Kemal Okuyan: AKP emperyalizme 'beni rahat bırakın size hizmet edeyim' diyor

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan, AKP'nin hamleleriyle NATO'nun gündemindeki çakışmaya dikkat çekerken, iktidarın 104 Amiral bildirisine fazla hazırlıklı göründüğüne işaret ediyor.

Haber Merkezi

Türk dış politikasında bir süredir eksen düzenlemeleri olarak görülebilecek gelişmeler yaşanıyordu. Buna içerde verilen sinyaller, devlet aygıtında yapılan ya da yapılacağı hissettirilen düzenlemeler doğal olarak eşlik etti.

Montrö tartışması, daha doğrusu Montrö anlaşmasının tartışmaya açılması, ordunun iç yapılanmasına ilişkin bazı düzenlemeler bu açıdan sembolik olmanın ötesinde işlevsel anlamlar da taşıyor.

Bu gelişmelerin ortasında yayımlanan "104 Amiral" bildirisi AKP devrinin alışılmış "darbe" gürültüleriyle karşılaşmış olsa da söylediğimiz bu bütünlük içinde anlam kazanacak gibi görünüyor. Bildirinin bir direnci ifade ettiğini, Montrö'ye de damga vuran Cumhuriyet politikalarına sahip çıkanların varlığını gösterdiğini düşünmek için nedenler olsa da özellikle imzacıların karmaşık bileşimi başka ihtimalleri de akla getiriyor.

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan'ın gelişmelerle ilgili değerlendirmelerini okurlarımızla paylaşıyoruz.

ABD'deki başkanlık seçimleri ve sonuçlarının AKP'yi çok zorlayacağını savunanların aksine gelişmelerin AKP için yeni manevra alanları açacağı ABD'yle zorunlu bir hesaplaşmanın değil tersine ABD ve NATO eksenine yeniden yanaşma hamlelerinin beklenmesi gerektiğini uzun süredir söylüyorsunuz. Gelişmeler bu yönde mi?

Hiç kuşkusuz bu yönde. Erdoğan bu ekonomiyle ve AKP’deki kan kaybıyla uzun süre devam edemezdi. Dolayısıyla bir süredir uluslararası alanda yaptığı hamlelerin, elde ettiği hareket alanının değerlendirilme zamanının geldiğini düşünerek yeni bir oyun kurmayı deniyor. Dünyada ABD hegemonyasının zayıflaması bu türden manevralar için bir olanak yarattı. Erdoğan’ın Osmanlıcı dış politika açılımları bir yandan İslamcı bir karakter taşıyor, bir yandan Türkiye sermayesinin artan iştahını doyurmaya çalışıyor, bir yandan da pazarlık masasında el güçlendirmeye yarıyordu. Ancak bu AKP için tehlikeli bir oyun, ABD’nin Türkiye’de en küçük bir eksen değişikliğine tepkisinin ne olabileceği 15 Temmuz’da görüldü. Bu anlamda uygun anda ABD ile yeniden pazarlığa oturacakları ortadaydı. Biden’in seçilmesi, ABD’nin Rusya’ya karşı baskısını artırması anlamına geldiği için uygun bir fırsattı. Akar ile Kalın son derece soğukkanlı bir biçimde bu sürece ağırlık koyarak Türkiye’nin elindeki iki önemli kozu masaya sürüverdi: Suriye ve Ukrayna.

Elde amirallerin bildirisi var ama aslında Montrö konusunda "çıkış" iktidar cenahından geldi. Bu konudaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Emekli amirallerin bildirisi nasıl hazırlandı, neden gece yarısı yayınlandı, bunu bilmiyorum. İmzacılar arasında dünya görüşü birbirinden oldukça farklı isimler var. NATO yanlıları, NATO karşıtları… Ancak hükümetin tepkisi, bu bildiriye hazırlıklı olduklarını gösteriyor. Ve belli ki emekli askerler üzerinden görevdekilere dönük bir hamle yapılacak. AKP medyasında bu doğrultuda kimi değerlendirmeler yapılıyor. Doğal bu, çünkü daha önce Ergenekon ve Balyoz gibi operasyonların bir amacı, TSK içinde NATO’nun kimi projelerine sıcak bakmayan unsurların ayıklanmasıydı. Sonra 15 Temmuz’la birlikte iktidarın ABD’ye karşı elini güçlendirme sürecinde NATO ve ABD karşıtı unsurlardan yararlanıldı. Şimdi Karadeniz’de-Ukrayna’da Türkiye aktif bir biçimde sahada ve NATO’nun Rusya’ya dönük hamlelerinde önemli rol oynuyor. Doğal olarak buna uygun bir kadrolaşma ihtiyacı var.

Karadeniz gündemi NATO için boğazlardan başlıyor ve Ukrayna'ya uzanıyor. AKP'nin attığı adımlara ve bundan sonra yapabileceklerine ilişkin ne düşünüyorsunuz?

Çok hassas, tehlikeli bir sürece girdik. Teyit edilmemiş haberler geliyor ama NATO birliklerinin Ukrayna’ya konuşlandırıldığı ortada. Donetsk ve Lugansk’ta çatışmaların yeniden alevlenmesinin ciddi sonuçları olur. Rusya’nın o bölgede geri adım atacağını sanmıyorum. Ancak çok boyutlu gelişiyor olaylar. Birkaç ay önce Biden yönetimi iki noktadan saldıracak demiştim, Baltık ve Karadeniz. Şu an tam da bu oluyor. Baltık’ta Nord Stream 2 hattına dönük tacizler yoğunlaştı, Karadeniz’de sürekli savaş gemileri karşı karşıya geliyor ve Ukrayna ile Rusya’nın sınır bölgelerinde karşılıklı yığınak var. AKP bu başlıklarda son derece kararlı. Ukrayna ile olan işbirliği inanılmaz bir hızla gelişiyor. Ukrayna’ya dronlar satılıyor, dronlar için oradan motor getiriliyor, Ukrayna Devlet Başkanı Zelinskiy bir kez daha Türkiye’ye geliyor. Ve tam bu sırada Montrö anlaşması tartışılmaya başlıyor. Her şey fazla tutarlı. AKP “beni rahat bırakın, demokrasi-insan hakları filan fazla sıkıştırmayın, ekonomiye daha fazla yük bindirmeyin karşılığında bensiz yapamayacağınız bazı büyük hamlelere sınırsız destek sunayım” demiş oluyor. AKP’ye NATO’cu bir perspektifle muhalefet edenleri de boşa çıkaracak akıllıca bir hamle. Bugün İyi Parti’de emekli amiral bildirisine ilişkin yaşanan karmaşa en güzel kanıt. Düzen muhalefetinin tek bir unsuru AKP’nin ABD emperyalizmi ile uyumlu bir yönelim içine girmesine esastan karşı çıkmaz, çıkamaz. Göstermelik bazı laflar edilir sadece. 

Suriye'yle ilgili olasılıkları da kattığımızda ibre Rusya'ya doğru dönüyor. Bu AKP iktidarının son birkaç yılında şekillenmiş olan "blok" düşünüldüğünde mümkün olabilir mi? Bu bloğu nasıl etkiler?

AKP en yetkili ağızlardan ABD’ye seslendi zaten: “Bizimle işbirliği yapın Suriye’ye demokrasi gelsin.” Suriye’ye yerleşmiş durumda zaten AKP iktidarı. Ve oradan çekilme gibi bir gündemleri yok, bir ekonomi oluşturdular, üniversite açıyorlar. O bölgenin dışında PYD ve ABD’nin birlikte kontrol ettiği bir bölge var. Bir de Suriye Devleti’nin elindeki bölge. Bu üç bölmeli statükoyu Rusya’nın tek başına değiştirmesi bence çok zor. Dolayısıyla Türkiye ABD’ye “bana dokunmazsan bu statükoyu kabul eder ve onu kullanarak Esad’ı birlikte güçsüzleştiririz” demekte. Bir taşla birden fazla kuş! 

104 Emekli Amiral'in bildirisini bir çatlağın işareti olarak yorumlayabilir miyiz? Yani bu bildiri, en azından Montrö başlığında söylenenlerle, iktidar bloğunda Rusya ve NATO eksenlerinde yapılacak tercihler açısından bir gerilime de işaret eder mi?

Çatlak abartılı olur. AKP bir “yük”ten kurtulmaya karar verdi gbi geliyor bana. İşin kötüsü, Türkiye’de toplumda anti emperyalist refleksler bu süreçte alabildiğine köreldi. Batıdan demokrasi beklerken bazı ilkeler unutuldu. Şimdi Erdoğan yeniden ABD-NATO eksenine yerleşince bu ilkelerin yeniden hatırlanacağını sanmam.

Peki bu süreç Erdoğan’ın istediği gibi yürür mü? Yani her şey bu kadar basit mi?

Bu bölgede hiçbir şey basit olamaz. Şu anda söylediklerimiz bir doğrultuya işaret ediyor. Ancak bu kadar ince hesaplar sırasında yol kazaları mümkün. Hatta Erdoğan’ın bu manevrasının başarılı olması, Erdoğan’ın siyasi ömrünü kısaltabilir. Bunları yaşayıp göreceğiz demiyorum. Emperyalizme, sömürüye, uluslararası tekellere, gericiliğe, savaş tellallığına karşı mücadeleyi daha güçlü kılmamız gerekiyor.