İliç'teki maden gibi onlarcası yolda: 'En az 30 milyon ton tehlikeli atık harekete geçti'

İliç'teki maden faciası sonrası gözler oluşan atığa çevrildi. Atık yığınının altında işçiler kurtarılmayı beklerken, bölgede yaşayanlar ve hatta Fırat'ın aktığı ülkeler tehlike altında.

Aslı İnanmışık

Erzincan’ın İliç ilçesinde Çalık Holding ve Kanadalı SSR Mining’e bağlı Çöpler Altın Madeni'nin bulunduğu geniş bir alanda dün toprak kayması meydana geldi. İşçiler hâlâ toprak altında kurtarılmayı beklerken, çalışmaların yığılan toprak göz önüne alındığında uzun süreceği anlaşılıyor.

Öte yandan bölgede zehirli kimyasallarla yıkanıp kenara yığıldığı bilinen atık toprak yığınınınsa yağmurlar ya da yeni heyelanlarla Fırat Nehri'ne karışması ihtimali gündemde. Yer değiştiren tonlarca atığın ne yapılacağı, nasıl bertaraf edileceği de tartışma konusu.

Bölgedeki atığın durumunu ve bertarafını 30 yıldır altın madenciliğinin çevresel etkileri üzerine çalışma yapan Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği bölümünden emekli Dr. Enver Yaser Küçükgül'e sorduk. İzmir'de TKP'nin Çeşme Belediye Başkanı adayı olan Küçükgül, milyonlarca ton tehlikeli atığın yer değiştirdiğine işaret etti. 

İliç'teki madenciliğin Avrupa ve ABD'de izin verilmeyen teknikler kullanılarak yapılan bir madencilik olduğunu anlatan Küçükgül, cevher çıkarmak için her gün bölgede dinamit patlatıldığını, bunun jeolojik yapıya zarar verdiğini ifade etti.

Madenin dibinde Türkiye'nin en büyük akarsuyu olan Fırat Nehri'nin bulunduğunu söyleyen Enver Yaser Küçükgül, ağır metallerin insan sağlığına olan zararlarının da altını çizerek bu maddelerin Basra Körfezi'ne kadar ulaşma ihtimaline de dikkat çekti.

"Madenlerin bugüne kadar kazandığı paralara el konulup kapatılması gerekiyor. Yapılacak budur" diyen Küçükgül, Erzincan'daki maden gibi çalışan 20 yer olduğunu, 20 tanesinin projesinin hazırda beklediğini, en az 200 kadar madenin de projesinin hazırlanma aşamasında olduğunu söyledi.

'Avrupa ve ABD'de izin verilmeyen teknikler kullanılıyor'

Öncelikle İliç'te yaşadığımız neydi? Fazla depolanan ve zehirli kimyasal bulunan atıklı toprak mı kaydı?

Burada gördüğümüz, Avrupa ve ABD'de izin verilmeyen tekniklerle işletilen bir altın madeni. Maden yeraltından cevheri çıkartmak demektir. Ama burada yalnızca cevher çıkarılmıyor, o cevherden altın, gümüş gibi kıymetli metaller ayrıştırılıyor. Yani burası aynı zamanda bir kimya, bir metalurji fabrikası. Bir işletme normalde atıklarını kendi sahasına gömemezken, devlet onlara bu izni veriyor. 

O gördüğünüz pasa değil. Yeraltından maden için cevher çıkarılır. Cevher damarlar şeklindedir. Damardan altını, gümüşü alırsınız, diğer yan kayalarsa bir kenara yığılır buna pasa denir. Pasalar kayalar şeklindedir. En ufağı yumruk şeklinde taşlardır. İliç'teyse kaya değil de pudra gibi bir şey görüyoruz. Cevher değirmenlerde öğütülür, ortalama 70 mikrondur. Tükenmez kalem ucuyla çekilen çizgi 40-50 mikrondur. Bu ondan da küçük toz haline getirilip yığılıyor. Sonra üzerine sodyum siyanür çözeltisi veriliyor. Bu çözeltiyi verebilmeniz içerisine kostik basmanız lazım. Böyle olunca da ph değerini 10'a çıkarırsınız. Çevre bilimine göre bir maddenin ph'ı 9'un üzerinde ve 6'nın altındaysa, o maddeyle bulaşan her şey tehlikeli kabul edilir. Bu yığınlar siyanürle defalarca yıkanıyor. Bu yıkamayla altın, gümüş vs sıyrılıyor. Bu kıymetli metaller siyanürle kompleks oluşturur. İşletme bu kıymetli metal kompleksini alır, kalanı işine yaramaz, kenara yığar. O gördüğümüz de bu. Daha önce düz olan bu alan yer yer 200 metre yükseklikte bir dağ oluşturuyor artık, arta kalan tehlikeli, zararlı kimyasal atıklarla.

Daha önce düz olan bu alan yer yer 200 metre yüksekliğe varan bir dağ oluşturmuş durumda

'Milyonlarca ton tehlikeli atığı üst üste yığma izni nasıl alınıyor?'

Böyle işletmelerin küçük miktarlarda altın için çok büyük ölçekli toprağı kazdığı, üstelik atıklarını doğru bertaraf edemediği için çevreye kalıcı zararlar verdiği söyleniyor.

Birinci derece bir deprem bölgesinde böyle bir dağ oluşturuyorsunuz, üst üste yığıyorsunuz. Çukurlar oluşturuyorsunuz. 50 katlı apartman derinliğinde çukurlar düşünün. Bunları yaparken de her gün cevher çıkartmak için dinamit patlatıyorsunuz. Orası her gün sallanıyor, dağı, taşı, köyleri her gün sallıyorsunuz. 3'ün altında sürekli depremler oluyor. O dağlar hafif hafif yerinden oynatılıyor. 

Böyle bir jeolojik yapıda, milyonlarca ton tehlikeli atığı üst üste yığma izni nasıl alınıyor? Türkiye'de adı çevre olan bir bakanlık var. Bu bakanlığın son 20 yılda yaptığı iş yönetmelikleri değiştirmek. Türkiye'de Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu diye bir şey yok aslında. ÇED insan kandırmak için yapılan bir şey. Onu bile yanlış yapıyorlar, mahkemelerde geri çevriliyor çoğu.

'Ne kadar zararlı ağır metal varsa, hepsi çözünüp doğada aktif hale getiriliyor'

Yaşananların ardından siyanürün Fırat Nehri'ne oradan da barajlara karışma ihtimalinden bahsediliyor. Bu doğru olabilir mi ve önümüzdeki en büyük tehlike bu mu?

Bakanlığın utanması gerekir. En az 30 milyon ton tehlikeli, zararlı atık harekete geçmiştir. Madenin olduğu yere bakın, bir tepenin üzerinde. Dibinde Türkiye'nin en büyük akarsuyu var. Fırat Nehri sınırlar aşan bir nehirdir. Basra Körfezi'ne kadar gider. Oraya bırakacağınız her şey yoluna devam eder, dünyanın öbür ucuna kadar gider. Böyle bir tehlike uzun yıllardır var. Binlerce ton siyanür kullanıyorsunuz. Bunlar gaz halinde atmosfere çıkıyor. Hidrojen siyanür gazı atmosferde 276 gün kalır. 

Siyanür ölüm demek. Canlılar için. Bitkiler için gerekli bakterileri öldürüyor bu madde. Orada artık ot biter mi? Atıklara bakın üzerinde yeşil renk göremezsiniz. Asitlerle yıkanmış kızılımsı bir toprak. Bu bir atık. 

Erzincan İliç'teki maden çok daha vahşi şekilde çalıştırıldı. Orada iki tip cevher var. Biri siyanürle diğeri asitle işletilen. Yani hem asit hem siyanür var. Bunun anlamı şu: ne kadar ağır metal varsa, hepsi çözünüp doğada aktif hale getiriliyor. Ağır metal kanser yapar. Bunu altın için yapıyorlar. Bu altın ABD'ye, Kanada'ya gidiyor. Bu hükümet bu şirketlere teşvik için milyonlarca dolar dağıttığı gibi geçtiğimiz dönemde vergi borçlarını da bir kalemde sildi. Vatandaşın üç kuruş borcu olsa evine haciz gönderiyor devlet. 

'Altın madenciliğinden ülkeye hiçbir yarar yok'

Altın madenciliğinden ülkeye hiçbir yarar yok. Şirket eğer kâr ettiğini söylerse yüzde 1 vergi veriyor. Ama tabii özel şirketler nedense hep zarar ederler.

Erzincan'daki maden gibi çalışan 20 yer var. 20 tanesinin projesi hazır, işletme başlamak üzere. En az 200 kadar madenin de projesi hazırlanıyor. Yani Türkiye cumhuriyet tarihi boyunca görülmedik bir yağma içerisinde. Bu dağlar, taşlar, topraklar, akarsular kimin malı? Kamunun değil mi? Peki halkın malı nasıl peşkeş çekilir? Yabancı şirketler işlerini kolaylaştırmak için yerli ortak alırlar. Türkiye'de ilk kurulan maden Eurogold Maden'dir, Bergama'da. Yerli firma diye lanse ettiler. Eurogold'un kuruluş hissesinin yüzde 0,05'ini eski bir MTA genel müdürüne sattılar. Adı yerli oldu. Bu insanlarla alay etmek, aptal yerine koymaktır. 

'En az 30 milyon ton tehlikeli, zararlı atık harekete geçti'

'Sahada şu anda kurtarma adı altında yapılan her şey bilim dışı'

Arama kurtarma çalışmaları henüz devam ediyor. Herhangi bir ek önlem alınmadan bölgede çalışma yapıldığını gördük. Bununla ilgili neler söylersiniz? Çalışmalar nasıl yapılmalı?

AFAD ya da acil durum yönetimi yok bu ülkede. Bu insanlar maalesef bilgisiz. Dünyada bu iş nasıl yapılıyor?KBRN diye bir terim var. Yani kimyasal biyolojik radyoaktif atık. Böyle bir atığa komple sızdırmaz elbise giyinmeli, maske takmalısınız. Atığın türüne göre gaz maskesini kullanmalısınız. Öyle girmelisiniz alana. Ortamda siyanür var. Halbuki binlerce insan orada. Bölgede çalışanların sağlık riskini düşünün. En hafifi akciğer solunum kapasitesi azalımı başlar. O köylerde yaşayanlar peki? Ya şehirdekiler? Onlara zarar vermiyor mu? Özellikle hamileler, yeni doğanlar, ihtiyarlar, kronik hastalıkları olanlar zarar görecek. Sahada şu anda kurtarma adı altında yapılan her şey bilim dışı hareketlerdir.

Arama kurtarma çalışmalarından yansıyan bu görüntüler sosyal medyada tepki çekmişti

'Madenlerin bugüne kadar kazandıklarına el konulup kapatılmalı'

Bundan sonrası için bölgedeki atıklar çevreye en az zararla nasıl bertaraf edilebilir?

Bu kadar atığın bertarafı için 100 milyar dolardan fazla para gerekli. Atığı stabil hale getirmelisiniz bir kere. Çünkü her yağmurda havanın nemiyle, karla, suyla yeraltı sularına doluyor. Yeraltı sularının kullanılamaz hale gelmesine yol açıyor. Buralar boş Afrika çölü değil. Türkiye'nin en önemli tarım alanlarından birini yok ediyorsunuz. Ne karşılığında? Sonra başka ülkelerden saman, buğday dileniyorsunuz.

Şu andan itibaren gerek çevre bakanlığına ait yönetmelikler gerekse enerji bakanlığına ait maden yönetmelikleri değiştirilmeli. Bu madenlerin de bugüne kadar kazandığı paralara el konulup kapatılması gerekiyor. Yapılacak budur.

Enver Yaser Küçükgül