SÖYLEŞİ | Erhan Nalçacı ile Afganistan üzerine: ABD hegemonyasını sürdürmekte zorlanıyor

Dünya son günlerde en çok Afganistan'da yaşananları konuşuyor. soL yazarı ve Dayanışma Meclisi üyesi Profesör Erhan Nalçacı son gelişmelerle ilgili sorularımızı yanıtladı.

Haber Merkezi

Dünya son günlerde en çok Afganistan'da yaşananları konuşuyor. ABD'nin çekilmesi sonrası Taliban'ın hızla ülkenin kontrolünü eline alması kadınların durumundan, uluslararası güç savaşlarına çok sayıda konuyu gündeme getirdi.

soL yazarı ve Dayanışma Meclisi üyesi Profesör Erhan Nalçacı son gelişmelerle ilgili sorularımızı yanıtladı.

ABD'nin Afganistan'dan çekilmesinin ardından Taliban'ın hızla ülkenin kontrolünü eline geçirmesini kimileri ABD tarihinin en büyük fiyaskolarından biri, kimileri de ABD'nin yine bir plan yaptığı şeklinde yorumladı. Sizce ne oluyor Afganistan'da, bu yorumlardan hangisine daha yakınsınız?

Afganistan’da ABD’nin düştüğü durumun tekil bir fiyaskodan çok emperyalist hegemonyayı kaybetme sürecinin belirtilerinden biri olduğunu düşünüyorum. Kabil Havaalanında yaşanan görüntüler Vietnam’dan kaçışlarını hatırlattı bize. ABD geri çekilişini işgalin 20 yıl dönümüne denk gelen 11 Eylül’de bir törenle süslemeyi amaçlamıştı. Ancak Afganistan’da bir iç savaş bile yaşanmadı, ABD işgalinin paralı askerleri olan Afgan ordusu çok kısa bir süre içinde çözüldü gitti. ABD uçakları uçak biniş takımlarına dehşet içinde tutunan Afganlıların parçalanmış vücutları ile ayrıldılar.

Emperyalist düzende hiyerarşinin başında olmanın en önemli kurallarından biri diğer emperyalist devletlere liderlik edebilmek ve diğer devletlerin işbirlikçilerine güven verebilmektir. Bu liderlik ve güven ilişkisinde de bozulma oldu. Merkel’in verdiği demece bakın, yenildik diyor. Neredeyse 'keşke ABD’nin peşine takılmasaydık Afganistan’da' diyecek, ama burada susuyor. Ukrayna’da bile 'bunlara güvenip niye pozisyon alıyoruz' diyenler çıkıyor.

Diğer yandan ABD bölgede askeri olarak da gerilemiş ve hegemonya kaybına uğramış gözüküyor. Uluslararası operasyonlarda kullanmak üzere dinleme üslerini, havaalanlarını kaybetmenin verdiği panikle arayış içindeler.

Bu hegemonya gerilemesine karşın her emperyalist ülke, çekilmek zorunda kaldığı toprakların sonrasına ilişkin planlar yapar. ABD’nin gücünü toplayıp son savaşını Pasifik’te kazanması gerekiyor. Buna yönelik olarak dağılmış güçlerini toplamaya, masraflarını azaltmaya çalışıyorlar, ABD içindeki savaş ve işgal karşıtlığını söndürmeye ve milliyetçi bir hamle için güç biriktirmeyi amaçlıyorlar.

Öte yandan Afganistan’da şeriatçı bir iktidarın komşu bölgelerde, özellikle Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan’da işbirliği yapabilecekleri gericiliği güçlendireceğini ve Rusya ile Çin’in hegemonya alanlarına zarar vereceğini umuyorlar. IŞİD gibi ABD yönlendirmesindeki unsurların Afganistan’da bir operasyon alanı bulacağını hesaplıyorlar.

Ancak ne planlıyorlarsa bu yenilgi ve prestij kaybını uzun süre örtemeyecek gibi gözüküyor.

20 yıllık bir işgalin ardından Taliban'ın bu kadar hızlı kontrolü ele almasını nasıl değerlendiriyorsunuz? ABD bu 20 yıldır ne yaptı burada?

ABD işgali başından beri meşru değildi, teröre karşı işgal hikâyesi ile bilmiyorum kimleri ikna edebildiler. Amaçları jeostratejik açıdan çok önemli olan bu bölgede hâkimiyeti ele geçirmek, askeri bir üs gibi kullanmak, bölgedeki zengin madenleri kontrol etmek, uyuşturucu ticaretinin ABD emperyalizmi tarafından yönlendirilmesini sağlamaktı.

Eskiden sömürgeci ülkeler işgal ettikleri yerde halkın canını okurlar ama bir şeyler geride bırakırlardı, okullar, bazı eğitilmiş insanlar, bazı kalkınma unsurları vb. ABD ise bütün sömürgeci ülkelerden daha fazla masraf yaptığı halde gerisinde 100 binden fazla ölü, yoksullaştırılmış ve çürütülmüş bir toplum bıraktı. Tamamen uyuşturucu parasıyla yaşayan bir bürokrasi yarattı. Kaçan devlet başkanına bakın, bir mafya lideri gibi çuvalla parayı yanına alarak kaçtı. Ordu ise ABD silahlarına bağlı ve ABD parasıyla tutulmuş kiralık askerlerden oluşuyordu, hiçbir inancı, ülküsü olmayan bir yapıydı. Bu kadar çürümeye karşı Taliban’ın başarılı olmasına şaşmamak gerekiyor.

Rusya ve Çin'in Taliban'la anlaşmaya dönük mesajlarını nasıl okuyorsunuz? Aslında ABD'den dahi Taliban'la çalışmaya dönük temenni açıklamalar görüyoruz. Tabii pek konuşulmayan, belki de bilinmeyen şey Taliban içindeki fikir ayrılıkları, bunları da konuşacağız heralde önümüzdeki süreçte...

İşgalin gerçekleştiği 2001 yılında dünya siyaseti daha farklıydı, ABD’nin emperyalist hiyerarşideki patronluğu tartışılmıyordu. 2008 krizinden itibaren ise giderek aralarındaki gerilimin şiddetlendiği iki bloklu bir sistemle karşı karşıyayız.

Taliban bu iki bloklu emperyalist düzen içinde bir ulus devlet inşa etmeye çalışıyor. Doğal olarak her iki blokla ve komşuları ile görüşüyor, güvenilir veya güvenilmez garantiler veriyor, ikili anlaşmalar yapıyor. Rusya ve Çin öncelikle Taliban’ın dinci gericiliği kendi ülkelerinde ve hegemonya alanlarında yaymayacağına ilişkin garanti istiyorlar. Bunun ötesinde Çin’in Yeni İpek Yolu için şimdiden yatırım ve kredi teklifleri sunduğuna inanabiliriz. Her kapitalist devletin bazı imtiyazlar karşılığında bazı somut tekliflerde bulunduğu düşünüyorum.

Taliban’ın içini ise henüz çok tanımıyoruz, aralarında hizipler veya farklı bloklara daha yakın gruplar var mı bilmiyoruz.

Ama iktidara geldikten sonra ayrılıklar güçlenebilir, aralarında yerel hegemonya arayışında olanlar çıkabilir. Hatta Afganistan’da yakın vadede bir iç savaş olacaksa bu unsurlar arasında olabileceği düşünülebilir.

Taliban'ın ilerleyişini "ABD emperyalizmine karşı" olarak görüp Taliban'a destek verme noktasına gelenler var. Taliban ABD karşıtı mı ve antiemperyalizm gereği Taliban'a destek mi vermek gerekiyor?

Ne yazık ki Marksist yöntemi kullanmayan her aklın biyolojik zekâdan bağımsız olarak yarım olduğunu söylemek zorundayız.

Taliban’ı tarih içine yerleştirdiğimizde karşı-devrimci bir güç olduğunu görüyoruz. Sosyalizme eğilimli bir halk cumhuriyetine karşı savaşmış ve sosyalistlerin, komünistlerin kanına girmiş bir yapı sınıf düşmanımızdır.

Ayrıca burjuva ideologları, köşe yazarları kadın haklarından bahsediyorlar, ancak sınıflardan bahseden yok.

Taliban köy kökenli, ortaçağın feodal üst yapısını benimsemiş gerici bir örgüttür. Ama çağımız ortaçağ değil, aslında Taliban ulusal egemenliğini kurduğunda Afganistan sermayesi adına bunu gerçekleştirecektir. Taliban sonuçta 20 yıl boyunca uyuşturucu ticareti yaptı, piyasadan silah aldı. Şimdi birilerinin beğendiği ve istikrar unsuru olarak gördüğü, 1996-2001 arasındaki iktidarına göre serbestlik tanıyan görüşleri, Afganistan’ı rejimi ne olursa olsun kapitalist bir ülke olarak yönetmek istemelerinden kaynaklanıyor. Örneğin, kadınların çalışabileceğini söylediklerinde aslında kadın haklarına değil, serbest emek gücüne işaret ediyorlar.

Bizim destekleyeceğimiz tek şey zaman alsa da Afganistan’da ve komşu ülkelerde bir emekçi uyanışı ve örgütlenmesi olacaktır. Hiçbir toprak boşuna çiğnenmez, Afganistan’da da komünistler boşuna ölmediler.

Türkiye'deki iktidarın da Taliban'a karşı olumlu mesajlar verdiğini görüyoruz. Orada da ara sıra tehdit ara sıra sıcak mesajlar geliyor. TSK'nın Kabil Havalimanını NATO adına korumak üzere orada olduğunu biliyoruz. Ancak bu plan daha yolun başında boşa düşmüş oldu. Türkiye'nin bir planı var mı size göre?

Türkiye sermayesi bir yandan Afganistan’da kazanabileceği pozisyonları Batı emperyalizmine pazarlarken kendi çıkarları için de girişimde bulunuyor. Taliban ile ikili görüşmelerden sızanlardan, tam olarak içeriğini bilmemekle birlikte, para, silah, inşaat vb tekliflerde bulundukları anlaşılıyor. Biz de İslamcı bir ülkeyiz söylemi bunların üstünü örtüyor. Türkiye sermayesi Afganistan’da jeostratejik bir mevzi elde etmeye, pazar olarak kullanmaya, madenlerine sulanmaya ve tabi uyuşturucudan payını almaya gayret ediyor. Havaalanı işi ABD’nin yenilgisinden sonra olur mu olmaz mı göreceğiz, ama hedefin Havaalanı olduğu sanılmamalı.

El Kaide'den, IŞİD'e sayısız İslamcı örgütün kaynaklarının bu coğrafyadan sağlandığını düşündüğümüzde Dünya'daki islamcı terör gruplarına bir etkisi olur mu bu iktidar değişikliğinin?

Eğer Taliban bir şekilde dinci gericiliği ihraç etmeye çalışırsa bunun etkisi olabilir. Ne de olsa ABD’yi ve NATO’yu yenmiş olmanın verdiği bir prestij jle hareket edecek. Ama diğer cihatçı örgütlerin başta IŞİD olmak üzere ABD yönlendirmesinde olduğu düşünülünce fazla hareket alanı bulabileceklerini sanmıyorum.

Taliban bir süre sonra ABD müttefiki olur mu? Emperyalist dünyada ilke diye bir şey bulunmaz ve teorik olarak bu mümkün. Ama nesnel durumun yakın vadede buna izin verme olasılığı düşük gözüküyor.