soL (HABER MERKEZİ) CNNTürk kanalında önceki gün yayınlanan röportajında, PKK'nin silah bırakmasından umutlu olduğunu belirten ve Irak'la Türkiye arasında gelişen işbirliği sürecini değerlendiren Talabani, "Irak'ın artık Türkiye'nin önemini kavradığını" söyledi ve stratejik işbirliği mekanizmasının daha aktif işlemesini istedi.
Stratejik ittifakın geliştirilmesi konusunda Irak açısından bir engel görmediğini belirten ve "Ben PKK'ye söyledim, silahlı mücadeleyle bir yere varamazlar, Che devri kapandı, taleplerini parlaementoda dile getirmeliler" diyen Celal Talabani, Türkiye ile Irak'taki Kürt yetkililer arasında yaşanan sorunların da geride kaldığı görüşünü de "Sayın Barzani Türkiye'nin dostudur. Türkiye ile de iyi ilişkiler kurulmasından yana. Bu nedenle Türkiye'nin Barzani'yle ilişkilerinde politikasını yenilemesini bekliyorum" sözleriyle dile getirdi. Talabani'nin söyledikleri, Türkiye medyası, MHP ve CHP'den değişik tepkilerle karşılandı.
MHP adına Grup Başkanvekili Oktay Vural'ın yaptığı açıklamada, Talabani'ye, "Türkiye'nin ne yapması gerektiğini salık verme, bölgenin terör üssü olarak kullanılmayacağına ilişkin taahhüdünü yerine getir" diye seslenilirken, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "Bunlar PKK'nın talepleri" diyerek "kestirmeci" bir yaklaşım sergiledi. Medyanın, röportadan hareketle, gelinen noktayı büyük bir yenilik, hatta reform süreci olarak değerlendirme eğilimi dikkat çekti.
Oysa, bu eğilime yol açan, Talabani'nin "Kürtler silahları alıp da dağlarda PKK ile mücadele etmeyi planlamıyor. Sorunun çözümü için alternatif, Türkiye'deki kardeşlerimizle konuşmaktır. Silahlı mücadele devrinin geride kaldığını düşünüyoruz. Artık diyalog ve diplomasi zamanı. Türkiye'deki Kürtler de şunu anlamalı: Sorunun çözümü PKK'nın yöntemiyle değil, DTP'nin yöntemiyle olur. Benim, Barzani'nin ve diğer siyasilerin temel amacı da dağlarda bulunanları, silah bırakıp siyasi diyaloğa ve ateşkese fırsat tanımaları için ikna etmektir" sözleri, hiçbir yenilik içermiyordu. Kürt egemenlerinin bölgede on yılı aşkın süredir dillendirdikleri ve Kürt dinamiğinin ekseninden yoksul köylülüğün taleplerini kaldırıp yerine "kimlik", "ötekilik" gibi sorunları yerleştirmeleri, bölgede devletin aşiretçi-tarikatçı gerici egemenlerle kurduğu işbirlikçi koalisyona eklemlenmeyi amaçlıyor.
Dün TESEV'in yaptığı "Kürt Sorununun Çözümüne Dair Bir Yol Haritası: Bölgeden Hükümete Öneriler" başlıklı panelde de hemen hemen aynı görüşler dile getirildi: "Yeni ve demokratik bir anayasa, DTP ile diyalog kurulsun, ülke içi ve sınır ötesi bütün operasyonlar durdurulsun, pişmanlık koşulu olmaksızın PKK militanları için af çıkarılarak evlerine dönsünler, Kürtçe eğitimin önü açılsın&hellip"