AKP'nin sonucunu merakla beklediği seçim bugün yapılıyor

Hollanda ile yaşanan krizin ardından AKP bugün Hollanda'da yapılacak seçimlerin sonuçlarını merakla bekliyor.

Tevfik Taş

Yaklaşık 13 milyon Hollandalı seçmen bugün sandık başına gidiyor. Toplam 28 partinin seçim listesinde yer aldığı ülke, tarihinin hemen hiç bir döneminde koalisyonsuz hükümet görmedi. Bugün gerçekleşirilecek seçimden de 14 partinin Hollanda Parlementosu'na (''Tweede Kamer'') gireceği tahmin ediliyor.

 

Hollanda'daki seçim sistemine göre, 150 sandalyeli parlementoda bir sandalyeye tekebül eden yaklaşık yüzde 0,67'lik bir oy oranı seçilmek için yeterli olabiliyor.

Ülke 2012'den beri iktidarda olan sağcı liberal Özgürlük ve Demokrasi İçin Halk Partisi VVD ile sosyal demokrat Emeğin Partisi PvdA'nın koalisyonu ile yönetiliyor.

Koalisyon hükümetinin büyük bileşeninin başbakana sahip olduğu sistemde, mutlak çoğunluk için 76 sandalye sayısını bulmak zorunlu. Bu hesaba göre, Başbakan Mark Rutte'nin partisi şu an 41 sandalyeye sahip. Sosyal demokratların sandalye sayısı ise 36.

Yapılan en son kamuoyu araştırmalarında elde edilen verilere göre, mevcut koalisyon hükümetinin seçimden sonra devam etme şansı bulunmuyor. AKP iktidarı ile gerilime giren ilişkilerin Hollanda'daki seçimlere etkisinin (yaşanan olayların henüz yeni olmasının da etkisiyle) önemli olacağı belirtiliyor.

RUTTE'NİN EMEKÇİ DÜŞMANI POLİTİKALARINI MİLLİYETÇİLİK UNUTTURDU

AKP ile yaşanan gerilim öncesinde Başbakan Mark Rutte'nin emekçi düşmanı neoliberal politikaları sonucunda ciddi bir destek yitirdiği, partisinin yüzde 20'nin altına düşeceği ve parlementoda en fazla 25-28 sandalye elde edeceği belirtiliyordu. Oysa AKP Türkiye'si ile yaşanan olaylardan sonra Rutte'nin yeniden güç topladığı ve seçimden birinci parti olarak çıkacağı öne sürülüyor.

Mevcut koalisyon hükümetinin sosyal demokrat bileşeni PvdA'nın büyük bir erime göstereceği, 36 olan sandalye sayısının 8 - 12'i arasına düşeceği belirtiliyor.

Münster Üniversitesi Hollanda Araştırmaları Merkezi Müdürü tarihçi Andre Krause, Die Zeit gazetesine yaptığı açıklamada Mark Rutte'nin oylarını arttırmasında son günlerde yaşanan gerilim kadar Rutte'nin Şubat ayında kamuoyuna açık mektup olarak yayınladığı sağcı/milliyetçi açılımın da etkili olduğunu belirtiyor. Krause, ''Rutte seçim öncesinde milli duygulara seslenme gereği duydu'' saptamasına yer veriyor.

SIĞINMACI SAYISI BEKLENENİN ÇOK ALTINDA

Sığınmacılar konusunu da sömürmeyi ihmal etmeyen Hollanda sağı, bu başlıkta da göz göre göre yalan söylemekten çekinmiyor. 2016'da Hollanda'ya gelen sığınmacı sayısı toplam 31 bin. Oysa beklenen 90 bin civarındaydı. Yani ''korkulan''ın çok altında bir sayı.

Andre Krause, ''Almanya'da SPD'nin 'Agenda 2010' politikası ile nasıl geleneksel sosyal demokrat seçmeni kendisine küstürdüyse, Hollanda'da da PvdD benzer hatalar yaptı'' değerlendirmesinde bulunuyor.

Münster Üniversitesi Hollanda Araştırmaları Merkezi Müdürü Andre Krause, Hollanda'nın yeşiller partisi ''GL''in adayı Jesse Klaver'in oylarında artış olacağını belirtiyor. 2012 seçimlerinde 4 sandalyeye sahip olan partinin bugünkü seçimden 13 - 18 milletvekiline ulaşacağını ileri sürüyor.

''D66'' adlı liberal 'sol' partinin de yeşiller gibi bir sonuç elde edeceğini ileri süren Krause, sosyal demokrat PvdD'nin en fazla 12 milletvekili çıkartacağını söylüyor.

Maoist geçmişinden değişerek ''demokratik sosyalizm''e evrilen Sosyalist Parti'nin (SP) yeni parlamentoda 10 sandalye elde edeceğini belirtiyor.

Andere Krause, bu partilerin dışında emekliler partisi ''50 Plus'', göçmen partisi ''Denk'', hayvanları koruma partisi ''PvdD''nin de parlementoda az çok temsil edileceğini kaydediyor.

FAŞİST PARTİNİN 11 MADDELİK SEÇİM PROGRAMI

1998'de şimdiki başbakanın partisi VVD'den siyasete girip, parlementoya seçilen faşist Geert Wilders, 2006'da kendi Özgürlük Partisi PVV'yu kurdu.

Tarihçi Andre Krause, ''O zamanlar liberal ekonomi politikalarını savunurdu Geert Wilders'' diye belirtiyor.

Bugünkü seçimin etkili adaylarından olan Wilders'in faşist Özgürlük Partisi'nin seçim programında bir A-4 sayfasına sığan 11 maddelik başlıklar var. Bu 11 maddenin başında ''Hollanda'nın İslam'dan arındırılması'', ''Hollanda'nın AB'den çıkması'' gibi taleplerin yanında soldan aşırma kamucu talepler de yer alıyor. Konut yardımı, ulaşım hizmetlerinin ucuzlatılması, sağlık hizmetlerinin halka açılması ve ek ödenek talebinde bulunulmaması, emeklilik yaşının düşürülmesi, vergi oranlarının düşürülmesi vb gibi.

'ASIL TEHLİKE NEXİT DEĞİL, FREXİT'TİR'

Faşist Özgürlük Partisi'nın bu kamucu gibi duran taleplerini ''demogojik söylem'' olarak niteleyen Hollandalı sosyolog Koen Damhuis, Wilders'in kamusal alanların finanse edilmesi konusuda seçim vaadlerinden bambaşka bir yol izlediğine işaret ediyor. Buna göre, kamu medyasına ayrılan bütçenin iptal edilerek yerine 7,2 milyar avroluk bir anti-islam fonu oluşturmak istediğine işaret ediyor. Wilders, bu rakama nasıl ulaştığını, tam olarak ne yapmaya çalıştığını ise açıklamıyor.

Wilders'in emekçileri aldatmaya dönük demogojilerinden birisi de AB'den çıkılacağı söylemi. Konu hakkında görüşüne başvurulan Hollanda sermaye kuruluşu ROBECO'nun şef ekonomisti Leon Cornelissen dün Frankfurter Allgemeine Zeitung'a yaptığı değerlendirmede rahatını hiç bozmadan gayet kendinden emin bir şekilde şunları ifade ediyor: ''Biz küçük bir ticaret ulusuyuz. Nexit bizim için intihardır'' dedikten sonra ''asıl tehlike Le Pen yani Frexit'dir'' diye konuştu.

WİLDERS'İN SEÇMEN TABANI

Hollandalı sosyolog Koen Damhuis, Geert Wilders'in seçmen tabanı hakkında yaptığı araştırmayı ''Wilders'e giden yol'' (Wegen naar Wilders) olarak kitaplaştırmış. Şubat ayında yayımlanan kitapta Koen Damhuis, faşist partiye oy veren insanları üç ana grup altında topluyor.

Birinci grupta olanlar, en düşük eğitim seviyesine sahip olup, en kıt kanaat yaşamak zorunda kalanlar. Bu gruptakiler başlarına gelen bütün kötülüğün kaynağının göçmenler olduğunu düşünenlerden oluşuyor. ''Göçmenler geldi, işimizi elimizden aldı'' mottosuyla ifade edilen bu düşüncede olanlar, en büyük grubu teşkil ediyorlar. Ayrıca, bu gruptaki insanların büyük bir bölümü daha önceki seçimlerde ''sol partilere'' oy verdiklerini söylüyorlar.

Wilders'in ikinci grup seçmeni, orta düzey işletme sahibi olanlar ve esnaflardan oluşuyor. Bu grup, daralan iş piyasasından, artan ''haksız rekabet''ten yakınan tutucu bir insan grubu.

Üçüncü gruptakiler ise, geçim derdi hiç olmayan, eğitim düzeyi yüksek, sayıca sınırlı bir kesim. Bu kesim faşist parti seçmeni için sosyolog Damhuis, ''Wilders'in ideolojik taraftarı'' nitelemesini tercih ediyor.

PROVAKATÖR AKP

AKP ile gerilim sonrasında Hollanda'da iki partinin oy oranını ciddi oranda arttıdığı bütün kamuoyu araştırmacılarınca paylaşılan ortak bir kanı. Bu partilerden biri Başbakan Mark Rutte'nin liberal VVD'si; diğeri ise, Geert Wilders'in faşist PVV'su.

Mark Rutt'un yüzde 18'in altına düşmemeyi garantilediği, Wilders'in ise yüzde 15'in üzerine kesin olarak çıkacağı ifade ediliyor.