındaki bir sınırda bulunmuştu. Gerek Osmanlı devletinin son dönemlerinde yaşadığı gerileme ve çöküş gerek İran'daki imparatorluğun parçalı yapısından dolayı sınır sorunu yaratacak bu gündem uykuya yatırılmış "görmezden" gelinmişti.

Akabinde bölgede etkinliğini ve nüfuzunu arttıran İngiltere ise açtığı kuyular ile daha haritadaki çalışmalarını Musul civarına ve daha çok güneye doğru kaydırıyordu. 

Günümüzde ise IKBY, elindeki petrol rezervleri ve buradan doğan güç ile en büyük sınır ticareti yaptığı komşusu Türkiye'yle ilişkilerini sürdürme çabası içinde. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı'nın resmi verilerine göre 2021 yılında Irak ile Türkiye arasında yapılan ticaret hacmi yaklaşık 20 milyar dolar seviyesine yaklaşırken, bu rakam Türkiye'nin en büyük beşinci ihracat pazarını oluşturuyor. Yani Kürdistan yönetimi ve Irak ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkiler basit bir ayrıntının ötesinde bir gerçekliğe işaret ediyor. 

Bugün pek çok araştırmacı ve uzman, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Kürtlerin, Kürdistan coğrafyası üzerinde dört farklı ülkede yaşamasını, süreç içinde yaşanan yoğun ve kitlesel göçler ile Kürtlerin Avrupa'daki etkinliğinin artmasını önemli bir belirleyen olarak görüyor. Yani Kürtlerin çok parçalı olması ve farklı ülkelere yayılmış olması Kürtler için bir dezavantaj olduğu kadar siyaseten etkili bir araç aynı zamanda. Bu nedenle IKBY'nin sahip olduğu enerji kaynaklarından doğacak politik etkinin sınırları aşmasına birçok uzman kesin gözüyle bakıyor. Yani Irak Kürdistan'ın sahip olduğu petrol ve son dönemde gündeme gelen doğalgaz kaynakları sadece IKBY'nin değil, Türkiye'nin de bölgedeki stratejik etkisini yeniden yorumlamaya neden olacak gibi görünüyor.

Irak Kürdistanı ve Türkiye ilişkilerinde doğalgaz gündemi

IKBY ile Türkiye arasındaki doğalgaz gündemi 2013 yılında taraflar arasında imzalanan bazı protokoller ile resmiyet kazandı. Sürecin öncesi de var ancak 2013 bir milat olarak görülüyor. Ankara ve Erbil arasında sürdürülen bu görüşmeler, dönemin en büyük gündemi haline gelen IŞİD ve onun Suriye ve Irak'taki yarattığı savaş ve yıkımdan dolayı sekteye uğrasa da protokole bağlandığı yerden devam ediyor diyebiliriz. 

Bu anlaşmalar aynı zamanda Birinci Dünya Savaşı sonrasında Ortadoğu'da meydana gelen güncel haritalara dokunmadan ancak IKBY'nin de Irak'a karşı meşruiyetini ve gücünü garanti altına alan bir zeminde ilerliyor. Yani IKBY, Türkiye ile yaptığı bu protokoller sayesinde Irak'a karşı elini güçlendirirken aynı zamanda etkinlik alanını da genişletiyor. 

6 Kasım 2013 tarihinde Türkiye ile IKBY arasında imzalanan protokolde, Türkiye ile IKBY arasındaki doğalgaz ve petrol rezervlerine dair ekonomik ilişkinin arttırılması ve bu ticari ilişkinin sürdürülebilmesi için de gerekli alt yapı çalışmalarının ve boru hatlarının tamamlanması yer alıyor. Erdoğan'ın geçtiğimiz Şubat ve Mart aylarında Neçirvan Barzani'yi Ankara'da ağırladığı ve merkezinde doğalgaz gündemi olan görüşmelerin tarihi kabaca 10 yıla kadar uzanıyor. Ve uzmanlar eğer bu alt yapı çalışmaları tamamlanırsa IKBY ile Türkiye arasında günlük 2 milyon varil petrol ve yıllık 10 milyar metreküp doğalgazın Türkiye'ye taşınabileceğini ifade ediyor. Tabi Türkiye'den de Avrupa'ya.

Kerkük ve Ceyhan arasında nakil hatları ve Bağdat hükümeti

Süreci hızlandırmak için atılan adımlarla, Kerkük ile Ceyhan arasında yapılacak bir boru hattı ile günde yaklaşık 700 bin varil petrolün ve doğalgazın ulaştırılmasıydı hedefleniyordu. Bunun için yapılacak transferlerin bir bölümünde kara yolu transferleri de mevcuttu. Ancak bu yöntem hem verimsiz hem de IKBY'nin sahip olduğu rezervler düşünüldüğünde kapasitenin altında bir rakama denk düşüyor. Ve fakat bu yöntem aynı zamanda hayata geçirilmesi en kolay seçenek olduğu için de bir yandan uzun vadeli planlamalara dair de zaman kazandırıyor. 

IKBY aynı zamanda bu süreçleri Bağdat hükümetinden bağımsız olarak sürdürme yollarını arıyor. Bu Bağdat hükümeti ile Erbil arasında bir gerilim konusu haline gelirken her iki taraf da uluslararası ve yerel yönetimin belirlediği yasalarının kendilerine tanıdığı hakları gündeme getiriyor. 

Fishkhabor olarak da bilinen bugün Kuzey Suriye ya da bilinen adıyla Rojava bölgesi ile IKBY arasındaki sınırı belirleyen Semelka'da kurulacak bir denetim istasyonu sayesinde IKBY elindeki gücü arttırmayı istiyor. Bu da zaten ekonomik sorunlarla uğraşan ve sahip olduğu enerji kaynaklarına rağmen elektrik kesintileriyle uğraşan Bağdat yönetimi için sorun teşkil ediyor. Bağdat hükümetine göre Erbil bu vanaları dilediği gibi kullanamaz ve yalnızca yasalarla sabit olan hakkından yararlanabilir. Tüm bu ticari tartışmalar mevcut haliyle ödemelerin Bağdat hükümetine yapıldığı ve IKBY'nin de buradan hakkını alacağı bir süreci tarif ediyor güncel durumda. Ancak Erdoğan ve Barzani arasında terör-'FETÖ' ve ticari başlıkları kapsayan pazarlıklar bu dengeleri kolayca değiştirebilir.

Barzani faktörü ve Erdoğan ile ilişkiler

Mevcut ilişkiler burada Bağdat hükümetini işaret etse de Erdoğan'ın planlarında Barzani ile doğrudan kurulacak temaslar ve IKBY petrolünü ve doğalgazını doğrudan IKBY ile kurulacak ilişkiler doğrultusunda tedarik etme hedefi var. Yaygın kanı Bağdat hükümetinin bunu tercih etmeyip itiraz edeceğini öne çıkarsa da farklı analizlerdeki yorumlar Erdoğan ve Barzani arasındaki doğalgaz ticareti ve PKK'ye karşı yapılacak ortak eylemlerin Bağdat hükümetini devreden çıkarmaya yetebileceği yönünde. Yani bu doğrultuda ödemelerin direkt olarak IKBY'e yapılacak olması bir hayal olmanın ötesine geçerek, gerçeklik sınırlarında bir tartışma konusu haline geliyor. 

Hem Irak Kürdistanı'nın Bağdat'a karşı elini güçlendirme ihtiyacı hem de Türkiye'nin gerek enerji sorununu çözecek bir ek adım atma hamlesi ve doğalgazın Avrupa'ya transferinde bir rota olması ikili ilişkilerin sürdürülmesine olanak sağlıyor. 

Bu konuda aynı zamanda son zamanlarda gündeme gelen Rusya doğalgazının Türkiye'den Avrupa'ya taşınabilme ihtimali uluslararası arenada da pozitif olarak ele alınıyor. Çünkü Avrupa ve emperyalist tekeller, Kovid-19 vesilesi ile üretimin alanlarının ve fabrikaların, Rusya ve Ukrayna savaşıyla da enerjinin ve doğalgaz üretiminin tek merkezli olmasından yana değil. Ve bu tür ek arayışlara sıcak bakılıyor. Bu dengelerden yararlanmak isteyen Barzani ve Erdoğan sürecin hayata geçirilmesi için bu başlığa özel bir önem veriyor. 

Avrupa ve ABD süreci sessizce izliyor

Bu ve benzeri başlıklarda IKBY ile Türkiye arasındaki pazarlıklarda, Bağdat hükümetini devre dışı bırakan her görüşme daha önceleri ABD ve Avrupa tarafından zaman zaman tepkiyle karşılanmıştı. Ancak 2019 yılından sonra atılan adımlarda benzer tepkilere rastlanmadı. Vaşington'un daha önceleri verdiği tepkiler, yerini sessizliğe bırakırken enerji hatlarının ve üretimlerinin tek merkezli olmaktan çıkarılması olumlu bir gelişme olarak okunuyor. Çünkü bu sayede olası savaşların, nakil hatlarına dönük saldırı ihtimallerinin ya da salgın hastalıkların Avrupa'da enerji sorununa dönüşmesinin önüne geçilebilir. Hatta bazı uzmanlara göre bu bağlamda İran'ın enerji tedariği açısından devreye girmesine dahi makul gözle bakılıyor.

'Kürdistan Petrol Pazarlama Örgütü' ve Barzani tekeli

IKBY mevcut anayasal haklar ve hukuk açısından, doğrudan gerçekleştireceği petrol ve doğalgaz satışlarından doğacak gelirin yüzde 17'sinde hak sahibi. IKBY için bir başlangıç olarak tarif edilebilecek bu pay sadece IKBY'nin değil aynı zamanda Barzani'nin de iktidarını güçlendiren bir sürece evrilebilir. Zira bugün IKBY'de modern manada bir yönetim mevcut değil. Örnek olsun IKBY'nin savunma gücü olan peşmerge kuvvetleri IKBY'den değil doğrudan bağlı bulundukları siyasi partilerden maaşlarını alıyor. Bugün Barzani'nin liderliğini yaptığı Kürdistan Demokrat Partisi'ne (KDP) bağlı peşmergeler ödeneklerini KDP'den alırken, Talabani çizgisindeki Kürdistan Yurtseverler Birliği'ne (KYB) bağlı peşmergeler maaşlarını KYB'den alıyor. Buna benzer farklı örnekler de mevcut. Dolayısıyla doğalgaz ticaretinde IKBY'nin para transferlerin merkezi olabilme çabası, Kürdistan içindeki rekabeti de belirleyecek bir faktör olarak ele alınıyor. Gerek IKBY gerekse bir bütün olarak Kürt siyasetinin içindeki dengeleri gözeten Erdoğan ise bu durumdan sonuna kadar yararlanma niyetinde. 

Barzani ile Erdoğan arasında yapılan anlaşmaların sonucunda maddi başlıkları yönetmek için bir tür "Kürdistan Petrol Pazarlama Örgütü" kurulması, bu kurumun brent petrol ve gaz akşındaki metreküp fiyatlarını belirlemesi bekleniyor. Tüm bu süreçlerin ise IKBY'de Barzani tekelini güçlendireceği düşünülüyor. 

Erdoğan'ın faiz politikası, üretim pazarı ve Barzani faktörü

Birçok ekonomi uzmanı, Erdoğan'ın faiz politikaları neticesinde Türkiye'nin bir tür "üretim cenneti" haline geleceğini, emek ücretlerinin düşmesi ile birlikte Türkiye'nin ucuz bir pazara dönüşeceğini düşünüyor. Bu aynı zamanda Uzak Asya'ya sıkışan üretim dünyası için de işlevli bir alternatif olarak yorumlanıyor.

İşte Türkiye böyle bir denklemde, ortalama yüzde 4 büyüyen bir ekonomi ve sanayi ile ek enerji kaynaklarına ihtiyaç duyuyor. Üretim alanındaki enerjinin önemli bir bölümünü doğalgaz ile sağlandığı Türkiye'de ana tedarikçiler Rusya ve İran. IKBY ile kurulan ilişkilerde ek tedarik hatlarının oluşturulması ise Erdoğan-Barzani arasındaki ilişkilerin de temel dayanağı durumunda. Zira aynı zamanda üretim alanları kısıtlı ve temel gelir kaynağı doğalgaz ve petrol olan IKBY de Türkiye'den temin edeceği daha ucuz ürünlerle ekonomisini iyileştirme şansı yakalayabilir. Eğer hedeflenen rakamlar hayata geçirilebilir de Irak Kürdistanı sözü edilen üretimleri yapabilirse Suudi Arabistan dahil birçok merkez için hafife alınmayacak bir ortaya çıkmış olacak. Uzmanlara göre ve iyimser bir rakamla Irak ve İran'ın üretim kapasitesinin arttırılması durumunda hedeflenen rakam, Suudi Arabistan'ın günlük üretimindeki miktarın yarısından fazlasına denk düşüyor. Üstelik Türkiye gibi garantili bir "müşteri" bu sürecin kolaylaştırıcı unsurlarından biri olarak tarif ediliyor. 

Süreç Kürt sorununun içeriğini değiştirebilir

Tüm bu planlamaların hayata geçmesi neticesinde Kürt siyasetinde ve sorununda içeriğin değişebileceğini ifade eden uzmanlar, "Böyle olursa Kürtlerin tek dostu güvendikleri dağlar değil aynı zamanda sahip oldukları yer altı zenginlileri olacak" yorumlarını yapıyor. 

Bugüne kadar daha çok silahlı çatışma, gerilla hareketleri ve sahadaki askeri güç ile belirlenen Kürt siyasetinin belirleme gücünün, sürecin sonunda doğalgaz rezervlerini elinde bulunduran ve bunun ekonomisini yönetebilenlerin tekeline geçeceği düşünülüyor. Uzmanlar Ankara ve Erbil arasında kurulan dostluk ilişkilerinin de altını çiziyor bu bağlamda. Bu da bilinen ve genel manasıyla özellikle son yüz yıla damgasını vuran Kürt siyasetinin pozisyon değiştireceği ya da farklı bir ifade ile artık bilinen yöntemlerle devinen hareketlerin devre dışı kalabileceği şeklinde yorumlanıyor. Konuya dair benzer adımlar atarak sürece dahil olmaya çalışan Rojava yönetimi de bu değişen sürece uyum göstermeye çalışıyor ve Kamışlı ile Derik'teki enerji hatlarını kullanmayı hedefliyor. Ancak uluslararası güçlerin bugünün konjonktüründen bakınca, sürecin en azından inşası ve başlangıcında tercihini IKBY'den yana kullanacağı görülüyor.