Yeni bir cumhuriyet için öğretmenler

29 Ekim 1923 Cumhuriyeti’ni ortadan kaldıran dinamikler, eğitimin de kamucu ve aydınlanmacı kazanımlarını bitirdi. Paralel olarak 1923 Cumhuriyeti’yle birlikte Türkiye’de öğretmenin edindiği halkçı ve ilerici rol de Türkiye’nin emperyalizme giderek daha fazla bağımlı hale gelmesi ve özellikle 12 Eylül’ün ardından gericiliğin tüm toplumsal dokuya yaygınlaştırılmasıyla, öğretmen kimliğinden ayıklandı. Öğretmenlerin ilericiliği, halkın yanında yürümesi ve tüm toplumun öğreteni olması, Cumhuriyet’i ve onun kazanımlarını parça parça kemirenler için oldukça tehlikeliydi. Bu nedenledir ki öğretmenin üzerinden halkçılık ve ilericilik gömleğini çıkarmak istediler.

1923 Cumhuriyet’i öğretmene, “fikri hür, vicdanı hür nesiller” yetiştirme görevi veriyordu. Bu dönemde pek çok yoksul köylü çocuğu, öğretmen yetiştiren okullara gitti. Bu sözlerden görev çıkararak yetişti ve öğretmen olarak yine köylere döndü. Döndüğünde, köyün çocuğuna da halkına öğretmen olmaya çalıştı. Okulda da, tarlada da öğretmenlik yaptı. Kendisini cumhuriyetin öğretmeni olarak görüp, “fikri hür, vicdanı hür nesiller” yetiştirmek için çabaladı durdu. Cumhuriyet ise emperyalizmin gölgesini üzerinde daha fazla hissettikçe, içerdeki patron-ağa daha fazla güçlendikçe üstüne gitmeye başladı bu ilerici, devrimci öğretmenin. Birinci Cumhuriyet, cumhuriyet değerlerine sahip çıkan öğretmenini ezdikçe, eziyordu aslında.

Birinci Cumhuriyet’in okulları olan Köy Enstitüleri’nde ve diğer öğretmen okullarında yetişenler, güçlü bir öğretmen örgütlülüğünün ilk tohumlarını attı. Önce öğretmenler federasyonu kurdular. 1961 Anayasası’nın ardından da, öğretmenlerin, emperyalizme, gericiliğe, sömürüye ve bu yönde süren eğitim politikalarına karşı verdiği mücadelesiyle bütün ülkeyi sarsan Türkiye Öğretmenler Sendikası’nı (TÖS). Hani şu düzenlediği Devrimci Eğitim Şurası’nda, “(...) Ülküm işçiye iş, köylüye toprak, bebeye süt, yavruya ekmek ve kitap, gence gelecek sağlamaktır (…) ” diye ant içen öğretmenlerin örgütünü. Cumhuriyeti kemirenler 12 Mart darbesinin ardından kapattılar TÖS’ü, Cumhuriyet’i ileri taşımaya çalışan öğretmenleri tutukladılar, sürgüne yolladılar.

Yılmadı devrimci öğretmen, TÖB-DER’i kurdu sonra. 12 Eylül’ün hemen öncesinde, yaklaşık 200 bin üyeyle, eğitim emekçilerinin yüzde 70’inin örgütlü olduğu TÖB-DER’i. Emperyalizme, sömürüye karşı mücadele ederken, “ırkçı-şoven, asimilasyoncu eğitime son” sloganını da ana sloganlarından biri yapan TÖB-DER’i. 12 Eylül’de kapattıkları TÖB-DER’in üye öğretmenlerine de yapmadıklarını bırakmadılar. Devrimci, ilerici öğretmene yapmadıklarını bırakmayanlar, Cumhuriyet’i kemirenlerdi aslında.

Cumhuriyet’in kazanımlarına son vuruşu, İkinci Cumhuriyeti kuran AKP yaptı. Kurduğu gerici ve piyasacı düzenini yaşatmak için öğretmenine de, “dindar ve kindar nesiller” yetiştirme görevi verdi. Gerici düzeninin eğitimi sistemi 4+4+4 ile, imamı öğretmenin odasına soktu, öğretmenin karşısına koydu. Eğitim fakültesinden yetişen öğretmenlerin önemli bir kısmını da imamlaştırdı.

Ancak bu ülkenin Cumhuriyet’in çocuğu öğretmenlerinden yetişen genç öğretmenleri de var. Onlar da TÖS’ün “öğretmen yalvarmaz, boyun eğmez, ders verir” diyen Başkanı Fakir Baykurt’un öğrencileri. Yeni bir ilerici öğretmen kuşağı, Cumhuriyet’in değerlerini taşıyan öğretmenlerinden öğrendiklerinin üzerine yaslanarak kendisini gösteriyor yavaş yavaş. Artık geri dönüşün olmadığını bilerek, yeni cumhuriyeti öğrencilerine, geleceğe taşıyacak olanlar da onlar.