İstanbul Finans Merkezi: Açılmasına az kaldı, peki işçilerin durumu ne?

İstanbul Finans Merkezi Temel Yasası’yla ilgili çalışmalar tamamlandı. Teklifin en geç haziran ayına kadar mecliste olması planlanıyor. Peki burada çalışan işçilerin durumu ne?

Sancak Yıldız

İki yıldan beri üzerinde çalışılan İstanbul Finans Merkezi Temel Yasası’yla ilgili çalışmalar tamamlandı. Teklifin en geç haziran ayına kadar mecliste olması planlanıyor. Kısa süre içinde de kullanıma açılacağı tahmin ediliyor.

Peki bu şantiyede çalışan işçilerin durumu ne?

Buraya gelmeden önce inşaat iş kolunun durumuna kısaca bakmakta fayda var.

İnşaat sektörü Türkiye’de iş kazaları, düşük ücret, kayıt/dışı çalışma gibi özellikleriyle biliniyor. Çalışma Bakanlığı’nın güncel verilerine göre Türkiye’de 1,5 milyona yakın inşaat işçisi var. Ancak inşaat iş kolunda kayıt/dışı çalışma oranı yüzde 40’ın üzerinde. TÜİK verilerine göre taşeron çalışma oranıysa yüzde 50 seviyelerinde. Bunlara ek olarak inşaat işçilerinin büyük çoğunluğu haftada 45 saatin üzerinde çalışıyor.

Şantiyelerde gurbetçi işçi yoğunluğunun fazla olması, işyerlerindeki kötü çalışma koşullarının yanında bir de barınma sorunlarını ekliyor. Yakın zaman tarihli haberlere bakılacak olursa çok sayıda şantiyede işçilerin barınma koşulları ve kötü yemekler nedeniyle eylemler yaptıkları görülecektir. 

Buna ek olarak İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin 2022 yılının ilk dört ayını kapsayan iş cinayeti raporuna göre, hayatını kaybeden 479 işçinin 83’ü inşaat/yol iş kollarında çalışıyor.

İstanbul Finans Merkezi

Sık sık hak ihlalleri ve eylemlerle gündeme gelen İstanbul/Ataşehir’de bulunan Finans Merkezi şantiyesi patronaj ilişkileri ve iktidarın buraya dönük planlarıyla dikkat çekiyor.

İstanbul Havalimanı, Topçu Kışlası, AKM, Taksim Camii ve Galataport’un da parçası olduğu, neredeyse Beyoğlu’nun tamamını kapsayan sözde kültür projesi, Ataşehir’deki Finans Merkezi projesinin başlamasıyla aynı döneme denk geliyor.

2015 sonrasında hızla ilerleyen proje 2017’de durma noktasına gelmişti. Bir kısmı Ağaoğlu tarafından yürütülen projenin tüm borçları, 2018 yılında, Varlık Fonu tarafından devralınarak iktidara yakın inşaat şirketlerine verildi. 2018 sonrasında da her ‘kriz’ döneminde fiyat güncellemesi yapılarak bu şirketler desteklendi.

Büyük çoğunluğu Erdoğan’ın gözde şirketleri olan Rönesans, Limak, Kalyon, ASL, GÜRYAPI şirketlerine proje için sermaye aktarımı tüm hızıyla sürüyor.

Çevresindeki yeni başka projelerle birlikte bölgede tahmini 25-30 bin işçi çalışıyor.

'Aba altından devlet sopasını gösteriyorlar'

Finans Merkezi şantiyesinde iş başı ortalama 08.00’de başlarken, işçilerin yaklaşık 15 dakika önceden içtima alanlarında toplanmış olması gerekiyor. Paydos saatiyse 17.00/18.00. Ancak paydos saatleri sadece resmi işleyişi gösteriyor. Yoksa iş bitirme baskısıyla işçilerin daha uzun saatler çalıştırıldığı biliniyor. Tüm bunlara rağmen işçilerin eline geçen ücretse asgari ücretin biraz üzerinde. Sigortasız ve günlük yevmiyeli çalışan binlerce işçi için ise tanımlı bir ücretten dahi bahsetmek mümkün değil. Görüştüğümüz işçilerin birçoğunun ücretlerini alırken ya gecikme ya da sigorta sorunu yaşadığını da not etmek gerekiyor.

Dev Yapı İş Sendikası Genel Başkanı Özgür Karabulut, İFM’deki çalışma koşullarıyla ilgili şunları söylüyor:

“Şehrin ortasında devasa bir şantiye. Normalde bu büyüklükte bir şantiyede çok sayıda iş cinayeti haberi olurdu. Ama toplumsal baskıdan çekinildiği için en azından ana firmalar açısından İSG hassasiyeti var. Bu hassasiyetin oluşmasında bizim de payımız var. Bir sürekliliği olmasa da başından bu yana bu şantiyede üyelerimiz var. Sürekli bir müdahale söz konusu ve haliyle bu şekilde işçilere, kamuoyuna ve ses çıkaran herkese kendilerince aba altından devlet sopasını gösteriyorlar.

'Genel tablodan çok farklı değil'

Çalışma koşulları ve haklar açısından sürekli bir müdahale olduğu için örneğin bir 3. Havalimanı’na, TOGG şantiyesine, Mersin/Akkuyu nükleer inşaatına vs. göre daha iyi diyebiliriz, ama bir bütün olarak baktığımızda inşaat iş kolunun genel tablosundan farklı değil.

Tahta kurulu yatakhaneler, kötü yemekhane koşulları, ücret gaspları, uzun mesailer, zorunlu fazla mesailer, AGİ ve resmi tatil mesai gaspı, SGK primlerin gerçek ücretten değil asgariden yatırılması... İş kolunun belirgin sorunları bu şantiyede de yaygın şekilde yaşanıyor. Ama kılıfına uydurulurken daha iyi rant ve çıkar tezgahı kuruyorlar.

Ana firmalar düzeyinde bunlar aşılmış olsa da asıl işi yapan ve sayısal olarak da çalışanların büyük kısmının bağlı olduğu taşeronlarda durum tam da bu. Yani olay ana firmadan taşerona ihale edildikten sonra hemen yukarıda saydığım inşaat işçilerinin her yerde yaşadığı bilindik işçi düşmanı hamleler sırasıyla geliyor."

İşçilerin tepkileri dönemsel olarak yükseliyor. Kamuoyunda çeşitli örneklerini görüyoruz. Hatta bazı örnekler epey ses getirdi. İstanbul Havalimanı direnişi gibi. Bu tepkiler bugüne ne kadarını devretti, inşaat işçileri yüzünü örgütlenmeye dönüyor mu?

Kölelik koşulları dayatılınca haliyle bir öfke birikmesi daha hızlı gelişebiliyor ve bir noktaya gelince patlıyor. Öfke de birikiyor, mücadele deneyimi de. Örgütlüyseniz bunu bir adım ileriye taşıyabilirsiniz; örgütlü değilseniz de mücadele tarihinizin onurlu sayfasında yer alıp yol gösteriyor.

Hiçbir eylem direniş boşa gitmiyor. İşçilerin hafızalarında başvuracakları, örnek alacakları bir örnek olarak kalıyor. Mesela 14 Eylül havalimanı direnişi öncesinde yüzlerce eylem oldu ve bunun deneyimleri birikti, o direniş ortaya çıktı. şimdi 14 Eylül direniş deneyimi var.

Ancak sadece bizde değil patronlarda da var bu deneyim. Haliyle kim daha örgütlü ise o ayakta kalıyor. Bu şantiyede de yaygın tabloya göre işçilerin yüzü örgütlenmeye dönük değil ama bize dönük. Tırnaklarına zarar gelse yanında olacak mücadele örgütleri olduğunu biliyorlar ve başları sıkıştığında yanlarında olduğumuzu öğrendiler. Örgütlenmeye yoğun şekilde dönmüş değiller, çünkü bizden daha örgütlü olan patronların baskısı, kara propagandası bir adım geride tutuyor arkadaşlarımızı.

Bugün, onların sömürü çarkını parçalayacak güçte değiliz belki lakin kimse bizi yabana atmasın. Şantiyelerde biriken her mücadele deneyimi ile sömürü çarkının dişlilerine yeni bir çomak sokuyoruz.