'Afrika'nın Che Guevarası' Thomas Sankara’yı diriltmek

"Afrika'nın Che Guevarası" olarak da bilinen Burkina Faso'nun devrimci önderi Thomas Sankara, yeniden Kara Kıta'nın gündemine girmeye başladı. Kendi ülkesinden Senegal'e kadar birçok ülkede, Sankara'nın pan-Afrika ve devrimci düşünceleri yaygınlık kazanıyor. Ernest Harsch'ın Jacobin'de yazdığı makalenin çevirisini soL okurlarıyla paylaşıyoruz.

Çeviri: Buğra Işık

Senegal gençlik hareketi Y’en a Marre’de önemli bir lider olan Fadel Barro, Afrika’daki aktivistler arasında saygınlık kazanıyor.

2011 yılında Barro ve Y’en Marre dönemin başkanı olan Abdoulaye Wade’nin yeniden seçilmek için anayasayı değiştirmesini engellemek üzere kitlesel bir girişim başlattı. Daha sonraysa, Barro ve onlarca başka aktivist Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde başkanın iktidarda kalmak için yaptığı anayasaya aykırı hareketlerini eleştirdikleri için tutuklandılar.

Kamu önündeyken, Barro sıklıkla favori tişörtünü giyer: önünde Burkina Faso’nun devrimci lideri Thomas Sankara’nın resmi vardır, altındaysa “Hala buradayım” yazar.

Barro, bu hayranlığında yalnız değil. Sankara, Afrika gençliği arasında uzun süredir popüler olsa da, son yıllarda Sankara’nın hayatına ve fikirlerine duyulan ilgi özellikle Burkina Faso’da yeniden artıyor.

Sankara, 1987’de Burkina Faso’da başlayan ilerici değişim ve adalet hareketini engellemeye yönelik yapılan askeri darbede suikasta uğramıştı. Sankara’nın artan popülerliği – Ekim 2014’de Sankara’nın ölümünden sorumlu olan Başkan Blaise Compaoré’yi deviren - Burkina Fasolulardaki derin huzursuzlukla bağlantılı.

AFRİKA'NIN CHE GUEVARASI
Compaoré’nin devrilmesine yol açan aylarca süren gösterilerde, Sankara sembolleri her yerdeydi. Eylemciler onun fotoğraflarını taşıdı ve ses sistemlerinden ses kayıtları oynatıldı. Popüler sloganlarda konuşmalarından alıntılar vardı. Siyaseten ılımlı olan muhalif liderler bile Sankara’nın devrimci hükümetinin amblemi olan sloganı benimsediler: La patrie ou la mort, nous vaincrons! (“Anayurt ya da ölüm, biz kazanacağız!”)

Ana muhalefet partilerinin liderleri – bazıları “Sankaracı” ancak çoğunun başka görüşleri var – gösterilerin başlamasında büyük rol oynamıştı. Ancak rejimin güvenlik güçlerine karşı ayağa kalkan ve onlarla mücadele edenler aktivist gruplar ve gençlik ağlarıydı, onlarca eylemci de bu süreçte hayatlarını feda etti.

Bu grupların çoğu, örneğin Balaï Citoyen (Yurttaşların Süpürgesi), Sankara’yı açıkça kahramanları arasında sayıyor. Eylemciler 30 Ekim’de Ulusal Meclis binasına yürürken (binayı yakmadan önce), Sankara’nın iyi bilinen sloganlarını atıyorlardı, “Halk ayağa kalktığında, emperyalizm çöker.” El Cezire pek çok genç eylemcinin “Afrika’nın Che Guevara’sının” ruhundan ilham aldığını duyurmuştu, Paris gazetesi Le Monde ise Compaoré’nin devrilmesinin “Thomas Sankara’nın çocuklarının intikamı” olduğunu bildiriyordu.

Compaoré’nin ülkeden kaçmasından iki hafta sonra, bir geçiş hükümeti 2015 Ekim’inde seçim düzenlemek üzere kuruldu. Kabine; teknokratlardan entelektüellere, subaylardan sivil toplum liderlerine, Sankara yanlısı birkaç radikal aktivisti de içeren geniş bir yelpazeden oluşuyordu.

Geçiş döneminde başkanlık yapan ve emekli bir diplomat olan Michael Kafando, devrimin “eşitlikçi gelişim modeli”ni övüyordu. Başbakan olan Yarbay Yacouba Isaac Zida ise “Ağustos 1983 devriminden beri gururla taşınan dürüstlük kimliği”ni övüyordu. Yeni bir geçiş parlamentosu kurulmuştu, başkanlığını ise Sankara’ya hayranlığıyla bilinen bağımsız gazete editörü Cheriff Sy yapıyordu.

Uzun zamandır Compaoré’ye muhalif olanlar, Sankara’nın mirasına açıkça sahip çıkanlar artık hatırı sayılır miktarda ahlaki otoriteye sahip, Burkina Fasoluların Sankara’ya dair yaşayan hatıraları da bunu arttırıyor. Başka aktivistlerle birlikte siyasi ve toplumsal sistemde köklü değişimler yapmaya çalışan Sankaracılar, Compaoré dönemindeki ciddi insan hakları ihlallerine ve yolsuzluklara karşı adalet için de uğraşıyor.

Araştırmacı gazeteci Norbert Zongo’nun 1998’de (muhtemelen Compaoré’nin başkanlık muhafızları tarafından) öldürülmesine dair soruşturma yeniden açıldı ve ilk kez Sankara’ya yapılan suikaste dair yargı soruşturma başlattı.

Sankara’nın ölümünün koşullarından bağımsız olarak, onun hayattayken gerçekleştirdiği eylemleri ve fikirleri bugün büyük ilgi çekiyor. Mirasının kalıcılığı devrimci hükümetinin iktidarda kaldığı sürenin çok kısa olduğunu – 1983 Ağustos’undan 1987 Ekim’ine kadar – düşündüğümüzde daha da dikkat çekici oluyor.

Geriye dönüp bakıldığında, Burkina Fasolular – hükümeti sevseler de sevmeseler de – o dönemde ülkede ulusal bağımsızlığın son 25 yılında gerçekleşenden daha fazla olumlu değişim olduğunda hemfikir.

'DÜRÜSTLÜĞÜN VATANI'
Sankara’nın Ulusal Devrim Konseyi (CNR) Ağustos 1983’de iktidara geldiğinde, yabancı medya gerçekleşeni bir askeri darbe olarak yansıtmıştı – Afrika’da gerçekleşen pek çok darbeden biri olarak.

Sankara bir ordu komutanıydı ve pek çok kilit yandaşı (o zamanlar Compaoré de) subaydı. Ancak önceki askeri cuntayı, sol siyasi grupları, kimi sendikaları, öğrenci hareketini ve başka sivil eylemcileri de içeren geniş bir koalisyonun parçası olarak devirmişlerdi. CNR ve kabinesine toplumun farklı kesimleri katılıyordu ve gençlerden, fakirlerden, eski düzenin marjinalize ettiği başka gruplardan etkin destek alıyordu.

CNR’nin genç liderleri (Sankara o zamanlar sadece otuz üç yaşındaydı) başlangıçtan itibaren tepeden birkaç değişiklik yapmayacaklarını belli etmişlerdi. Dünyanın en fakir ve en az gelişmiş ülkelerinden biri olan ülkeyi tamamen değiştirmek istiyorlardı. Bu kırılmayı göstermek için, ülkenin Fransa tarafından verilmiş eski ismi Yukarı Volta’yı Afrika kimliğini temsil eden ve “Dürüst İnsanların Vatanı” anlamına gelen Burkina Faso ile değiştirdiler.

Ülkenin dış politikası da keskin bir dönüş yaptı: Fransa ve öteki Batılı güçlerden ayrılıp, “Üçüncü Dünya”daki anti-emperyalist, devrimci ve radikal ulus hareketlerine ve hükümetlere yöneldiler. Sankara’nın CNR’si açıktan ve aktif olarak Güney Afrika’daki özgürlük savaşçılarını destekliyordu – ilk Burkina Faso pasaportu sembolik olarak o zamanlar hala ayrımcı olan Güney Afrika’da hapiste bulunan Nelson Mandela adına çıkartılmıştı.

Sankara hükümeti Fransa hakimiyetine karşı olan çeşitli grupları da destekliyordu. Latin Amerika gezilerinde Sankara Fidel Castro’yu ve ABD müdahalesine direnen Nikaragualı devrimcileri kucaklamıştı. Afrika içerisinde Sankara ve yoldaşları harekete geçirilmiş nüfuslar temelinde Afrika birliğini savunuyordu – bu kıtada Batılı müttefikleriyle güçlü ilişkilerini koruyan pek çok yöneticinin yaptığı gibi yalnızca laf kalabalığından ibaret değildi.

Bekleneceği gibi CNR, Fransa’nın, ABD’nin ve başka güçlü ulusların düşmanlığını kazandı. Bunların kontrolündeki Afrika devletleri, özellikle komşu oldukları Fildişi Sahili, Mali ve Togo, Sankara hükümetini istikrarsızlaştırmaya çalıştı. Muhalif subaylara bombalama eylemlerinde yardım ettiler ve hatta 1986’da Mali, Burkina Faso’ya karşı kısa bir savaş açtı. 

DEĞİŞEN DEVLET, HAREKETE GEÇEN HALK
Burkina Faso’nun radikalizmi yalnızca dışa ihraçla ilgili değildi. Sankara’nın yönetici konseyi bazı değişimler için yıllar gerektiğini kabul etse de, küçük reformlarla yetinmeyeceğini belirtmişti. Devrimin “büyük görevi” diyordu Sankara, “tüm devlet aygıtının dönüştürülmesidir, yasaların, yönetimin, mahkemenin, polisin ve ordunun.”

Yargı, ordu ve diğer devlet kurumlarına ek olarak Sankara yönetimi yolsuzluğa ve ülkenin elitinin aşırı tüketimine de saldırdı. Tutumluluk ve dürüstlük yeni şiarlar olmuştu ve kamuya açık davalar pek çok üst düzey ismi hırsızlık ve dolandırıcılıktan hapse gönderdi. Sankara tüm mal varlığını halka açıkladı, çocuklarını devlet okullarına yolladı ve devlet işleri talep eden akrabalarını reddetti. 

Daha da temelde, CNR değişen devlet ve yeni harekete geçen yurttaşlar arasındaki bağları güçlendirerek yeni bir siyaset geliştirmeyi amaçladı. Sankara radyodaki ilk konuşmasında herkese hitap etti, “erkek ya da kadın, genç ya da yaşlı” herkesten Devrim Savunması Komiteleri (CDR) denen halk örgütleri oluşturmasını istedi. Belirli bir mahalle ya da köyden doğrudan seçimlerle oluşturulan meclisler tüm yurttaşlara açıktı, CDRler kısa zamanda tüm Burkina Faso’ya yayıldı. Yerel komiteler gerçekten çok popülerdi, mütevazı sosyal kökenlerden gelen insanlarla doluydular, sadece eğitimli birkaç kişiyle değil.

Yaygın kolektif çalışma hareketleri Sankara iktidara geldikten birkaç hafta sonra başladı. İlk çağrılar merkezi otoritelerden gelmişti ancak yerellerde genellikle CDRler tarafından başlatılıp örgütleniyorlardı.

İlk birkaç yılda, örgütlü topluluklar bir dizi projeyi gerçekleştirdi: okulları ve hastane bahçelerini temizlemek, yolları düzeltmek, az bulunan suyu tarım amacıyla kullanmak için küçük barajlar inşa etmek, inşaat materyalleri bulunduğunda okullar, toplum merkezleri, tiyatrolar ve başka tesisler inşa etmek. Yerellerin çabaları bazen hükümetin kapasitesini aşıyordu – örneğin, otoritelerin personel verebileceği veya ihtiyacını karşılayabileceğinden daha çok okul inşa ediliyordu.

Ancak örgütlülük, CDR tekelinde değildi. Pek çok sendikayla ilişkiler karmaşık olsa ve bazen gerilebilse de, yeni örgütler tüm ülkede ortaya çıktı, pek çoğunun merkezle doğrudan bağı yoktu.

Sankara ideolojik görüşleri hakkında netti: Marksistti, dogmatik değildi. Burkina Faso çok yoksul olduğu için, küçük endüstrisi ve küçük maaşlı sınıfıyla, devrimci sürece “sosyalizm” ya da “komünizm” demesi mümkün değildi. Bunun yerine “anti-emperyalist devrim” çerçevesini kullandı ve dış güçlerin egemenliğine karşı birleşik bir ulus kurmak, ekonominin üretim kapasitesini inşa etmek ve halkın açlık, hastalık ve okuma yazma bilmemek en acil toplumsal problemlerine çözüm getirmeye çalıştı.

Yoksulluk halkın çoğunluğu için acı bir gerçek olmayı sürdürse de, Sankara’nın yönetimindeki dört kısa yıl hayat standartlarında küçük gelişmeler sağlamaya başlamıştı: tüm ülkede yeni sağlık klinikleri vardı, yüzlerce yeni okul, yetişkinler için okuma yazma seferberliği ve yoksul çiftçilere artan destek. Devlet görevlilerinin (özellikle üst düzey bürokratların) kemerlerini sıkmalarının yanı sıra, eğitime yapılan kişi başına düşen kamu harcaması 1983 ile 1987 arasında %26.5 artmıştı, sağlıktaysa bu rakam %42.3 oldu.

Kimi Batılı ülkeler, Burkina Faso’nun kalkınma çabalarına yardım etmeyi sürdürdüler, ancak çoğu – hükümetin politikaları sebebiyle – fonlarını düşürdü. Bu iklimde, Sankara ve meslektaşları olabildiğince ekonomik kendine yeterlilik ihtiyacının önemini vurguladılar. Siyasi taleplere bağlı kalkınma yardımlarını kabul etmekten kaçındılar. Sankara, “kendimize güvenmemiz gerektiğini biliyoruz” diyordu.

Özellikle bu kadar kurak bir ülkede, bu çevresel sürdürülebilirliğe ihtiyaç olduğu anlamına geliyordu. Yüzlerce yeni kuyu kazıldı ve ülkenin sahip olduğu az miktardaki suyu korumak için rezervuarlar inşa edildi. Çiftçilere erozyonla mücadele etme yöntemleri ve nasıl organik gübre üretileceği öğretildi. Milyonlarca ağaç ülkenin her yerine dikildi. Çevreye verdiği bu önemle, Sankara pek çok Afrikalı liderin ilerisindeydi.

Sankara kadın hakları vurgusunda da zamanının ilerisindeydi. Kadınlar için okuma sınıfları, kırsal kesimde annelik eğitimi gibi pek çok sosyal ve ekonomik programın yanı sıra kadın kooperatiflerine ve kuruluşlarına destek verildi. Yeni bir medeni kanun evlenme için asgari yaş belirledi, karşılıklı rızaya bağlı boşanmayı getirdi, dullara miras hakkı tanıdı ve başlık parasını baskıladı. Kamusal seferberliklerle kadın sünnetine, zorla evliliğe ve çok eşliliğe karşı çıkıldı.

Afrika’daki yönetici pozisyonlara veya siyasette üst düzeylere çok az kadının çıkabildiği bir zamanda, Sankara hükümeti kadınları hakim olarak, yüksek devlet temsilcileri olarak ve kamu teşebbüslerinin yöneticileri olarak atadı. Sankara’nın 1986 ve 1987’deki son kabinelerinde, beşer kadın vardı, toplamın beşte biri kadındı.  (Bunlardan birisi şimdi Başkan Kafando’nun geçiş hükümetinde adalet bakanı olan Josephine Ouedraogo idi.)

Afrika ve başka yerlerdeki diğer devrimci deneyimler gibi, merkezi liderlikte farklılıklar ortaya çıktı. Sankara’nın kimi yoldaşları ideolojik olarak Stalin, Mao ve Enver Hoca’yı takip ediyordu. CDR tarafından yapılan istismarlar konusunda Sankara’dan daha az endişelilerdi, muhalefete karşı hoşgörüleri yoktu ve sesi çok çıkan sendikacıları tutuklamak dahil olmak üzere güç kullanımını öneriyorlardı.

Zamanla, bu kişiler savunma bakanı olan ve başkanı Fransa yanlısı olan komşu Fildişi Sahillerinin muhafazakar başkanıyla bağları olan Compaoré’ye doğru çekildiler.

SANKARA'NIN SÜREGELEN ÖNEMİ
15 Ekim 1987’de, Compaoré takipçileri bir darbe gerçekleştirdi, Sankara’ya ve bir düzine destekçisine suikast gerçekleştirdi. Burkina Fasolular şaşkın ve korku içindeydi, kitlesel hareketlilik bir gecede çökmüştü. Compaoré rejimi zamanla Sankara döneminin ilerici politikaların ve programların çoğunu yok etti.

Kimi Sankara muhalifleri onun mirasını küçümsemeye çalışıyor, onun döneminde devlet istismarı ve baskı gerçekleştiğini savunuyor. Sankara’nın takipçilerini geleneksel bir “mit”i sürdürmekle suçluyor. Sankara’nın devrimci projesi mükemmel değildi ve putlaştırılmamalıdır. Ordu orantısız bir rol oynamayı sürdürdü, CDR, kitleleri harekete geçirmekteki olumlu rolünden çok istismarlarıyla hatırlanıyor ve otoritelerin siyasi muhalefete çok az hoşgörüsü vardı.

Ancak pek çok Burkina Fasolu hala Sankara döneminin halkın sağlığı ve eğitimindeki, yaratıcı kalkınma girişimlerindeki, yolsuz karşıtı önlemlerindeki, ilerici dış politikasındaki ve toplumsal adalet, kadın hakları ve gençliğin güçlendirilmesindeki ilerici adımlarını hatırlıyor. Sonuç olarak, Sankara’nın fikirleri yaygın olarak yeniden değerlendiriliyor ve bunu hak ediyor da.

Sankara, sadece geçmişten renkli bir kişilik ya da tarih kitaplarındaki bir özgürlük savaşçısı değil. O Burkina Faso’nun önde gelen gazetelerinden birinin yakın zamanda söylediği gibi “yaşayan bir efsane”. “Fikirleri düşünülemez kalabalıkları harekete geçirmeyi sürdürüyor.”