Bir AKP eseri: 2023’te sigara tüketiminde rekor artış

Bireyin ıslahına yönelik İslamcı politikanın da iflas ettiğini gören AKP’nin yeni politikasını “Alın zıkkım için!” olarak nitelemek mümkün.

Meryem Vitni

Tarım ve Orman Bakanlığı tütün ürünlerinde 2023 yılına ait üretim, yurtiçi satış, ithalat ve ihracat verilerini yayınladı. Buna göre, 2023’te bandrollü sigara üretimi bir önceki yıla göre % 12,9 oranında artarak yıllık 189 milyar adete ulaştı. Önceki yıllarda olduğu gibi, bunun yaklaşık 50 milyar adeti ihraç edilirken, yurtiçi satışlar bir yıl içinde % 17,7 gibi rekor bir düzeyde artarak 137 milyar adet (6,9 milyar paket) sigara olarak gerçekleşti. Tüketimdeki bu bir yıllık artış 20,6 milyar adet (yaklaşık 1 milyar paket) adet sigaraya tekabül ediyor. 

2023’teki rekor artış, 2010’lu yılların başında ortaya çıkan yükseliş trendinin güçlenerek devam ettiğini gösteriyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünya genelinde tütün tüketimi belirgin biçimde inişe geçmişken, Türkiye’deki tüketimin istikrarlı biçimde artmasının öncelikle bir toplum sağlığı felaketi anlamı taşıdığını belirtmek gerekli. 

Artışın iki boyutu var: Ulusötesi sigara şirketlerinin Türkiye piyasasına girişleri sonrasında 1990’lı yıllarda yaşanan tüketim patlamasını aratmayacak şekilde, son on iki yılda bandrollü sigara tüketiminin hızlı artışı ve son altı yılda bandrolsüz tütün ürünlerinin tüketiminde gözlemlenen büyük artışlar. Türkiye’de yasal ve yasadışı tütün piyasaları eşi benzeri görülmemiş biçimde eşanlı büyüyor. 

Tütün tüketim sıklığına ilişkin resmi araştırmalar, artışın gençler ve yetişkin kadınlar arasında yoğunlaştığını gösteriyor. 13-15 yaş grubu öğrenciler arasında yürütülen 2019 Türkiye Gençlik Tütün Araştırması erkek öğrencilerin %23,2’sinin, kız öğrencilerin %12,1’inin halen bir tütün ürünü kullandığını, 2012 ve 2016 tarihli Türkiye Yetişkin Tütün Araştırması dört yıllık sürede kadınlarda tüketim sıklığında % 46,6 oranında göreceli artış saptıyorlar.

Taraflar ve baş sorumlu

Tüketim artışıyla ilişkili üç taraf tanımlanabilir: Bunların ilki sermaye, yani Türkiye ve dünya piyasalarını elinde tutan oligopol nitelikli ulusötesi sigara şirketleri. Dünya genelinde uyguladıkları aynı saldırgan pazarlama ve siyasi süreçlere müdahale stratejilerini Türkiye’de de hayata geçiriyor, ölüm satıyorlar. Bunlara şimdi yerli organize yasadışı tütün tacirleri dahil oldu. 

İkinci taraf tüketiciler. Geçmişte, tüketici tutum ve davranışları görece bağımsız bir sigara kültürüne, hatta karşı-kültüre yol açabiliyorken, günümüzde şirketlerin piyasa hakimiyeti ve tütün arzının belirleyiciliği karşısında, artık tüketici denilen grubu, tüm davranışları sermaye tarafından kodlanmış, edilginleştirilmiş, bağımlılık girdabına sokulmuş bir kesim olarak tanımlamak gerekli. 

Her yerde aynı saldırgan sermaye, aynı edilgen nüfus yığınları; ancak tütün tüketimi dünyada azalırken Türkiye’de tırmanışta. Bu nasıl mümkün oldu? Burada, üçüncü tarafa, ilgili politikaları üreten ve uygulayan siyasi iktidara bakmak gerek. Kimse bakmıyor, bir yıl içinde % 17,7 oranında sigara tüketim artışı haber bile olmuyor, kimse “kral çıplak” demiyor. Öyleyse, biz diyelim: Yıllardır sözde sigara düşmanlığı söylemiyle siyaset yapan, tütün kontrolü havarisi kesilen, 22 yıldır iktidardaki AKP yönetimi tütün tüketimi artışı ile ilgili toplum sağlığı felaketinin baş sorumlusudur

Felaketin taşları nasıl döşendi?

Felaketin taşları döşenirken hangi politikalar etkili oldu, diye baktığımızda, öncelikle altı çizilmesi gereken husus, yürüyen merdivene ters yönden binmişçesine sürekli geriye düşüşe neden olan vaaz edilen ile uygulanan arasındaki büyük uçurum. Önceki yazılarımızda (burada ve burada) tüketicilerde davranış değişikliği hedefleyen önlemlerin yürürlükte olmasına ve yaygın sigara karşıtı söyleme rağmen, AKP’nin izlediği arz yönlü büyüme politikasının tütün ürünü üretimini körüklediğinden, izlenen bu asli ve baskın nitelikli politikanın tüketim üzerinde kışkırtıcı etki yaptığından söz etmiştik. Bu yazıda, 2023’teki rekor tüketim artışı üzerinde etkili olduğunu düşündüğümüz iki hususa daha vurgu yapıyoruz: AKP’nin kamu idaresini piyasa denetiminden çekerek piyasayı çetelere teslim etmesi ve fiyat baskılayıcı vergi politikası.

Arzı büyütme politikası

AKP iktidara geldiğinde devraldığı tütün sektöründe serbestleştirme politikasını tam gaz sürdürdü, yasal çerçeveyi oluşturan IMF dayatması 4733 sayılı Kanun’un birer birer uygulama mevzuatını yürürlüğe sokarak ulusötesi sigara şirketlerinin oligopolü için “piyasa etkinliği” inşasına girişti. Bunun için, TEKEL’i özelleştirerek piyasanın tamamını ulusötesi şirketlere teslim ederken, 60’tan fazla tütün ürünü imalat kapasitesi genişletme projesine mali teşvik sağladı. Yetmedi, teşvik verdiği şirketleri ayrıca vergi ve ihracat şampiyonu ilan ederek ödüllendirdi. Önüne gelen tütün ürünü yatırım projesini, piyasaya sürülmek istenen ürünü, hiçbir sınırlama gereği görmeksizin, ruhsatlandırdı. 2003’ten günümüze, bandrollü sigara üretimi her yıl ortalama 3,6 milyar adet artarak, günümüzde dünyadaki en büyük sigara üretim kapasitelerinden birine, 189 milyar adet/yıl düzeyine ulaştı, her ay ortalama 2 yeni sigara markasına piyasaya arz izni verildi. 

Bugün piyasada, iktidar tarafından ruhsatlandırılmış 204 çeşit bandrollü sigara markasının yanı sıra, sayıları iki bini aşan nargile tütünü, pipo tütünü, sarmalık tütün, puro, sigarillo, boş makaron ve yaprak sigara kağıdı çeşidi bulunuyor. Yasadışı bandrolsüz piyasada markalı/markasız yüzlerce tütün ürünü daha var. Kısacası, toplum sınırsız büyüyen ve çeşitlenen tütün ürünü yağmuruna ve büyük ölçüde kontrolsüz ve cezasız kalan bu ürünlerin dolaylı tanıtım ve reklamına maruz bırakıldı. Sadece tütün kullanımına eğilimi olanları değil, tütünden uzak duranı, bu nedenle başlamayan, başladıysa bırakmak isteyeni de cezbedebilecek bir tütün ürünü bulunsun piyasada diye çaba gösteren bir politika bu. Tüketiciyi seçeneksiz bırakmamayı emreden Kanun’du ve AKP bu hükmü laikiyle yerine getirdi. 

Piyasayı çetelere teslim etme politikası

TEKEL’in yok edilmesiyle, kamu idaresinin piyasa denetimi işlevinin yerini piyasa düzenleme işlevi alırken, cumhurbaşkanlığı sistemiyle yürütmenin şahsileşmesi ve kamu idaresinin temel hedefinin iktidarın bekasının korunması, güvenliğinin sağlanması haline gelmesiyle, eşgüdüm ve uzmanlıklar büyük ölçüde gereksiz, hatta sorunlu addedildi, teknik kapasiteler eritildi, sonuç itibariyle kamu idaresinin piyasa denetim işlevi yok olma noktasına geldi. 

Bu ortam, bir yandan dörtlü çete dediğimiz ulusötesi sigara şirketlerinin elini güçlendirdi. Şeffaflık ve hesap verebilirliğin ortadan kalkması şirketlerin iktidar nezdinde yürüttüğü siyasi müdahale olanaklarını genişletti. Diğer yandan, yasadışı tütün ticareti şebekeleri de güçlendi, yurt sathında örgütlülükleri arttı. Günümüzde her mahallede rastlanan “tütüncü” dükkanlarına her sabah kargo firmaları mal indiriyor, neon tabelalı bu dükkanlarda Türkiye’de tamamı ruhsatsız olan e-sigara gibi yeni nesil tütün ürünlerinden dolgulu makaronlara, özel karışım nargile tütününe kadar her türlü yasadışı, bandrolsüz ürün satılıyor. 

Piyasa denetimini bilerek ve isteyerek terk eden iktidarın günümüzde çetelere karşı temel stratejisi pazarlıkçılık ve popülizme dayalı göz yumma, oyalama ve havuç-sopa politikası gütmek ve çeteler arası itilafları ağırlıklı olarak ulusötesi şirketler lehine sonuçlandırmak şeklinde kendini gösteriyor. 

Fiyat baskılama politikası 

Sigara içenler vergi ve fiyat zamlarından şikayetçiler, ama sigara fiyatının yıllar içinde artışı aslında enflasyon düzeyinin oldukça gerisinde seyrediyor. Örneğin, Ocak 2017’de paket fiyatı 13 TL olan belli bir sigara markasının günümüzdeki fiyatı 58 TL, yani o günden bugüne fiyat % 346,2 oranında artmış. Oysa, Ocak 2017’den Şubat 2024 arasında TÜİK tüketici fiyat endeksindeki artış % 591,9. Fiyat bu oranda artmış olsaydı, markanın günümüzdeki fiyatı 58 TL değil, tam 90 TL olması gerekirdi. TÜİK’in TÜFE’sini değil de, gerçekliği yansıtan fiyat artış oranlarını kullandığımızda doğru fiyat bu rakamın da epey üzerine çıkacaktı. 

Diğer yandan, “fiyatın enflasyonun altında seyretmesiyle sigaranın satın alınabilirliği arttı, böylece tüketim arttı” demek olanaklı değil. Çünkü, satın alınabilirliğin diğer değişkeni olan gelir son yıllarda hızla erirken, vatandaşın gelirini bölüştürdüğü kira ve temel harcama kalemlerinde fahiş fiyat artışları var. Satın alma gücü o kadar eridi ki, hanehalkı bütçesinde, bırakın 58 TL’yi, tütüne verilecek 1 Kuruşa dahi yer yok aslında. Buna rağmen, 2023’te vatandaşın bir önceki yıla göre 1 milyar paketten daha fazla bandrollü sigara satın alıp tüketmesi muamması nasıl açıklanabilir? 

Türkiye’den kaldırdıkları hasılat hedefini tutturacak optimal fiyatlama için, maliyetleri ve tütün ürünlerinin düşük fiyat elastikiyetini dikkate alan şirketlerin, siyasi müdahalelerini vergi politikasını etkilemek üzere yoğunlaştırdıkları biliniyor. Bunun sonucunda, örneğin, sigaraya uygulanan nispi ÖTV oranı 2020 sonunda % 67’den % 63’e 4 puan, 2023 sonunda da % 63’ten % 57’ye 6 puan birden indirildi. Bununla ilişkili olarak, iktidarın ve şirketlerin güdümündeki medyada vergi sistemine “ince ayar” yapıldığı söylemi hakim olurken, bir tek soL Portal fiyat baskılayıcı etkinin altını çizen haberler yaptı. 

AKP’nin sigarada ÖTV politikası sadece sermayenin baskısı doğrultusunda oluşmuyor. Mal ve hizmetlerin büyük çoğunluğunda fiyat kontrollerinin yokluğunda, yüksek vergi yükü nedeniyle sigaranın fiyatı üzerinde bir nebze etkili olabilen iktidarın, yasadışı ile mücadele, enflasyonla mücadele gibi başka hedefleri de var kuşkusuz. “Bir başka hedef, yüksek enflasyon ortamında markete gittiğinde ihtiyaç duyduğu gıdayı, temel ihtiyaç malzemelerini alamayan vatandaşa bir teselli ürünü olarak 58 TL’ye bir paket sigara sunmak olabilir mi?” diye bizce meşru bir soru sorulabilir. Meşru, zira market raflarında bundan ucuz ürün bulmak gitgide olanaksızlaşıyor. Soruyu daha da genişletebiliriz: “Markette 58 TL’yi her gün ödeyemeyecek olanlara da, yandaki “tütüncü”de yarı fiyatlı ürün sunmak isteniyor olabilir mi?”

'Alın zıkkım için!'

Denebilir ki, “aynı AKP kapalı kamusal alanda sigara yasağı getirdi, paketlerin üzerine sağlık uyarıları koydu, Yeşilay eliyle kamu spotu kampanyası yürüttü, bırakma hattı kurdu, poliklinikler açtı, ücretsiz ilaç dağıttı, bunlar olumlu değil mi?” Bunlar iyi de, hem yanlış ve eksik uygulandılar hem de iyi uygulansalar bile arzın belirleyiciliğinin son derece baskın olduğu oligopolcü tütün ürünü piyasasına müdahale etmedikçe, tüketim rakamlarının gösterdiği üzere, bütünüyle etkisiz kaldılar. Etkisizliği gören AKP belli ki artık bunlardan da vaz geçiyor. Tüketicide davranış değişikliği hedefleyen bu önlemlerin en önemlisi olan kamusal alanda sigara yasağından AKP’nin çark ettiğini Ali D. Ulusoy’un çarpıcı yazısı ortaya koyuyor. Bireyin ıslahına yönelik İslamcı politikanın da iflas ettiğini gören AKP’nin yukarıda özetlemeye çalıştığımız yeni politikasını “Alın zıkkım için!” olarak nitelemek mümkün. Hastalık, sakatlık ve ölüm saçan bu politikanın sonunu görmek umuduyla…