Bu paket AKP hukuksuzluğunu daha da güçlendirecek

AKP yeni yargı reformu paketini açıkladı. Pakete umut bağlayanlar fena halde yanılacak. Düzenlemeler yargının sorunlarını çözmek bir yana, AKP'nin yarattığı yeni hukuk rejiminin sakat yanlarını daha da güçlendiriyor.

AKP hükümetinin "yargının hızlandırılması" iddiasıyla hazırladığı yargı "reformu" paketi, dün Adalet Bakanı Sadullah Ergin tarafından basına açıklandı. 100 maddeden oluşan paket, bu hafta Meclis'e sunulacak.

Ceza, İcra-İflas, İdari Yargı ile Basın ve İfade Özgürlüğü mevzuatlarındaki değişiklikleri kapsayan yargı "reformu" paketi, basına açıklanmasıyla birlikte eleştirilerin odağına oturdu. Ülkede yaşanan asıl hukuksuzluklara teğet bile geçmeyen paketin, elektrik kaçakçılığı, trafik cezası, icra ve iflas düzenlemeleriyle "yargı reformu", "yargının hızlandırılması" olarak sunulması, AKP iktidarının toplumla alay etmesi olarak değerlendirildi.

İktidara geldiği 2002'den bugüne, özellikle de geniş kapsamlı siyasi soruşturma ve davalar sonucu 60 binden 130 bine tırmanan tutuklu sayısı ve tutukluluk sürelerinin uzunluğu nedeniyle hukuksuzluğu bir yönetim biçimi olarak yerleştiren AKP'nin yeni yargı paketinin zamanlaması, Hrant Dink Cinayeti Davası'nın skandal bir kararla sonuçlanmasının ertesi günü açıklanması nedeniyle dikkat çekti. Paketin zamanlaması dışında kapsamı da, Hrant Dink cinayetinin ardında harhangi bir "örgüt olmadığı" yönünde çıkan kararın arkasındaki irade olan AKP'nin toplumla alay ettiğini bir kez daha belgeledi.

"Tutukluk halinin devamına..."
Özel yetkili savcılıklar ve ağır ceza mahkemelerince başlatılan Ergenekon, Balyoz, Devrimci Karargah, Odatv, Hopa ve KCK gibi soruşturma ve davalarda, asker, gazeteci, yazar, siyasetçi, akademisyen ve öğrencilerin ne ile suçlandıklarını dahi bilmeden tutuklanmaları, uzun sürelerle tutuklu yargılanmaları, yargı sistemindeki "tutuklama sorunu"nu kamuoyunun gündemine taşıdı.

Uzun tutukluluk süreleri, kamuoyunda şu an en çok tartışılan konular arasında başta geliyor. Fakat yargı reformu paketinde, eleştirilere neden olan uzun tutukluluk sürelerinin kısaltılacağı veya koşullarının zorlaştırılacağı gibi hükümler yer almıyor. Paketin ilgili kısmında sadece, mevcut yasada ifade edildiği halde yıllardır uygulanmadığı, AKP hükümetinin de uygulanmamasına göz yumduğu bilinen "tutukluluk için mahkemenin güçlü şüpheler araması gerektiği", yargı sistemine "hatırlatılıyor". Yani, Sadullah Ergin tarafından açıklandığı kadarıyla, mevcut yasaların uygulanmasını "isteyen" düzenlemeler dışında hüküm yer almıyor.

Katalog suçların kaldırılmasına yönelik olarak yeni yargı "reformu" paketinde herhangi bir hüküm bulunmadığı dikkat çekiyor. CMK'nın 100/3. maddesinde tanımlanan ve uluslararası hukukta yer almayan "katalog suçları" kavramı ve bu suçların işlendiğine yönelik kuvvetli şüphe halinde tutuklama kararı verilebileceğine ilişkin düzenlemenin, tutuklamanın istisnai değil, zorunlu olduğunu öngören bir düzenleme olduğu biliniyor. Bu uygulama hukukçuların değişmesi yönünde en çok mücadele verdiği başlıklardan birini oluşturuyor.

Matbu olmayacak, kompozisyon yazacaklar
Tutuklamayı düzenleyen CMK'nın ilgili bölümüne, tutuklamaya, tutukluluk halinin devamına, tahliye isteminin reddine neden karar verildiğinin somut biçimde kararda gösterilmesi gerektiğine yönelik hüküm eklenecek. Mahkemelerin verdiği tutuklama kararlarında "suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu" gibi matbu ifadeler kullanmak yerine ayrıntılı açıklamalar yapılması, tahliyelerle ilgili kararlarda da, tahliye talebi reddediliyorsa, bunun istenen ceza ile nasıl ölçülü olduğu açıklanması öngörülüyor.

Özel yetkili mahkemelere devam...
CMK'nın 250. maddesinde düzenlenen ve deyim yerindeyse eski devlet güvenlik mahkemelerini aratır hale gelen özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin, savunma hakkını kısıtlayan kovuşturma usullerinin yanı sıra, tedbirden çok cezaya, istisnai olmaktan çok kurala dönüştürdükleri tutuklama kararları ile adil yargılama ilkesine karşı tehdit anlamına geldikleri biliniyor. Adil yargılama hakkının ve hukuk güvenliğinin önündeki en büyük engel olan Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinin kaldırılması gerektiği, hukuk çevreleri ve insan hakları örgütleri tarafından uzun bir süredir dile getiriliyor.

Yargı reformu paketi, işte bu özel yetkili mahkemelerle ilgili de bir yenilik getirmiyor. Hukuk çevreleri, özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasını kapsamayan paketin bu haliyle "reform" niteliği taşıyamayacağını belirtiyor.

Özel yetkili ağır ceza mahkemelerine yönelik kamuoyundaki eleştiriler gerekçe gösterilerek açıklanan kimi değişiklikler ise, "Özel yetkili savcılık ve mahkemelerin, şüphelinin ifade tutanağına, bilirkişi raporlarına, adli işlemlere ilişkin delillere, şimdi olduğu gibi soruşturma bitene kadar değil en fazla 3 ay için gizlilik kararı koyabileceği" ve "Özel yetkili mahkemelerde, esas hakkında savunmalar yapılırken sanık ve avukatına süre sınırı konulamayacağı" şeklinde...

"Gizli tanıklık", "gizli soruşturma delilleri" kaldırılmadı, aksine bilirkişiler de "gizlendi"
Uzun süreli tutukluluklarla ilgili bir gelişme görülmezken, bir asılsız ihbar mektubuna, birkaç gizli tanığa, gizli soruşturma delillerine dayandırılan tutuklamaların ve davaların da sonunun gelmeyeceği anlaşılıyor. Çünkü AKP hükümetinin yeni yargı "reformu" paketinde bu konularla ilgili hiçbir değişiklik yer almıyor.

Tanık ve "kanıt"ların şüphelilerden kaçırıldığı yargılama süreçlerine ilişkin yüzlerce haber basına yansımışken, gizli tutulanların arasına birisi daha ekleniyor. Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki davalarda bilirkişilik yapan kişilerin isimlerine, "hedef olmamaları için" bundan böyle raporlarda yer verilmeyeceği açıklandı. Bilirkişilerin adlarının sansürleneceği bilgisi, hazırladıkları raporların güvenilmezliği defalarca kanıtlanmış ve sanık avukatlarının güvenilir bilirkişi aramak zorunda kalmalarına yol açmış sayısız örneğin deşifre edildiği davalarda, bilirkişilik kurumunun daha da karanlık işlere alet edileceğinin işaretini veriyor.

Gizli dinlemelere devam... ve, hangi gazetecilere özgürlük?
Sadullah Ergin'in açıkladığı yargı "reformu" paketinde, geçtiğimiz yasama döneminde, "basın özgürlüğünün sınırlarının genişletilmesi" için hazırlandığı iddia edilmesine karşın ciddi eleştirilerle karşılanan düzenlemenin büyük ölçüde yer alacağı anlaşıldı.

Düzenlemede, istihbarat için telefon konuşmalarının dinlenmesi suç sayılmazken, bu konuşmaların yayımlanmasının da suç olmayacağı, iddianamelerde yer verilen özel hayata ilişkin bilgilerin haber yapılmasının suç sayılmayacağı, gizliliği ihlal edilerek elde edilmiş kaydın bir kez yayımı halinde, buna dayanarak haberleştirilmesinin suç oluşturmayacağı gibi düzenlemeler yer alıyordu. Buna karşılık, yargıçlar hakkındaki eleştirilerin bile suç sayılmasının önü açılıyordu.

Sanık avukatlarından önce yandaş basına, üstelik bavulla belge verilmesine varan hukuksuzluğun, yine bavulcuları değil, evleri ve işyerleri basılan, bilgisayarlarına ve basılmamış kitaplarına el koyulan gerçek gazetecileri vurmaya devam edeceği anlaşılıyor.

(soL-Haber Merkezi)