Ataması yapılmayan bir öğretmen KPSS skandalını soL için yazdı

KPSS'de ortaya çıkan soru skandalının ardından, ataması yapılmayan bir öğretmen süreci kendi penceresinden soL'a anlattı.

Haber Merkezi

Bir öyle şaşılası
dünya ki burası,
bollukla ölüyor,
kıtlıkla yaşıyor.
Varoşlarda hasta, aç kurtlar gibi
insanlar dolaşıyor
ambarlar kilitli
ambarlar buğdayla dolu..
Tezgâhlar
ipekli kumaşla dokuyabilir
topraktan güneşe kadar giden yolu.
İnsanlar yalnayak
insanlar çıplak...
Bir öyle şaşılası
dünya ki burası,
balıklar kahve içerken
çocuklar süt bulamıyor.
İnsanları sözle besliyorlar,
domuzları patatesle...

Böyle demiş büyük usta 1935’de Dünya son hızla ikinci harbe giderken. Aradan geçen 87 yılda kimler geldi de geçti dünyadan. Ne fikirler, ne insanlar, iktidarlar, savaşlar, antlaşmalar. Dünya değişti büyük bir hızla. Ama değişmeyen tek şey ezilenlerin çığlığı oldu.

Benim hikayem bu kocaman insanlık tarihinde belki bir toz zerresi bile değil. Ama son iki gündür ortaya saçılan KPSS skandalını sınava hazırlanmış ve mağduriyet yaşayan bir öğretmenden dinleyin isteyim.

Sene 2010 idi. Ailemle birlikte küçük bir Anadolu kasabasında yaşıyordum. Üniversite sınavına girecektim ve yaşadığımız yerde dershane yoktu. Olsa bile benim ve pek çok arkadaşımın dershaneye verecek parası yoktu.

Emekçi ailelerin çocuklarıydık hepimiz. Öğretmenlerimizin ısrarlı çabasıyla kaymakamlık tarafından bir sınav yapıldı. Sınavda başarılı olanların dershane, yol ve yemek ücretleri kaymakamlık tarafından karşılanacaktı.

Girdim sınava, kazandım da bursu. Aylarca yağmur, çamur, sıcak, soğuk demeden Cuma günü okuldan çıkıp 110 km yol gittim il merkezindeki dershaneye.

Pazar günleri geri döndüm o yolu. Yıl döndü 2011’e girdik sınava. Ama sonra öğrendik ki soruları şifreleyip vermişler birilerine. Biz zaten yenik başlamışız bu maratona.

Sokaklara döküldük, on binlerce insan. İtiraz ettik. Bir önceki sene KPSS iptal edilişti benzer bir gerekçeyle. Türkiye’de yıllar sonra yaşanan en büyük öğrenci eylemleriydi YGS eylemleri. Türkiye siyasetinde elbette bir şeyleri değiştirdi.

Ama biz sınava girenler açısından bir şey değişmedi. Sınav iptal edilmedi, onların çaldıkları yanına kar kaldı. Söz buradan açılmışken bugün kendini kurtuluş reçetesi olarak pazarlayan Ahmet Davutoğlu’nun ve Ali Babacan’ın dönemin bakanları olduğunu söylemeden edemeyeceğim.

2011 senesinde girdim üniversiteye ve 2015 senesinde mezun oldum okuldan. Öğretmendim artık ama öğrencilerim beni beklemiyordu. Kendi işimi yapmak istiyordum fakat ekonomik koşullar el vermediği için evde oturup KPSS çalışmak yerine işe girmek zorundaydım.

7 sene alakalı alakasız bir sürü işte çalıştım. Süreç beni çok yıpratmıştı ve artık kendi işimi yapmak istiyordum.

Biz öğretmenler, atanabilmek için Genel Yetenek Genel Kültür, Eğitim Bilimleri ve Öğretmenlik Alan Sınavı olmak üzere 3 ayrı sınava giriyoruz.

Çalışırken, eve yorgun argın gelip hudutsuz bir müfredatı, bir sürü dersi ve konuyu içeren bu sınavlara hazırlanmak ne yazık ki mümkün olmuyor. Bunu deneyerek yapamadığımı görünce işi gücü bırakıp evde ders çalışmaya karar verdim.

Çalıştığım yerden istifa ettim. 2021 Ağustos ayında başladım sınava çalışmaya. Azimliydim, başaracaktım.

Ama ne yazık ki sadece azmetmek yetmiyor. Süreç oldukça karmaşık ve bir psikolojik savaşla birlikte devam ediyor, sadece ders çalışmayı değil başka meseleleri de düşünüyorsunuz.

Daha sınava çalışmaya başlayalı 1 ay olmadan MEB bir karma alımla atama yapacağını açıkladı.

Karma alım hikayesi oldukça karmaşıktı zaten. Bunun şokunu atlatamadan mülakat skandalı geldi.

Alanında derece yapan pek çok meslektaşımın çeşitli gerekçelerle mülakatta elendiğine şahit oldum. Süreç boyunca 2022 sınavı yaklaştı yaklaştı bakanlık o yıl sadece 20.000 karma alım yapmıştı ve atanamayan öğretmen sayısı katlanarak devam artıyordu.

Bütün bunların yanında 2022 ataması için açıklanan sayı çok azdı. Orda da şöyle bir aksaklık var maalesef. Örneğin çok çalıştın sınava alanında Türkiye genelinde 51. oldun ve bakanlık dedi ki ben bu sene senin branşından 50 öğretmen alıyorum. Açıkta kalıveriyorsun. Sar başa bir sonraki sene için.

Bir taraftan sınava hazırlanıp diğer taraftan bütün bunlara şahit olmak fazlasıyla kaygı vericiydi.

Artan enflasyona bağlı olarak kitap fiyatları katlanarak yükseldi. ÖSYM sınavlarına hazırlananlar iyi bilirler ki çok soru çözmek gerekir bu sınavlarda başarmak için.

3 tane sınava ayrı ayrı kitap almak zorunda olan bir işsiz öğretmen olarak dişimden tırnağımdan artırıp kitap aldım sürekli. Aynı evin içinde sevdiğim insanın yüzünü çoğu günler sadece yemek masasında gördüm.

Aile fertlerimin çok ciddi sağlık sorunları oldu, zor günler yaşadılar ellerinden tutamadım zor günlerinde.

Dostlarımla gönül rahatlığıyla oturup çay kahve içip sohbet edemedim. Masanın başında olmadığımda kendimi hep diken üstünde hissettim.

Ve daha burada yazmakla bitmeyecek bir sürü şey tabi ki. Benimle aynı maratona katılan çok fazla meslektaşımla tanıştım bu süreçte, onların hikâyelerini dinledim.

Hepimiz atılmışız bir cenderenin içine cebelleşiyoruz farklı şekillerde ama aynı şey için.

Bütün bu yorucu süreçten sonra 31 Temmuz günü yazın sıcağında evimin dibindeki okulda sınav yapılırken kalkıp fizandaki bir okula sınava girmeye gittim.

Sabah ve öğleden sonra olmak üzere 2 sınava girdim. Sınavdan çıkınca aklımla oynandığını düşündüm.

Sorularda cevabı bulmak deveye hendek atlatmak gibiydi. Bize verilen müfredatla sorulan sorular arasında ciddi bir uyumsuzluk vardı. Bazı soruların iki cevabı vardı vs vs. Ölçme değerlendirme uzmanları bunu inceleyecektir.

Her şeye rağmen Pazartesi sabahı uyanıp 14 Ağustosta yapılacak ÖABT sınavı için çalışmaya başladım. Salı günüde aynı şeklide devam ederken ÖSYM şaşırtmayan skandallarına bir yenisini ekledi.

İddia odur ki bir yayınevinin Türkiye Geneli denemelerinde soruların aynısı aylar öncesinden sorulmuştu.

Genel Kültür sınavının yurttaşlık bilgisi kısmındaki sorular birileri tarafından dershane öğrencilerine dağıtılmıştı.

Soruların gizli internet siteleri üzerinden döviz karşılığı satılacağı ise yüzlerce dosya ve fotoğraf internette elden ele dolaşırken inanılmaz bir bilgi kirliliği yayıldı da yayıldı.

Bazı KPSS dershaneleri bundan nemalanıp kendi reklamını yaparak müşteri kazanmaya çalıştı.

İddialara konu olan yayınevinin kitapları birkaç saat içinde kara borsaya düştü. Kitapçılar yolunu buldu.

Güya öğretmenlerin haklarını savunduğunu iddia eden sendikaların çoğu ise her zaman ki gibi ‘ biz sadece atanan öğretmenlere bakıyoruz canım ya’ tavrını ortaya koyarak şaşırtmadı.

Öğretmenler dehşetle izledi olanları sosyal medyadan haykırdı isyanını. ÖSYM –nasıl bir istihbarat teşkilatı varsa artık- 2 saat içinde hiçbir somut delil sunmadan kopyala yapıştır bir açıklama ile iddiaların gerçek olmadığını söyledi.

Ardından Cumhurbaşkanı tarafından konu DDK’ye sevk edildi. Daha önce benzer iddialarla gündeme gelen ve paçayı kurtaran ÖSYM başkanı gece yarısı kararnamesiyle görevden alındı.

DDK incelemelerini sürdürüyor. Az önce yayınevine operasyon yapıldığını okudum. Tabii bütün bunlar olurken ortalıkta görünmeyen YÖK lütfedip konuyu araştıracağını söyledi aynı zamanda.

Bizler de akıl sağlığımızı koruyarak süreci takip etmeye çalıştık. Sınavın iptal olacağı iddiaları var, iptal olursa 1,5 milyon insan aynı şeyleri tekrar yaşayacak.

Diğer taraftan iptal olmazsa iki hafta sonra ÖABT sınavımız var ama hal böyleyken ona çalışmak gerçekten çok zor. Çalındı ya da çalınmadı bunu bizler bilemeyiz elbette. Bu işin arkasında neler döndüğünü de. Bunu tüm boyutlarıyla ortaya çıkarmak devletin görevi.

Bir yurttaş olarak benim naçizane fikrim, birileri başarılı oldu ya da başarısız oldu gibi bireysel çıkarları düşünmeden bu mesele bu kadar şaibe yaratmışken bu sınavın iptal edilmesidir.

Sınava hazırlanan 1,5 milyon insana sürece dair bir an önce somut delillerle açıklama yapılmalıdır.

Soruları sızdırdığı ya da başka yayınlardan kopya ettiği tespit edilen bütün ÖSYM kadroları görevden alınmalı, görevlendirilecek yeni kadrolar bir an önce sınav takvimi açıklamalı, geçerliliği ve güvenirliği olan bir sınav hazırlanarak sınav en kısa sürede tekrar yapılmalıdır.

Zira daha önce olduğu gibi bir kişiyi görevden alarak meselenin üstü kapatılmamalıdır. Kamu kurumlarında liyakati ortadan kaldırarak, yetersiz ve sürekli skandallara imza atan kadroların önünü açan mülakat uygulaması kaldırılmalıdır. ÖSYM sınav güvenliğini sağlamak için adayları didik didik ararken aynı hassasiyeti kendi personeli içinde göstermelidir.

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi kendi işini yapmalı ve devlet de kurumu denetleyerek sınav güvenliğini sağlamalıdır.

Bunlar tabii ki kısa vadede yapılması gerekenler. Uzun vade için daha başka şeyler gerek. Bekli o da başka bir yazının konusu olur.

Kendi sürecim üzerinden ataması yapılmayan öğretmenlerin hikayesini anlatmaya çalıştım. Azı var fazlası var ama neler yaşıyoruz duyulsun istedim.

Bu mesele öğretmenlerin sorunu olmaktan çıkıp toplumun sorunu olmadığı sürece böyle haberleri duymaya devam edeceğiz.

Bu yazıyı okuyan herkesten ricam bizi bu süreçte yalnız bırakmamasıdır. Okuma sabrını gösteren herkese teşekkür ediyorum.