AKP’den bayram hediyesi

AKP hükümeti, Türkiye'ye füze savunma sistemi kurulması ile ilgili süreçte gaza bastı. İşte AKP'den Türkiye halkına füzeli, radarlı bayram hediyesi...

Başbakan Erdoğan, G-20 toplantısı nedeniyle gittiği Güney Kore'de, ABD Başkanı Barack Obama ile Türkiye’ye füze kalkanı yerleştirilmesi konusunu görüştü. Basında, füze kalkanı konusunda ABD ile “sıkı pazarlık” olarak yorumlanan görüşme aslında pazarlıktan ziyade icazet alma özelliği taşırken Erdoğan’ın şart diye öne sürdüğü maddeler ise içinde türlü tuhaflıklar barındırıyor.

NATO ne derse o olur
Çeşitli basın yayın organlarında “ABD ile sıkı pazarlık”, “Erdoğan’dan taviz yok”, “Füze kalkanı için üç şart” gibi başlıklarla verilen Obama-Erdoğan görüşmesi aslında ne bir pazarlığı ne de AKP hükümetinin ABD’ye taviz vermediğini yansıtıyor. Erdoğan, füze kalkanı projesinin ilk gündeme geldiği günden beri NATO’nun emir eri olan bir ülkenin başbakanı gibi davranmaktan öte bir şey yapmıyor.

Tüm sürecin NATO’nun öngördüğü şekilde işlemesi gerektiğinin altını sıklıkla çizen Erdoğan, Obama ile yaptığı görüşmeyi de şu şekilde anlatıyor: "Bu görüşmemiz esnasında, balistik füze savunması ile alakalı konu aramızda ayrıca gündeme geldi ve hassasiyetimizi kendilerine aktardık. Gördüğüm kadarıyla hassasiyetlerimiz noktasında herhangi bir farklı düşünceleri yok. Tabi hepsinden önemlisi bir NATO üyesi ülke olmamız hasebiyle her şeyin NATO çerçevesi içerisinde olması ve bu çerçeve içerisinde eğer bir adım atılırsa, bu adımı atabileceğimiz ki, bunun başında bir defa öyle bir anlaşma içerisinde herhangi bir ülkenin isminin kaydedilemeyeceği, bunun yanında böyle bir balistik füze savunması nereye yerleştirilecek?

Bu Türkiye'de böyle bir şey olduğu zaman Türkiye'nin genelini kapsaması lazım. Yani belli bir noktayı değil. Ve tabi bunu kimin komuta edeceği hususları, ondan sonra bunun tabi teknik olarak bazı izahları var ki bu teknik izahlar konusunda da yine taleplerimiz oldu. Bu taleplere de ben doğrusu olumlu baktıklarını gördüm. Lizbon görüşmelerine ki ben katılamayacağım, sayın Cumhurbaşkanımız, Dışişleri ve Savunma Bakanlarımız katılacaklar, onlar o görüşmeleri yapacaklar. Ama şu anda ilk etaptaki yaklaşımlarımız bu. Bu yaklaşımlar çerçevesinde nasıl adım atılacağını artık NATO yetkililerinden göreceğiz. Ona göre de nihai karar verilecek. Yani şu anda verilmiş olan nihai bir karar söz konusu değildir."

Şartlar ne ifade ediyor?
Başbakan Erdoğan’ın füze savunma sistemi kurulması ile ilgili “şartları” ya da kendi ifadesiyle “hassasiyetleri” ise aslında “şart” olma özelliği taşımıyor.

Erdoğan’ın ilk şartı olarak nitelendirilen “projenin NATO çerçevesinde olması” söylemi şart olmakta oldukça uzak. Çünkü, ABD’nin sürece NATO’yu da katmak için verdiği uğraşlar sonucu zaten proje ABD ve NATO eli ile yürütülüyor.

NATO belgelerinde tehdit olarak hiçbir ülkenin adının geçmemesi “şartı” da oldukça tuhaf gözüküyor. ABD’nin de NATO’nun da zaten dış politikada böyle bir yöntem izlemesi, herhangi bir ülkenin adını vererek projeyi hayata geçirmesi beklenmiyor. Ayrıca bugün “şart” olarak nitelendirilen bu durum yaklaşık bir ay önce Dışişleri Bakanı Davutoğlu tarafından dile getirilmişti. Davutoğlu, Brüksel’de “Biz Soğuk Savaş mantığı veya yaklaşımı içinde, herhangi bir bloklaşmaya yol açabilecek tanımlamalardan uzak kalınması gerektiğini düşünüyoruz” demişti.

Erdoğan’ın son “şartı” ise projenin “Türkiye’nin bütününü kapsaması”. ABD ve NATO’nun gönül rahatlığıyla kabul edeceği bu söylemin ne ölçüde “şart” olduğu ise bilinmiyor.

Erdoğan’ın belli şartları ortaya koyması, şartların kabul edilmesi durumunda projenin kabul edilmiş olacağı anlamına geliyor. Ancak hiçbir yaptırımı olmayan bu “şartların” ABD ve NATO tarafından zaten bilindiği ve kabul edildiği düşünülürse AKP Türkiye’yi kendi eliyle ateşe attığı bir kez daha gözler önüne seriliyor.

Türkiye kendini ağırdan mı satıyor?
Ancak Erdoğan-Obama görüşmesi ile ilgili değerlendirmelerin yer aldığı yazı ve haberlerin “Başbakan Obama’ya söz vermedi” , “Hemen ‘evet’ denmedi” gibi başlıkları dikkat çekiyor. Erdoğan’ın, ABD ve NATO’nun zaten öngördüğü ve kabul etmeye hazır olduğu kimi “şartlar” öne sürerek hemen “evet” dememiş olması Türkiye’nin kendini ağırdan satması olarak yorumlanması da şaşkınlık uyandırıyor.

Oysaki NATO Parlamentosu Türk Grubu Başkanı olan AKP milletvekili Vahit Erdem, yerleştirilecek radar ve füzesavarlarla ilgili olarak “Bunların bakımı, işletmesi, komuta sistemi konusunda Türkiye hazırlığını yaptı. Tüm bu konular Lizbon Zirvesi'nde konuşulacak” diyerek Türkiye’nin çoktan “evet” demiş olduğunu gözler önüne seriyor.

AKP hükümeti Türkiye'yi ateşe atıyor
Erdoğan, Türkiye ile ilgili nasıl adım atılacağının NATO yetkililerinden görüleceğini açık bir dille ifade ederken aslında Türkiye’yi ateşe atıyor. Daha önce birçok ülke tarafından reddedilen projenin uygulama alanı olarak Türkiye’nin seçilmesinin birçok anlamı bulunuyor.

Füze kalkanı projesinin hayata geçirilmesi halinde Ortadoğu’da dengelerin değişeceği biliniyor. ABD’nin ve NATO’nun bir nevi Ortadoğu’ya müdahale aracı olarak kullanacağı füze kalkanının İran ile Türkiye arasında gerginliklere yol açacağı da öngörülüyor. Türkiye’nin tehdit olarak algılanan ülkelere karşı savunma sistemi hayata geçirmesinin de tehdit olarak algılanabileceği düşünülüyor. AKP’nin Ortadoğu’da siyasi kriz yaratacağı aşikar olan bir projeye imza atması Türkiye halkını ateşe atması anlamına geliyor.

Kutsal görev!
Bush öneminde, Çek Cumhuriyeti'ne iki büyük radar ve Polonya'ya da bu radarlarla birlikte çalışacak füze vurma sistemleri kurmak istenmiş, ancak süreç Rusya’nın itirazıyla askıya alınmıştı. ABD, sistemin İran’a karşı kurulduğunu belirtmiş, Rusya yine de topraklarına bu kadar yakın bir konuma füze kalkanı yerleştirilmesine razı olmamıştı.

AKP, başka ülkelerin kabul etmediği bir sistemi Türkiye’nin neden kabul edeceğine ilişkin soruları da “NATO görevi” ile yanıtlıyor. AKP’nin baştan beri sürecin bir ABD projesi olmak yerine bir NATO projesi olmasını zorlamasını zorladığı biliniyor.

NATO Parlamentosu Türk Grubu Başkanı olan AKP milletvekili Vahit Erdem diğer ülkelerin kabul etmediği projeyi Türkiye’nin neden kabul ettiği sorularına cevap olarak ise “Bu bir NATO projesi olarak ele alındığı ve biz de bir NATO ülkesi olduğumuz için ‘Bu bir görevdir’ diyebiliriz. Çünkü NATO üyesi her ülke, NATO ülkelerinin savunmasından sorumludur. Bu Washington anlaşmasının gereğidir” şeklinde cevap verdi.

AKP ne çabuk yola geldi
Son birkaç haftadır ülke gündeminden düşmeyen Türkiye’ye füze savunma sistemleri yerleştirilmesi konusunda AKP’nin “hızı” da takdire şayan.

Yalnızca bir ay önce, 15 Ekim’de, ABD ve NATO’nun Türkiye’ye füze kalkanı yerleştirilmesini tartıştığının hatırlatılması üzerine Erdoğan’ın “Tartışılması bizi ilgilendirmez. Bizden böyle bir talepte bulunulmadı. Lizbon Zirvesi’nde de böyle bir emrivakiyle karşı karşıya olmamız söz konusu değil” şeklinde yanıt verdiği biliniyor.

AKP’nin sadece bir ay içinde süreçten haberdar olup, şartlarını bildirip bir de sürecin savunuculuğunu yapar hale gelmesi ve teknik ayrıntıların tartışılmaya başlanmış olması bir hayli şaşırtıyor.

(soL - Haber Merkezi)