Deprem bölgelerinde yağma projeleri: Madenler, enerji ve beton santralleri...

İklim Adaleti Koalisyonu’nun raporuna göre depremin ardından göç nedeniyle insansızlaşan alanlar, maden, GES ve HES’ler için fırsat yarattı. Hatay’da maden projeleri 2022'ye göre yüzde 70 arttı.

Haber Merkezi

Ekoloji Birliği ve İklim Adaleti Koalisyonu 6 Şubat depreminin birinci yılında kapsamlı bir rapor yayımladı.

Doğal bir afet olan depremin rant ve yağma düzeni nedeniyle büyük bir yıkıma dönüştüğüne dikkat çekilen raporda imar affı başta olmak üzere, kentleşme biçimleri, depreme dirençli kentlerin hazırlanmamış olması gibi çok sayıda faktörün bu yıkımın büyümesine neden olduğu vurgulandı.

Maden ve enerji projeleriyle çoğalan doğa suçları

Saha deneyimleri ve gözlemlere dayanan raporun “Ekolojik ve Sosyolojik Tahribat” başlıklı birinci bölümünde, hafriyat taşınması ve moloz alanlarında ekokırım olarak tanımlanan büyük tahribatın yanısıra kentlerde yeni maden ve enerji projeleriyle çoğalan doğa suçlarına da ayrıntılarıyla yer verildi.

Raporda “yapılaşma bahanesiyle başlatılan yağma süreci, yasal düzenlemelerle yapılan saldırılar ve bunlara karşı örgütlenen itirazlar, barınma hakkının ihlali, hayvanlara yönelik sömürüler, halkın geçim alanlarının ve yardımların durumu, yaşanan zorunlu göç ve göçmenlerin yaşadıkları sorunlar” başta olmak üzere hak gaspları da ele alındı.

547 başvuru için 'ÇED gerekli değil' kararı

Ekokırım suç mahalli bir yılda giderek daha da genişledi: Yıkım projeleri deprem bölgesinin toparlanmasına engel” başlıklı bölümde yer verilen tespitler, depremin yıktığı illerde göçle insansızlaştırılan yerlerin maden, enerji, beton, çimento şirketleri için nasıl bir yağma alanına dönüştürülmekte olduğunu ortaya koyuyor.

Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) duyuru sayfasından elde edilen 2022-2023 arasındaki iki yıllık verileri sınıflandırmayla tabloya dönüştüren rapora göre 7 Şubat 2023’ten 31 Aralık 2023 tarihine kadar depremden etkilenen 11 ilde (Adana, Adıyaman, Diyarbakır,  Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye, Şanlıurfa) toplam ÇED başvuru sayısı 705.

Başvuruların 547’si “ÇED Gerekli Değildir” kararıyla sonuçlandı.

ÇED süreci başlayan 705 projenin maden, hazır  beton/çimento santrali, petrol arama, kum/çakıl ocakları, toplu konut, güneş enerjisi santrali (GES), rüzgar enerji santrali (RES), hidroelektrik santrali (HES) başlıklarıyla ilgili olan 456 proje başvurusu değerlendirmeye alındı.

Hatay'da maden projelerinde yüzde 70 artış

Hatay’da, maden projelerinin 2022 yılına göre yüzde 70 arttığına dikkat çekilen raporda “GES projelerinde önceki yıla göre artış Şanlıurfa’da yüzde 89, Malatya’da yüzde 28’dir. Petrol arama projeleri de artış gösteren sektörler arasında yer almış, artış oranları Şanlıurfa’da yüzde 150 ve Diyarbakır’da yüzde 92 olarak gerçekleşmiştir. Kum/çakıl ocağı projesi için ÇED başvuru oranları ise 2022 yılına göre yüzde 450 oranında artış  göstermiştir” denildi.

2023 yılı ÇED başvurularının incelendiği raporda maden başlığında; Hatay ve Adıyaman Merkez’in 14, İskenderun’un 11; GES başlığında Şanlıurfa’nın 59, Gaziantep’in 17; petrol arama başlığında ise Diyarbakır’ın 23, Urfa’nın 5 ÇED dosyası ile en fazla artış olan iller arasında dikkat çektiği kaydedildi.

Rapora göre hazır beton/çimento santrallerinin ise Doğanşehir, Birecik, Eyyübiye, Osmaniye Polateli, Kilis merkez, Nizip,  Bağlar, Bismil, Eğil, Türkoğlu, Arsuz, Erzin, İskenderun, Kırıkhan, Payas, Reyhanlı, Samandağ, Defne’de 1, Dulkadiroğlu’nda 2, Onikişubat’ta 3, Antakya’da 4, Şehitkamil’de 6 olmak üzere geniş bir yayılıma sahip olduğu görülüyor.

Ağır bir ekosistem yıkımı tehdidi

Hazır beton/çimento santrallerinin 12’sinin Hatay sınırları içinde olmasına dikkat çekilen raporda şu ifadelere yer verildi:

"- Antakya 14 maden, 4 beton/çimento santrali;  
- Onikişubat 8 maden, 2 GES, 3 beton/çimento santrali; 
- Şehitkamil 4 maden, 1 RES, 17 GES, 6 beton/çimento santrali ÇED dosyası bulunan iller olarak deprem yıkıcılığına maruz kalmanın yanında, bu projeler nedeniyle ağır bir ekosistem yıkımı tehdidi altındadır.”

Katılımcıların yerelden aktarımlarına göre Malatya’nın Arguvan ilçesinde yapımı devam eden barajın etrafında altın arama amaçlı 150 kadar derin kuyu açıldığının, barajın çıkış noktasından akan suların renginin kıpkırmızı/simsiyah mil aktığının ifade edildiği de tespitler arasında.

Kirletici faktörlerin su aracılığıyla geniş yayılım göstermesinden endişe duyulduğuna işaret edilen raporda “Madenler, baraj, sondaj kuyuları ile orman, endemik bitki ve hayvanlar kırıma uğratılmaktadır” denildi.

Bölgede halen yürütülen ve çeşitli kimyasalların kullanıldığı madencilik faaliyetleri ise Yeşilyurt, Doğanşehir Akçadağ, Darende, Hekimhan ve Arguvan’dakiler olarak sıralandı.

Elbistan'da olmayan suya HES kabulü

Raporda “Elbistan’da olmayan suya HES kabulü, bölgedeki mevcut maden sayısının çokluğu dikkate alınmadan yeni arama ruhsatları verilmesi, 6 Şubat’ın hemen ardından 12 Şubat tarihinde ruhsat verme işlemine başlanması aktarım yapanların tepkilerine yol açmaktadır. Mera, otlak, sulak alan ayırt etmeksizin verilen maden arama izinleri yine yetkiyle ifade edilen durumlar arasında yer almaktadır” denildi.

Maraş’ta HES ve maden çalışmalarının insansızlaştırılan bölgede bu durumdan yararlanırcasına arttığı tespitine yer verilen raporda taş ocakları için taş/kaya patlatmalarının yaşandığı bölgede halkın kazandıkları davalarda bile aynı firma/projeyi yeni ismiyle yeniden karşısında bulduğuna dikkat çekildi.

Göç nedeniyle insansızlaşan alanların madenciler, GES ve HES’ler için fırsat yarattığı, işlerini kolaylaştırdığı ve kolaylıkla verilen izinlerle petrol arama faaliyetlerinin arttığı değerlendirmesine yer verilen raporda “Ekosistemi böylesi yıkıma uğramış bir bölgede, çevre üzerinde tahrip riski yüksek projelerin karşımıza çıkması düşündürücüdür. Her ne kadar 2022 yılındaki proje sayılarına göre 2023 yılında azalma olmuşsa da (Hatay artış olan tek ildir) doğayı, insanı öncelemeyen iradenin devam ettiğini görmek endişe vericidir” denildi.

Taş ocağı dağı adım adım tüketiyor

Raporda Maraş’ın Elbistan, Yazıhan, Doğanşehir, Darende, Battalgazi ve Yeşilyurt, Doğanyurt, Kale ilçelerinin “onlarca taş, kum, çakıl, kireç ocağı, beton santrali, HES, RES ve barajlarla kuşatılmış durumda” olduğu tespitinde bulunuldu. Arguvan ve Arapkir ilçelerindeki 26 adet RES varlığınınsa doğaya yüklenen yükün taşınamazlığıyla ilgili ufuk açıcı veriler olduğu yorumuna yer verildi.

Raporda “Elbistan’daki taş ocağının patlatma faaliyetlerinin dağı adım adım tükettiği gözle görülebilmektedir. Tozuma depremzedelerin daimi olarak maruz kaldığı bir halk sağlığı sorununa dönüşmüştür” denildi.