Bir Yılbaşı Öyküsü (*)

Ozan Botan

Blog: Serbest Kürsü

İlginçtir, ilk kez bir 31 Aralık gecesini okuyarak geçiriyorum. Ben diyeyim tercih, siz deyin zorunluluk. Her ne kadar okuma eylemi birden fazla kişinin olduğu (tercihen herkesin okuduğu) bir ortamda da yapılabilir olsa, peşinen söyleyeyim: 2017'ye yalnız giriyorum. Büyük bir ailenin parçası olmanın güveni ve heyecanıyla...

İnsan eylemi ve iradesi, son yüzyıla her yönüyle damga vurdu. Dünyamız aydınlık ve karanlığın kalın çizgisi arasında salındı, aydınlığa ulaştı, fırsatları kaçırdı, karanlığa gömüldü, cezasını çekti ve çekiyor... Nihayetinde 2016 yılında iliklerimize kadar hissettiğimiz kadarıyla, salt ülkemizde değil tüm cihanda, bir çukura itilmiş durumdayız. Şüphesiz bu çukur, pisliği işaretlediği kadar, tahayyül edebilene kendi dışındaki dünyayı ve olanakları da gösteriyor.

Aslına bakarsanız uzun yıllardır bu çukur varlığını koruyor, biz de içindeki yerimizi... Kafayı dışarı doğru uzatma ve dik tutma iradesi gösteren insanlığıyla birlikte.. Suriye'de, Küba'da ya da ülkemizde... Mesele ve olanağımız şu ki, koca yaşlı şişko dünyamız nasıl geldiyse öyle gitmiyor, kalıplara sığdırılamıyor, büyük insanlık gerici niyetlerle malûl çerçevelere hapsedilemiyor.
Öte yandan insanlık, özel olarak da ülkemiz, müthiş bir güvensizlik ve bıkmışlıkla kurtulmaya çalışıyor son seneden. Bombalar, işsizlik, geleceksizlik, iş cinayetleri, huzursuzluk... Eylemden ve yaşadığı hayatın öznesi olmaktan arındırılmış bir 2017 güzellemeciliği... Her şey kendiliğinden olacakmış gibi. Yeni yıl bu denli bonkörmüşçesine. Bitsin denilen 2016'yı 12 ay önce farklı saiklerle arzulamış görünerek...

Dudintsev, en meşhur olmayan öyküsünde (**), belki de kadim bir problemimize dikkat çekiyor. Zaman akıp gidiyor ve bizim yaşadığımız süreyi ne yönde/hangi ulvi amaçlarla anlamlandırdığımız, aslında zamanın hızlı ya da yavaş akmasına içeriliyor. Böylece belki de geride kurtulunmak istenen bir yıl ya da bir zaman sonra geçiştirilmek istenen yeni yıl değil de; yaptıklarınla değerli bir yıl ya da kendini yeniden üreteceğin bir gelecek kurgusunun parçası olarak önümüzdeki yıl kalıyor.

Geldiğimiz noktada ihtiyacımız olan budur. 2016 başka bir açıdan bakıldığında, 2017 ya da sonrasında hayatı ayağa kaldıracak gelişmelerin yaratıcısı olacak kriz ve gerilimlerin yoğunlaştığı bir yıl olmuştur. Kriz varsa, olanak vardır. Tek başına önemsizdir. Ama olanağı görenler artarsa, olanağı gerçeğe çevirmek hayatı anlamlandırmak ve zamanı hızlandırmak olarak vücut bulacaksa... İşte o zaman 2017 hoş gelir. Hem de bu vücudun iskeleti yeni yılın daha ilk haftasında doğruluyorsa tam tamına, 2017'nin önünde kim durabilir?


(*) Günlerdir gericilerin hedef gösterdiği yılbaşı kutlamaları Reina'da kana bulandı. 2017 kendi kendine mutluluk ve huzur getirmeyecek. 
(**) Bir Yılbaşı Öyküsü, Yazılama Yayınları