İstanbul'u elden çıkarıyorlar: 'Bugün durağı satan yarın ülkeyi satar'

Özelleştirmenin en uç örneklerinden biri İstanbul'da yaşandı. Metro durağının adı havayolu şirketine kiralandı. Tabelayla birlikte kentin hafızası da satılığa çıkarılmış oldu.

EMRE ALIM

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, kentin merkezi bir bölgesinin adını ülkenin en büyük holdinglerinden birine sattı. Belediyenin şirketi Metro İstanbul ile Sabancı ailesinin Pegasus'u arasında imzalanan anlaşmayla Kozyatağı metro durağının adı "Pegasus-Kozyatağı" oldu.

Anlaşma süresi 3 yıl, tutarıysa kamuoyuyla paylaşılmadı. Metro İstanbul'un müdürü isim özelleştirmesini "yolculuk dışı gelirleri artırmak" için yaptıklarını söyledi, Pegasus'un CEO'su da "Bu istasyona adımızın verilmesi bizim için değerli" demekle yetindi.

Kentsel bir mekanın isminin para karşılığı değiştirilmesi ilk değil. On yıl önce Atatürk Oto Sanayi metro durağının başına da "Vodafone" eklenmişti. Stadyumlarsa onlarca yıldır tarihsel adlarıyla değil markalarla anılıyor. Ancak yerel seçimlere haftalar kala yapılan "Pegasus-Kozyatağı" değişikliği tepkiyle karşılandı. Eleştirilerin temelinde "Kentin bir bölgesinin adı nasıl satılabilir?" sorusu vardı.

Biz de bu soruyu, kent sosyolojisi ve hafıza mekânları üzerine araştırmalar yapan Prof. Dr. Zeynep Suda, İstanbul'un toplumsal mücadeleler tarihini kaleme alan akademisyen-yazar Doç. Dr. Kaya Tokmakçıoğlu ve Türkiye Komünist Partisi’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Orhan Gökdemir'e sorduk.

'Sermaye kentsel mekana rengini çalıyor'

Prof. Dr. Zeynep Suda’ya göre, kentsel bir mekanın adını belirlemek iki şirket arasındaki anlaşmadan öte bir toplumsal mücadelenin konusu. Bu mücadelenin alanıysa kentsel hafıza.

“Kentsel mekanların toplumsal tarih açısından bir hafızası vardır. Buralara verilen isimlerin o yerin geçmişi, kurucuları, kuruluşuyla ilgili çeşitli kökenleri vardır. Demek ki kentsel hafızaya yön veren insanlar, sınıf mücadeleleri, ulusal ve uluslararası faktörler var. Bu kentsel mekanlarda bir faktör de sermaye. Gücü oranında adını oraya veriyor.

İstanbul’daki yerel isimler de bu tarihsel silsileyle ortaya çıktı ama artık sermayenin isimlerini görüyoruz. Sermaye oraya reklamını çakıyor ve bize büyüklüğünü göstermeye çalışıyor. Bütün mirası sahiplendikleri gibi yeni bir miras oluşturuyorlar. İster durak ister stat adı olsun, bu yeni miras bize şirketlerin isimlerini söylüyor.”

Prof. Dr. Zeynep Suda

Saniyelik reklamdan 'yüzyıllık parantez'e

Peki, ismi sermayenin ihtiyaçlarına göre birkaç yılda bir değişen bir mekan, kentsel bellekte nasıl yer oluşturabilir? Zeynep Suda, bu soruya “Geçici, uçucu ve kaçıcı bir hafıza oluşturabilir. Tıpkı günümüzün kültürel ortamı gibi” yanıtını veriyor. Bugün, filmlerden haberlere gündelik hayatın hemen her unsuruna ilginin “saniyelerle” sınırlandırıldığını hatırlatıyor.

Hızına rağmen sermayenin koyduğu son nokta, zamana meydan okuyor. Metro durağında saniyelerle görülen bir durak tabelası, yüzyılı karşısına alan “hesaplaşmanın” parçası haline gelebiliyor. Zeynep Suda da hafızasızlığa hafızanın şekil değiştirmesinin eşlik ettiğini düşünüyor.

“Bu düzenlemeler toplumsal hafızayı kapitalizmin hafızası olarak çok kısa erimli halde yeniden kuruyor. Hızla geçse de o reklam aklımızın bir köşesinde kalıyor. Çoğunlukla ‘eski’ denildiğinde 1960’lar, 70’ler hatta 80’ler düşünülüyor ancak kimsenin aklına bir yüz yıl öncesi gelmiyor. 

İstanbul’un mekanlarının nasıl değiştiğini düşünelim. Osmanlı geldiğinde Bizans’tan kalanı silip süpürüyor, Osmanlı’dan sonra gelen Cumhuriyet, onu ortadan kaldırmasa bile başka bir şekil veriyor. Bugünse Cumhuriyetin ortadan kaldırıldığı bir dönemde, kent mekanına isim veren belli güçler var. Burada bir tarafta hafızasızlık bir tarafta da hafızanın şekil değiştirmesi var.”

Kendilerini de satarlar mı?

“Pegasus-Kozyatağı” istasyonundan trene binen bir yolcu 10 durak sonra “Yakacık-Adnan Kahveci” istasyonunda iniyor. Adnan Kahveci, özelleştirme furyasının mimarı Turgut Özal’ın sağ kolu ve ANAP’ın kurucu isimlerinden biri. Mezarının orada olması dışında Yakacık’la bir ilişkisi yok. Ama AKP, 2016 yılında Yakacık ile Adnan Kahveci ismini birleştirdi. Sermayedarı ve sermaye yanlısıyla bütün mekanların kapitalizmin mekanları haline geldiğini vurgulayan Zeynep Suda, son olarak Kozyatağı’nda beliren özelleştirmeci zihniyetin sınırsızlığına dikkat çekiyor.

“Burada özelleştirmenin gittiği bir uç nokta görüyoruz. Son nokta demeyelim çünkü sonunu göremiyoruz. Daha ne yapabilirler? Kendilerini mi satarlar? Satabilirler…”

'Neoliberal model kentte koşulsuz özelleştirmeyi dayatıyor'

Doç. Dr. Kaya Tokmakçıoğlu da Zeynep Suda gibi Kozyatağı durağına Pegasus adının eklenmesini, daha geniş bir sürecin -özelleştirme çılgınlığının- parçası olarak görüyor. Bu süreci 40 yıl önceden başlatıyor. 

“Türkiye’de solun yüksek güce sahip olduğu dönemin darbeyle kesilmesinden sonra metalaşma toplumun pek çok noktasına nüfuz ederek yol aldı. Bunlardan biri de kentsel mekan. Neoliberal ekonomik bir modelin yeniden tanımladığı devlet ve sermaye arasındaki ilişki, kentsel mekanda koşulsuz şekilde özelleştirmeyi dayatıyor. Söz konusu bu özelleştirmeler kentsel mekanın toplumsal sınıflar açısından ayrıştığı bir süreci beraberinde getiriyor. 

Bu anlamda kamusal mekanın daralması, bu mekandaki geniş mülkiyet ve kullanım haklarının burjuvaziye aktarılmasıyla gerçekleşiyor. Pegasus-Kozyatağı da kentsel mekanın öncelikli olarak satış değeri bağlamında değerlendirildiği bu neoliberal yaklaşımın dışavurumuna bir örnek.”

“Bu sadece İstanbul’a has bir durum değil” diyen Kaya Tokmakçıoğlu, dünyadan üç örnek veriyor: “Londra’da Bond Street durağı zamanında Burbery Street oldu. Madrid’de Sol durağı Sol-Vodafone adını aldı. Dubai’de Al Safa, bir yapay zeka firması olan Onpassive adıyla değiştirildi.”

'Hafıza bir mücadele unsuru, direnmeli'

Zoraki isimlendirmeler karşıtını da beraberinde getiriyor. Kimi öyle alıştığı kimi de kabullenmemek adına bu yeni isimleri reddediyor. Kaya Tokmakçıoğlu’na göre kolektif hafızanın gücü, karşı dirence de sahne olabilir.

“Örneğin ’Karaköy sahilde bulacağız’, ‘Taksim meydanında buluşalım’, ‘Kadıköy Boğa’da görüşelim’ deriz. Ya da kimse birinci köprüye veya Boğaziçi Köprüsüne 15 Temmuz Şehitler Köprüsü demiyor. İstinye bayırına kaç kişi Katar Caddesi diyor? Elbette diyen vardır ama bir mücadelenin unsuru.

Bir açıdan kolektif belleğin malzemesi olarak geçmiş, dünden çok bugünle ilgili. Belleğin bilişsel özelliklerinin yanında toplumsal bir olgu ve sınıfsal bir tarafı olduğunu akıldan çıkarmamamız gerekir. 

Nasıl emlak spekülatörleri, sermayedarlar, bu şehri yönetenler hafıza üzerine oynamaya çalışıyorlarsa mahalle sakinleri de kentsel mekanın inşasında yerel tarih ve karakterden yararlanmalı, sürekli olarak mücadele etmeli, karşı direnç geliştirmeli.”

Doç. Dr. Kaya Tokmakçıoğlu

'Belediyenin kuruluş amacına aykırı'

Türkiye Komünist Partisi’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Orhan Gökdemir, kentin bir bölgesinin adının satılığa çıkarılmasını, belediyeciliğe “şirket” gözüyle bakılmasının bir sonucu olarak görüyor. 

“O sponsorluktan sağlanan gelirin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin yarasına merhem olacağını sanmıyorum. Herhalde yeni bir kapı açmak istiyorlar. 

O parkların, durakların patronları onlar değil. İstanbul Büyükşehir Belediyesini bir anonim şirketi haline getirdiler, dolayısıyla belediye başkanı da CEO ve kârlılık esasına göre hareket ediyor. Bunlar belediyenin kuruluş amacına aykırı işler.”

'Durağı satan ülkeyi de satar'

Orhan Gökdemir’e göre kenti yönetmenin yolu onu elden çıkarmaktan değil, ona el koymaktan geçiyor. Aksi durumdaysa kenti satma cüreti ölçek büyütme cesaretini gösterebiliyor.

“El koymadığımız İstanbul, İstanbulluların değildir. Satılmayacak yer bırakmayacaklar. Durağını, otobüsünü, feribotunu patronlara satanlar ülkeyi de satarlar.”

TKP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Orhan Gökdemir

Ferhan Şensoy'un yazdığı, Ortaoyuncular'ın sahnelediği 1987 yapımı tiyatro oyunu "İstanbul'u Satıyorum" müteahhitlerin, patronların elinde yıkılan kenti anlatıyor. Kız Kulesi'nin kiralandığı, Gezi Parkı'na 50 katlı otoparkın yapıldığı oyunda İstanbul'la birlikte tarihi de satılıyor.