Bir dönemde 5 çocuğu hayattan kopardı: 'MESEM yasallaştırılmış çocuk işçiliktir'

Dört ayda MESEM kapsamında çalışan 5 çocuk hayatını kaybetti. Eğitim-İş Genel Başkanı Özbay ve İSİG üyesi Akış'a göre örgün eğitimin yerini alan model, çocuk işçiliği meşrulaştırıyor.

Yekta Armanc Hatipoğlu

AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "müjde" olarak duyurduğu Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) "çırak" ve "stajyer" adı altında çocukları sermaye için ucuz iş gücüne dönüştürdü.

Yüz binlerce lise öğrencisi "iş ve maaş" umuduyla Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri (MTAL) bünyesine açılan bu programa geçti.

MESEM'lere kayıtlı en az beş çocuk, geçtiğimiz eğitim-öğretim döneminde çalıştıkları işyerlerinde hayatını kaybetti. Kaç çocuğun çalıştırılırken yaralandığıysa bilinmiyor. 

Son olarak 14 yaşındaki Arda Tonbul, başının büküm makinesine sıkışması sonucu yaşamını yitirdi.

16 yaşındaki Zekai Dikici, 17 yaşındaki Ulaş Dumlu, 15 yaşındaki Ömer Girgin ve 17 yaşındaki Ömer Çakar bu dönem içinde MESEM kapsamında çalışırken işyerlerinde hayatını kaybeden diğer çocuklar. 

Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG Meclisi) Üyesi Özgür Hüseyin Akış konuyla ilgili soL’a konuştu.

'MESEM devlet eliyle yasallaştırılmış çocuk işçiliktir!'

Proje kapsamında çalışan öğrencilerin dört gün işe bir gün okula gittiğini hatırlatan Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, MESEM'in çocuk işçiliği yasallaştırdığını vurguladı. 

MESEM’in aynı zamanda kamu kaynaklarının sermayeye aktarılması anlamına da geldiğini belirten Özbay, şunları kaydetti:

"MESEM çocuk işçiliktir, eğitim hakkının gaspıdır, kamu kaynaklarının sermayeye aktarılmasıdır! Mesleki Eğitim Merkezleri; öğrencilerin ‘staj’ adı altında 4 gün işyerlerinde çalıştırıldığı, sadece 1 gün okulda göstermelik ders gördüğü devlet eliyle yasallaştırılmış çocuk işçiliktir! 

MESEM, çocuk işçiliğin yeni adıdır. MESEM, çocukları iş güvenliğinden uzak izbe işyerlerine; sanayi bölgelerinin karanlığına terk etmenin adıdır. MESEM, çocuklarımızın eğitim hakkının çalınmasının, güvencesiz çalışmaya mahkûm edilmesinin adıdır! MESEM, yandaş sermayeye MEB’in eğitim için kullanması gereken kaynaklarını aktarmanın metodudur!"

'Bakanlığın görevi sermayeye işçi yaratmak değil'

Eğitim-İş olarak MESEM’in karşısında olduklarını belirten Özbay "Biz yoksulluğa mahkûm edilen halkın çocuklarının ucuz iş gücü olarak kullanılmasına, yaşamdan koparılmasına seyirci kalmayacağız! Çocuklarımızın eğitim hakkı için, gelecekleri ve umutları için mücadele etmeyi sürdüreceğiz" sözlerini kaydetti.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın görevinin sermayeye işçi yaratmak değil, ülkenin geleceği olan öğrencilere Anayasa’da belirtildiği üzere çağdaş, bilimsel, laik ve kamusal bir eğitim sağlamak olduğunu hatırlatan Kadem Özbay, sözlerini şöyle devam etti:

"Eğitim-İş olarak bir kez daha uyarıyoruz. Millî Eğitim Bakanlığı’nın görevi sermayeye işçi yaratmak değil ülkenin geleceği olan öğrencilerimize Anayasamızda belirtildiği üzere çağdaş, bilimsel, laik ve kamusal bir eğitim sağlamaktır. Bakanlığın görevi çocuklarımıza ‘işçisin sen işçi kal’ demek değil eğitim sayesinde yoksulluğun bir kader olmayabileceği bir zemin hazırlamaktır.

Bakanlığın görevi halkın cebinden çıkan vergilerden oluşan bütçeyi sermayeye dolaylı olarak aktarmak değil, o bütçeyle eğitimdeki aksaklıkları gidermek ve eğitimi daha kamusal bir hale getirmektir.

MEB’e sesleniyoruz: MESEM denen rezaleti durdurun. O parayı çocukların okula gelememesine yol açan durumları ortadan kaldırmak için kullanın. Bir kez olsun oturduğunuz o koltukların hakkını verin!"

'Örgün eğitimin yerini aldı'

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) Üyesi Özgür Hüseyin Akış'a göre, çocukların MESEM’e yönelmesinin temel nedeni yoksulluk. Devlet okullarında dahi eğitim masraflarının yüksek olduğunu belirten Akış, bu nedenle çocukların okuldan uzaklaştığını; örgün eğitimin yerini MESEM’in aldığını vurguluyor.

"Çocuk işçiliğine neden olan bir başlık da eğitime ulaşmadaki zorluk. Merkezi bütçeden kamu okullarına ayrılan bütçenin yetersizliği, tam tersine özel okullara teşvik; bunun yanında kırtasiye masrafları, okul kıyafetleri, okul aile birlikleriyle velilerden okulun temizliği başta olmak üzere temel ihtiyaçları için toplanan ücretler ebeveynlerin çocukları okula göndermesinde büyük zorluklarla karşılaşmasına neden oluyor. Yoksulluk çocuk işçiliğinin en temel nedeniyken, sermaye sınıfının çocuk işçiliğinin hükümetlerden talep ediyor oluşu da çocuk işçiliğinin nedenleri arasın da ikinci sıraya yazılmalıdır.

2017 yılında 6 milyon 893 bin olan yoksul çocuk sayısı yüzde 8 artarak 2021 yılında 7 milyon 436 bine ulaştı. 2023 yılında Ekonomik Kalkınma ve İş birliği Örgütü verilerine göre Türkiye’de, 100 çocuktan 22’si yoksulluk içinde büyüyor. Türkiye’deki yoksulluk oranı yüzde 15 iken çocuklardaki yoksulluk oranı yüzde 22.4.

Ailelerin yoksulluğu çocuklar için gelecek kaygısını da beraberin de getiriyor. MESEM programı bu nedenle örgün eğitimin yerini almış durumda. Bu merkezlere giden çocukların sayısının bir buçuk milyona yaklaşması yoksulluğun ve geleceksizliğin nedenidir."

'Patronlar yararlanmak için sıraya giriyor'

"MESEM'in patronlar tarafından en ilgi çekici tarafı asgari ücretin üçte birine çalıştırılan çocukların ücretinin üçte ikisini de devletin karşılaması" diyen Akış, patronların yaptığı hesabı şöyle anlattı:

"Hesap şöyle. Zam yapılmadan önceki asgari ücretle hesaplandığın da 11 bin 402 TL x 0.30=3 bin 420 TL. MESEM programı aynı zaman da ucuz iş gücü olarak değerlendiriliyor. Patronlar bu sistemden yararlanmak için sıraya giriyorlar.”

Çocuk işçiliği ile mücadele programları ve MESEM’in birbiriyle çeliştiğini söyleyen Özgür Hüseyin Akış, işyerlerinde yeterli çalışma koşullarının sağlanmamasının çocuk işçi cinayetlerini artırdığını söyledi. 

"Çocuk işçiliği ile mücadele programları ve MESEM birbiriyle çelişen uygulamalarken sokakta çalışan çocuklar, mülteci çocuklar, kayıt dışı çalışan çocuklar TÜİK’in çocuk işçiliği verilerine giremedi. Aynı zamanda iş yerlerin de yeterli çalışma koşullarının sağlanmaması çocuk işçi cinayetlerini artırdı. İSİG’in 2023 işçi cinayetleri raporun da yer alan bilgilere göre 14 yaş ve altı 22 çocuk işçi, 15-17 yaş arası 32 çocuk çalışırken yaşamını yitirdi."

Ekim Devrimi'nden 4 ay sonra ilan edilen Moskova Çocuk Hakları Bildirgesi'ni hatırlatan Özgür Hüseyin Akış, bildirgenin ilk üç maddesinin çocuğun birey olarak devletin, ebeveynin ve toplumun sorumluluğun da olduğunu ilan ettiğini vurguladı.

Moskova Çocuk Hakları Bildirgesi

1.Doğan her çocuk, ebeveynlerinin sosyal durumundan bağımsız olarak, bedensel bütünlüğünün korunması ve geliştirilmesi için ve ileride yaşamı tehdit edebilecek etkenlere karşı mücadele edebilmesi için uygun yaşam koşullarının sağlanması hakkına sahiptir.

2.Yaşından bağımsız olarak her çocuk ayrı bir bireydir, hiçbir koşulda ebeveynlerinin, toplumun veya devletin mülkiyeti olarak görülemez, davranılamaz.

3.Her çocuğun kendi bireyselliğine göre eğitim alma ve yetiştirilme hakkı vardır. Bu hakkın gerçekleştirilmesi, uyumlu bir gelişim gösterebilmesi için kendi doğası ve kişiliğine en uygun koşulların sağlandığı eğitim ve yetiştirme kurumlarının sunulması ile mümkün olacaktır.

*Haber Kapak Fotoğrafı: Ergün Karadağ