Avrupa'daki çiftçi eylemlerinin arkaplanı: 'Bizi anlamanız için açlıktan ölmeniz mi gerek?'

Avrupa'nın dört yanında çiftçiler eylemde. Tarım ekonomisi uzmanları Nevzat Evrim Önal ve Burak Öztornacı, eylemleri, Avrupa'daki siyasi durumu, kapitalizmi ve meselenin çözümünü yorumladı.

Emre Alım

Kapak Fotoğrafı: Berlin'de toplanan çiftçiler hükümete seslendi: "Bunu anlamanız için açlıktan ölmeniz mi gerekiyor?"

Avrupa'nın dört bir yanında çiftçi protestoları sürüyor. Hükümetleriyle oturdukları masalardan istediğini alamayan çiftçiler, Avrupa Birliği'nin tarım ve ithalat politikalarına tepki gösteriyor.

Haftalardır devam eden eylemlere rağmen Avrupa Parlamentosu (AP) tartışmalı Doğa Restorasyon Yasası'na onay verdi.

Yasaya göre, üye ülkelerin 2030 yılına kadar kara ve deniz alanlarının en az beşte birinde doğayı restore etmek için önlemler alması gerekiyor.

Çiftçilerse, çevre koruma konusundaki yasal düzenlemeleri aşırı kısıtlayıcı buluyor, AB dışından gelen ucuz ithalatın yarattığı rekabetten ve düşük gelirden şikayet ediyor.

soL, Avrupa'nın dört bir yanında süren protestolarda gelinen son durumu derledi. Yaşananların arkaplanını tarım ekonomisi uzmanları Nevzat Evrim Önal ve Burak Öztornacı'ya sordu. İktisatçılara göre sorun yapısal temellere sahip ve çözümü piyasa ekonomisi içerisinde mümkün değil. Üstelik iklim krizinin faturasını çiftçilere kesmenin tahmini zor politik sonuçları neden olabilir. 

Fransa: Saman balyaları Şanzelize'de 

Fransa'da çiftçiler, Başbakan Gabriel Attal'ın, Şubat'ta yeni önlemler sözü vermesinin ardından haftalardır süren protestolarını büyük ölçüde askıya aldı ancak eylemler yine de kısmi şekilde devam ediyor.

Şanzelize Caddesi trafiğin yoğun olduğu sabah saatlerinde saman balyaları ve traktörlerle kapatıldı. Polis müdahalesinde 66 çiftçi gözaltına alındı.

Çiftçiler Zafer Takı anıtının yakınındaki ünlü caddede trafiği kısa süreliğine durdurdu.

İspanya: Katalonya sınırı kapatıldı

İspanya'da çiftçiler bu hafta da meydanları doldurdu.

Traktörlerini Madrid'deki Tarım Bakanlığı önüne park eden çiftçiler, Avrupa Birliği dışından gelen "haksız rekabete" tepki gösterdi.

Çiftçiler, Sendika Birliği'nin çağrısıyla, şafak vakti Madrid yakınlarındaki çeşitli noktalarda toplanmaya başladı ve ellerinde ürünleri için "adil fiyat" talep eden pankartlar taşıdı.

Fransız üreticilerle el ele veren çiftçiler Katalonya sınır kapısını kapattı.

Katalonya bölgesiyle Fransa arasındaki sınır kapatıldı.

Yunanistan: Barikatlar grevle birleşti

Yunanistan'daki artan yakıt ve üretim maliyetlerini protesto eden 8 bin çiftçi Sintagma Meydanı'nda buluşmuştu. Vergiler, bürokrasi, "aşırı" çevre kuralları ile ucuz ithalattan kaynaklanan rekabete tepki gösteriyorlardı. Ayrıca doğal afetlerden zarar gören ürünlerinin tazmin edilmesini istiyorlardı.

Çiftçilerin eylemi Tempi'deki tren faciasının birinci yıl dönümü nedeniyle başlayan genel grevle birleşti. Geçtiğimiz gün, açıklama yapmak zorunda kalan Başbakan Kiriakos Miçotakis, çiftçiyi korumayı hedefleyen bir dizi yasayı gündeme aldıklarını söyledi.

Yunanistan'da çiftçiler "sonuç" bekliyor.

Polonya: Tahıl yüklü vagonlar boşaltıldı

Ukrayna ile sınır kapılarını kapatan Polonyalı çiftçiler, Ukrayna'dan gıda ithalatına ve AB'nin çevre politikalarına karşı ülke çapında başlattıkları protestoları büyüttü.

Polonyalı çiftçilerin protestoları komşu Ukrayna'da öfkeye yol açarken Kiev hükümeti, göstericilerin sınırı abluka altına alması ve tahılın dökülmesi için demiryolu vagonlarını açmasının ardından Avrupa Komisyonu'nu "sağlam adımlar atmaya" çağırdı.

Ukrayna Başbakan Yardımcısı Kubrakov'a göre Ukrayna tahılının demiryolu raylarına saçılması "siyasi provokasyon". 

Çekya: Makineleri sınıra götürecekler

Çek Cumhuriyeti'nin başkenti Prag'da çiftçiler, Tarım Bakanlığı önündeki trafiği durdurdu.

Ziraat Odası, çiftçilerin makinelerini konvoylar halinde sınıra götürmeyi planladıklarını, ancak gösterinin sınırı kapatmayı hedeflemekten ziyade sembolik olacağını söyledi.

Neden şimdi?

Sorunlar ülkeden ülkeye küçük farklılıklar gösterse de talepler büyük oranda aynı. Tepkilerin odağına yerleştirilen Avrupa Birliği'nin tarım politikaları yeni değil. Ancak sayıları 90'lı yıllardan bu yana azalan küçük üretici bu defa kendini yok olmanın eşiğine gelmiş hissediyor. 

Çiftçi eylemlerindeki patlamanın neden bugün yaşandığını iktisatçı Doç. Dr. Nevzat Evrim Önal ve çalışmalarını tarım ekonomisi alanında sürdüren Dr. Burak Öztornacı'ya sorduk.

Burak Öztornacı'ya göre eylemler yıllardır biriken birçok sorunun yansıması. Patlamanın temelindeyse neoliberal tarım politikaları yer alıyor:

"Son yıllarda pandemiyle ve dünya genelindeki ekonomik bunalımla birlikte neoliberal politikalar çiftçilerin sırtında ciddi bir sorun yükü oluşturmaya başladı. Eskisine göre daha çok çalışmak zorunda kalıyorlar. Gelir yetersizlikleri oluşmaya başladı. Bütün emekçi sınıflarda olduğu gibi alım gücü reel bazda düştü. Ciddi anlamda gelecek kaygısı yaşıyorlar."

Çiftçilerin itirazlarının başında tarımsal ticaret politikalarının yer aldığına işaret eden Nevzat Evrim Önal ise "Avrupa'nın zengin ülkelerinde çiftçiler gıda nesneleri ithalatına karşı çıkıyor çünkü gerek arazi kıtlığı gerekse başta işçilik olmak üzere maliyetlerin yüksekliği nedeniyle ithal ürünler ile rekabet etmekte zorlanıyor, en azından kârlarının bir kısmını kaybediyorlar. Bu, kendi hesabına çalışan küçük üretici için aynı zamanda geçiminin bir kısmını kaybetmek demek. Bu dert tüm çiftçileri etkiler nitelikte olduğunda, eylemler de kitlesellik kazanıyor" diyor.

Çevre sorununun faturası şirketlere değil çiftçilere kesiliyor

Protestolar karşısında geri adım atan birçok hükümet tarımsal teşvikleri artırmayı vaat ediyor. Ancak Öztornacı'ya göre, "Sübvansiyon yetersizliği etkisiz değil ancak sadece buraya bağlamamak gerek." Öztornacı, Avrupa'da iklim krizi nedeniyle hayata geçirilen politikaların neden öfke yarattığı sorusuna bir örnekle yanıt veriyor: "Örneğin arazilerin yüzde 4'ünün nadasa bırakılması istendi. Neoliberalizmin yarattığı çevre sorunu şirketlerin değil de çiftçilerin sırtına bindirilmeye çalışılıyor."

Sübvansiyon verilmesi ve ithalatın engellenmesi gibi taleplerin doğru olmadığını belirten Önal ise "Ortada sadece çiftçilerin çıkarları korunarak çözülemeyecek derecede ciddi bir sorun var" diyor.

Gıda ürünlerine erişimin temel bir hak olduğunu hatırlatan Önal, bu hakkın piyasa ekonomisi içerisinde sağlanamasının önündeki yapısal sorunlara işaret ediyor:

"Üretimin insanlık açısından en önemli bölümü tarımda gerçekleştirilir, çünkü en temel ihtiyacımız olan gıdayı orada üretiyoruz. Ne var ki, piyasa ekonomisinde üretilen şeylerin insana faydası değil, sağladığı kâr önemlidir ve bol üretilen şeylerin kârlılığı düşer. Bu açıdan tarımsal üretim, bilhassa da temel ihtiyaç niteliğindeki gıda nesnelerinin kitlesel üretimi ile piyasa ekonomisi arasında uzlaşmaz bir çelişki var. Dünyanın buna uygun olan her yerinde gıda nesneleri üretiliyor, bu nesneler dünya pazarına arz ediliyor ve böylelikle, üretimin görece düşük maliyetli olduğu coğrafyaların yarattığı fiyat düşüşü, üretimin görece yüksek maliyetli olduğu coğrafyalardaki çiftçileri vuruyor."

'Gıda üretimi piyasa dışında çıkarılmalı ve dünya çapında planlanmalı'

Avrupa Birliği'nin, itirazlara rağmen Güney Amerika ülkeleriyle tarım alanında serbest ticaret anlaşması imzalama niyetinde olduğunu aktaran Burak Öztornacı, bu adımların olası sonuçlarının şimdiden öngörülebileceğini söylüyor:

"Meseleye anti-kapitalist bir bakış açısıyla karşı koyuş göremiyoruz. Örneğin bu eylemler geçen sene Hollanda'da 'aşırı sağı' güçlendirdi. İklim krizi önlemlerini göstermelik dahi olsa almayan, geleneksel kapitalist bir çizgi Hollanda'da çiftçi hareketlerinin de desteğini alarak iktidar oldu. Peki ne olacak? Eğer buraya bir sol müdahale olmazsa bu süreç Avrupa sağını besler veya çiftçileri onun manipülasyonuna açık hale getirir."

Tarımda küçük üreticilerin yaşadığı sorunun Avrupa'ya özgü olmadığını kaydeden Nevzat Evrim Önal, çözüm için piyasa dışı mekanizmalara işaret ediyor:

"Piyasa ekonomisi savunucularına sorarsanız bu 'rasyonel' ve olması gereken şey. Ama eğer insanlığınızı kenara koymadıysanız, en temel ihtiyacımız olan beslenmenin, hele ki artık dünyadaki herkese yetecek kadar gıda üretebiliyorken, bir sorun olmaktan çıkmasını savunmanız gerekir. Bunun da tek bir yolu var. Gıda üretim ve dağıtımı piyasanın dışına çıkartılmalı, dünya çapında planlanmalıdır. Bu planlama, iklimsel ve coğrafi koşulları gözetmeli, rekabetten tamamen arındırılmış bir uluslararası işbölümü oluşturmalı ve bunlara ek olarak üretim faaliyetini gerçekleştirecek çiftçilerin geçimlerini de garanti altına almalıdır. Başka türlü, sorunun insani bir biçimde çözülmesi mümkün değildir; zira piyasa ortamında her yerel ya da ulusal çözüm bir başka yerelliğin veya ulusallığın zararına olacak, nihayetinde güçlü olanlar kendi çözümlerini zayıf olanlara dayatacaktır."