'Türkiye'de Kadın Emeği' broşürü yayımlandı

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken Komünist Kadınlar ve TKP Emek Merkezi 'Türkiye’de Kadın Emeği: Kadın Emekçilerin Karşı Karşıya Kaldığı Sömürünün Görünümleri' başlıklı bir broşür yayımlandı.

soL - Haber Merkezi

İşçi sınıfının mücadele tarihinde önemli bir yer tutan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken Komünist Kadınlar ve TKP Emek Merkezi “Türkiye’de Kadın Emeği: Kadın Emekçilerin Karşı Karşıya Kaldığı Sömürünün Görünümleri” başlıklı bir broşür yayınladı.

Broşürde, kadın emekçilerin sömürü düzenine boyun eğmeyeceklerini, eşit ve sömürüsüz bir dünya için mücadelede ön saflarda yer alacaklarını her deneyimde yeniden gösterdikleri vurgulandı. Bu deneyimlerle beraber 8 Mart 2020’de bu düzeni değiştirmek isteyenlerin Türkiye’de emekçi kadınların mücadelesini yükseltmek görevi ve sorumluluğu bulunduğu belirtilen broşürde, düzenin değişmediği durumda kadınlar adına eşitsizliklerin derinleşeceği ve sömürünün artacağının altı çizildi.

Broşürde sermaye egemenliğinin derinleşmesinin eşitsizlikleri arttırdığı belirtildi: “Kadınların çalışma yaşamına katılımı, istihdamı, ücretleri bu eşitsizliklerden payını alırken, sermaye egemenliği derinleştikçe, paranın gücü arttıkça; kadınlar aynı işi yapsa da daha az kazanıyor, üstelik eğitim alsa da bu gerçek değişmiyor.”

Broşürde öne çıkan saptamalar şöyle:

  • Bugün teknik gelişim ve teknolojik ilerleme ile birlikte üretimin büyük oranda otomatize edilmesi, beden gücü gerektirecek imalat sektörü oranının azalması ve toplumsal üretimde hizmet sektörünün artan rolü ile birlikte dünyada, hâlâ erkeklere göre düşük olmakla birlikte, kadınların işgücüne katılım oranı yükselerek yüzde 47,66’ya çıktı.
  • Kapitalizmin bitmeyen kriz döneminin aynı zamanda işçi sınıfının örgütsüzlüğünün de yaygınlaştığı dönem olması nedeniyle, geçim sıkıntısı içindeki emekçi sınıfların kadınlarının çok daha düşük ücretlere çalışması neredeyse doğallaştı. Bu açıdan devletlerin ve şirketlerin önemli ölçüde ucuz emek gücü üzerine kurulu kalkınma ve büyüme stratejileri için kadın emek gücü artık vazgeçilmez hale gelmiştir. Bugün dünyada kadınların ücreti erkeklerden ortalama yüzde 20 daha düşüktür.
  • Patronların ve onları temsil eden siyasetçilerin kadın istihdamını artırmaya yönelik politikalar geliştirmesinde temel amaç, “modern çağa uygun,” cinsiyetler arasındaki uçurumları kapatma ihtiyacı değildir. Buradaki temel amacı, ekonomik büyümenin sürdürülebilmesi için kadın emek gücüne olan ihtiyacı süslü sözler ve popülist politikalarla servis etmek oluşturuyor. Üstelik kapitalizm, kadın emek gücünün daha kolay “yönetilebilir” olması için kadın üzerinde türlü mekanizmalarla baskı kurmaya devam ediyor.
  • Çalışabilir yaştaki nüfusun yarısından fazlasını kadınlar oluşturuyor. Ancak çalışma yaşamına katılabilen kadın sayısının toplam kadın nüfusuna göre oldukça düşük olduğu görülüyor. Türkiye ortalamasının yüzde 52,5 düzeyinde olduğu işgücüne katılım oranı, erkeklerde yüzde 71,6 iken kadınlarda yüzde 33,9 ile ortalamanın hayli altında kalıyor.

KADIN İŞSİZLİĞİ YÜKSEK, ÜCRETLER DÜŞÜK

  • Kadınların işsizlik oranı erkeklerden daha yüksek. Dar tanımlı işsizlik oranı kadınlarda yüzde 16,6 iken, geniş (gerçek) işsizlik oranı yüzde 27’ye çıkıyor. Bu değer ortalama geniş tanımlı işsizlik oranının 7 puan üzerinde bulunuyor. Kadınlar bir yandan daha kötü çalışma koşulları altında çalışırken, erkeklere göre işsizlik riskiyle daha fazla karşı karşıyalar. Nitekim sanayi, inşaat ve hizmet sektörlerinde işsizliği tanımlayan tarım dışı işsizlik oranı erkeklerde yüzde 13,1 iken kadınlarda yüzde 20,6’ya çıkıyor. Genç nüfusta işsizlik oranı ise en yüksek değer olan yüzde 24,5’e çıkarken bu yaş grubundaki kadınlarda işsizlik oranı yüzde 30,9 değerine yükseliyor. Neredeyse üç genç kadından birinin işsiz olduğu görülüyor.
  • Kadınların 11 milyon 700 bini ev işleri ile meşgul olduğu için işgücüne katılım sağlamıyor. Ülkemizde ev işleriyle meşgul olduğu için işgücü içerisinde yer almayan kadın nüfusunun büyüklüğü birçok dünya ülkesinin nüfusundan daha fazla.
  • Eğitim durumu ve cinsiyete göre istihdam verileri incelendiğinde, eğitim durumu ne olursa olsun kadınların istihdamının çok daha düşük olduğu görülüyor. Yükseköğrenimli kadınların sadece yüzde 57,7’si istihdam edilirken, erkeklerin yüzde 78,2’si istihdam ediliyor.
  • Kadınlar, aynı eğitim düzeyindeki erkeklere göre daha düşük gelir elde ediyor. Farklı eğitim kademelerinde değişmekle birlikte, kadınların geliri erkeklerin gelirinin ortalama yüzde 60-70 düzeyine ancak ulaşıyor.

GÜVENCESİZ, ESNEK VE KAYITDIŞI ÇALIŞMA

  • Ülkemizdeki istihdamın yaklaşık üçte birini oluşturan kadın işçiler, çalışma yaşamının daha güvencesiz, kayıt dışı ve düşük ücretli kesimi olmayı sürdürüyor. Kadın işçilerin istihdam edildiği sektörlerin başında hizmet sektörü gelirken, bunu en güvencesiz sektörlerden biri olan tarım takip ediyor. Bunun yanında imalat sanayi içinde kadınların yoğun olarak çalıştığı sektörler arasında da tekstil ve hazır giyim kayıt dışı çalışmanın ve kuralsızlığın yaygın olduğu sektörler olarak öne çıkıyor.
  • Kadınların gün geçtikçe daha yaygın biçimde çalışmaya başladıkları alanlardan biri ise ev işçiliği. Gerek Türkiye’li gerekse göçmen kadınların çalıştığı bu alan güvencesiz ve kayıt dışı çalışmanın en yüksek olduğu, denetimsiz, kuralsız, acımasız ve risklere en açık çalışma biçimini oluşturuyor.
  • Esnek çalışma dayatmasından en fazla etkilenen kesim ise yine kadın işçiler oluyor. Patronun dilediği zaman, dilediği sürede, dilediği kadar işçi çalıştırması olarak özetlenebilecek esnek çalışma biçimleri kadın işçiler arasında hızla yaygınlaşıyor. Üstelik bu çalışma biçimleri kadınların lehine düzenlemeler olarak topluma sunuluyor.

İŞYERİNDE KADINA YÖNELİK ŞİDDET VE AYRIMCILIK

  • Kadın işçilerin maruz kaldığı bu çalışma koşullarına bir de toplumsal bir sorun olarak kadına yönelik şiddet ekleniyor. Sözlü tacizin ve zaman zaman cinsel tacizin, patron ve yargı tarafından “kötü niyet” bile sayılmaması, emekçi kadınları bu tür şiddetle baş başa bırakıyor. Tacizciyi meşru gören bu koşullarda çalışan kadının tacizi şikâyet etmesi, işten çıkarma bahanesi haline gelebiliyor. Kadın işçileri güçsüz ve güvencesiz gören patron sınıfı, kadınları daha fazla çalıştırabilmek ve baskı altına alabilmek için fiziksel şiddete başvurmaktan da çekinmiyor.
  • İşe alım mülakatlarında erkek işçiler için yaygın bir kriter olarak kullanılmayan medeni hal ve çocuk sahibi olma durumu, ev ve çocuk bakımı kadının rolü olarak benimsendiği için kadın işçilerin karşısına temel bir sorun olarak çıkıyor.
  • Ev işi ve çocuk/yaşlı bakımı kadının görevi olarak kabul görüyor. Bu toplumsal tasarımdan kadın işçinin payına düşen işe girerken hamile kalmayacağına söz vermeye zorlanma, evlenince fazla mesai yapamaz gözüyle bakılıp işten çıkarılma, sadece evde değil işyerinde de çay yapma, temizlik yapma, getir-götür işi yapma gibi uygulamalarla daha fazla ayrımcılık oluyor.

Broşürün tamamına aşağıdaki linkten ulaşılabilir:

https://tkp.org.tr/sites/default/files/dokumanlar/kadinemegi-son.pdf