Eskişehir’de gençlerden uyuşturucuya karşı ‘yaşamın dozunu yükselt’ buluşması

TKG ve Solcu Liseliler'in düzenlediği etkinliğe Prof. Dr. İnci Özgür İlhan, TKP Tepebaşı Belediye Başkan adayı Beste Begüm Yiğit ve TKP Parti Meclisi Üyesi Umut Araz katıldı. 

Haber Merkezi

Türkiye Komünist Gençliği (TKG) ve Solcu Liseliler, yakın zamanda “Yaşamın dozunu yükselt” başlığıyla uyuşturucu karşıtı bir kampanya başlatmıştı. 

TKG ve Solcu Liseliler, Eskişehir’de Bağlar Semt Evi’nde aynı başlıkla bir buluşma düzenledi. Prof. Dr. İnci Özgür İlhan, TKP Tepebaşı Belediye Başkan adayı Beste Begüm Yiğit ve TKP Parti Meclisi Üyesi Umut Araz’ın katıldığı etkinlikte “İddia edildiği gibi uyuşturucu yaratıcılığı geliştirir mi?” “Esrarın yasallaşması kimlere yarar?” “Gençler bağımlılığa karşı ne yapmalı?” sorularının cevapları arandı.

‘Uyuşturucunun tam karşısına komünist belediyeciliği koyuyoruz’

Toplantının ilk konuşmasını yapan TKP Tepebaşı Belediye Başkan adayı Beste Begüm Yiğit, yoğun öğrenci nüfuslu  Eskişehir'de uyuşturucu kullanımının da fazla olduğunu söyledi. Sermaye sınıfı ve iktidarın uyuşturucu kullanımından çıkarı olduğunu söyleyen Yiğit, şunları kaydetti:

Eskişehir genç ve öğrenci nüfusun çok yoğun olduğu bir şehir. Dolayısıyla ne yazık ki uyuşturucu kullanımının da çok yoğun olduğu bir şehir çünkü bu iktidar, sermaye sınıfı gençleri, emekçileri uyuşturucu kullanmak zorunda bırakıyor çünkü sermayenin, iktidarın bundan çok büyük çıkarları var. Uyuşan işçi mücadele etmez. Mücadele etmeyen bir işçi sınıfı da sermaye sınıfının işine gelir.” 

“Ne yazık ki öğrencilerin büyük bir kısmı okurken çalışmak zorunda kalıyor çünkü kira fiyatlarını biliyoruz” sözleriyle öğrencilerin bugünkü durumunu özetleyen Yiğit, uyuşturucu kullanımının bu denli artmasının bir nedeni olarak da mevcut ekonomik durumu gösterdi:

Bunun öğrenci tarafı da şöyle: Ne yazık ki öğrencilerin büyük bir kısmı okurken çalışmak zorunda kalıyor çünkü kira fiyatlarını biliyoruz. Belediyelerin bize ücretsiz sunması gereken su, ulaşım gibi hizmetlere bizim parayla ulaşmamız söz konusu. Bu nedenle öğrenciler çalışmak zorunda kalıyor. Okurken kendi ilgi alanlarına vakit bulamıyorlar, para bulamıyorlar, para bulmak için çalışıyorlar… Çok yoğun bir stresle karşı karşıya kalıyorlar ve bu stresle, dertle başa çıkmanın tek yolu uyuşturucu madde kullanmakmış gibi düşünüyorlar, düşündürtülüyorlar.” 

Yiğit, uyuşturucu maddelerin yoğun olarak kullanıldığı yerler arasında yoksul mahallelerin de olduğunu söyledi. Uyuşturucunun "keyifli vakit geçirme, özgürlük ve haz" gibi yanılgılarla kullanıldığını kaydeden Yiğit, belediyelerin gençlere daha fazla alan açması gerektiğini, elinden geldiğince uyuşturucuya karşı durması gerektiğini belirtti. 

“Sosyalizm mücadelesi içerisinde uyuşturucuya karşı mücadele de vardır diyoruz, bu yüzden herkesi komünist belediyeciliği desteklemeye davet ediyoruz” diyen Yiğit, uyuşturucuya geçit verilemeyecek bir belediyecilik anlayışı ortaya koyduklarını söyledi.

‘Madde kullanımı sosyal bir sorun, kliniğin içine hapsedilemez’

Prof. Dr. İnci Özgür İlhan, uyuşturucunun emperyalizmle bağlantısına ve tıbbi boyutuna değindi. Avrupa ülkelerinde uyuşturucu kullanımının yüksek seviyelerde olduğunu vurgulayan İlhan, şunları kaydetti:

Türkiye’de madde kullanım yaygınlığı Avrupa’nın oldukça gerisinde. Mesela Fransa’da insanların dörtte birinden fazlası, aslında belki yarısına yakını yaşam boyu en az bir kez esrar kullanmış olabiliyor. Hatta bir dönem için yine Amerika Birleşik Devletleri’nin bir eyaletinde, lise öğrencilerinde yapılan bir araştırmada esrar kullanım yaygınlığının yani hayatında en az bir kez kullanmış olma yaygınlığının lise öğrencilerinde yüzde doksanın üzerine çıktığı söyleniyordu.”

Türkiye’de yakalanan eroin miktarının tüm Avrupa’da yakalananın iki katı olduğunu söyleyen İlhan, Türkiye üzerinden Avrupa’ya hammadde ulaştırıldığını söyledi:

Türkiye, eskiden beri bir geçiş ülkesi olarak biliniyor. Türkiye geçişli olarak Avrupa’ya hammadde ulaştırılıyor, hatta Türkiye’de bir kısmı bunların eroine dönüştürülüyor ve yakalanıyor. Belki başka laboratuvarlarda dönüştürülüyor. Geçiş ülkesi olması nedeniyle yakalamaların çok olduğunu düşünebiliriz ama yakalamalar çok oluyorsa bu geçiş sırasında sızmalar da muhtemelen çok oluyor.”

İlhan, “Türkiye’yi madde kullanım sorununun artması anlamında potansiyel riskli bir ülke olarak düşünebiliriz. Kültürel anlamda da öyle. Yani pek çok davranışımızda Batı’yı örnek aldığımız için günlük yaşamımızda da maddeyi daha çabuk benimseyemiyoruz gibi görünüyor ama sonuç olarak Türkiye’de madde kullanımıyla ilgili koruyucu, önleyici müdahalelerin yerini her zaman savunmalıyız diye düşünüyorum" dedi.

Madde kullanımının sosyal bir sorun olduğunu söyleyen İlhan “Madde kullanımı aslında sosyal bir sorun yani kliniğin içine sıkıştırılabilecek bir sorun değil. Onun için bütün disiplinleri ilgilendiren bir sorun aslında. Sosyal bilimleri de ilgilendiren bir sorun. Bireysel düzlemde alıyoruz daha çok" ifadelerini kullandı.

Esrarın dünyada yasallaşmasından söz edildiğine dikkat çeken İlhan "Bu işin başını Amerika Birleşik Devletleri çekiyor. İlaç firmaları, büyük firmalar bu pazara el koymuş oldu, böyle olunca yasallaşmış oldu esrar. Amerika Birleşik Devletleri’nin batı eyaletlerinden başlayan bir yasallaşma süreci var. Önce tıbbi kullanımı yasallaşıyor, ondan sonra eğlence amaçlı kullanımı da yasallaştırılıyor ve gittikçe Amerika’da bu ilerleyen bir yasallaşma süreci halinde kendini gösteriyor" dedi.

‘Bir şeye bağımlı hale gelmekten söz ediyoruz. Özgürleşmenin tam tersi’

Uyuşturucu ve özgürleşme başlığına değinen İlhan, “Bir şeye bağımlı hale gelmekten söz ediyoruz. Özgürleşmenin tam tersi” sözleriyle kabul ettirilmek istenen algının yanlış olduğunu söyledi. Esrar kullanımının beyne de büyük zararları olduğunu kaydeden İlhan, esrarın şizofreni riskini dört kat artırdığını belirtti:

Uyuşturucu bir özgürleşme başlığı altında konuşuluyor. Özgürleşmek bu demek değil gençler. Bağımlılıktan söz ediyoruz, bir şeye bağımlı hale gelmekten söz ediyoruz. Özgürleşmenin tam tersi. 

Esrar kullanımı 20 yıl sonra ne yapıyor, 10 yıl sonra ne yapıyor, bunlar araştırıldı, hepsi ortaya koyuldu. Daha dün baktım ben bir makaleye, şizofreni riskini dört kat artırıyor. Şizofreni ağır bir ruhsal bozukluk, insanın gerçeklikle bağını kopartan bir bozukluktur. Çok çeşitli nedenleri olabilir bunlardan bir tanesi de esrar kullanımı.” 

‘Yaratıcılık bilinçli bir süreçtir’

İlhan, son olarak yaratıcılık ve uyuşturucu kullanımı başlığına değindi: 

Yaratıcılık bilinçli bir süreçtir. Beyin kabuğumuzla yaptığımız bir şeydir. Dali o tabloları farkında olarak yapmıştır. Picasso, o her yönden değişik açılardan görüntüleri bir araya getirip kübizmi bilinciyle, beyniyle yapmıştır. Siz beyninizi uyuşturup bunu yapamazsınız ki.” 

‘Sadece görünen resmi gören, arkasındaki hiçbir şeyi anlamayan bir topluluk yarattılar’

Prof. Dr. İnci Özgür İlhan’ın ardından söz alan TKP PM Üyesi Umut Araz, TKP’nin sürece nasıl yaklaştığı üzerinde durdu. Uyuşturucuyu emperyalist saldırganlığın bir parçası olarak gören Araz, Türkiye toplumunun parça ile bütün arasındaki bağı görme konusunda geriye çekildiğine değindi:

Özgürlük meselesi bizim yaşadığımız mevcut toplumsal düzenin en büyük saldırısı arkadaşlar; parça ile bütün arasındaki bağı koparması ve bizlerin, bu toplumun, bireylerin bir şeye baktığında onu soyutlayamaması, onun ötesini göremez hale gelmesi. Yani sadece görünen resmi gören, arkasındaki hiçbir şeyi anlamayan bir topluluk yarattılar. Meselenin aslında biraz bununla ilgisi var. Türkiye Komünist Partisi özellikle bu yanıyla kavga edecek uyuşturucunun.

Uyuşturucu kullanımı denince akla nasıl bir resim geliyor? Nedir uyuşturucu kullanımı? Birtakım toplumsal yasaklar var ve bu toplumda bu yasaklara uymayan illegal toplamın parçası olan, sınırları aşan, o sınırların dışına çıkan radikal, marjinal bu toplumun dışında olan bize benzemeyen bir toplam yani uyuşturucu kullanımı marjinal bir şey diye tarif ediliyor ama aslında bunun ötesinde bir tablodan söz ediyoruz. Türkiye’deki mevcut durumda ve dünyada ilerleyen durumda buna fazlasıyla işaret ediyor.”

Araz, “parçayla bütün arasındaki bağı görememe” konusunu açarak uyuşturucu kullanımının toplumsal bir sorun olduğunu söyledi.

Uyuşturucunun sorunlara karşı hareketsiz kalmaya yol açtığını belirten Araz, sorunların hareketsiz kalarak çözülemeyeceğini dile getirdi. Üzgünlük, öfke, depresyon gibi dertlerin çözümünün uyuşturucu olmadığını söyleyen Araz “Biz karşı karşıya kaldığımız herhangi bir soruna karşı hareketsiz kalırsak o sorunu çözemeyiz” diyerek şu ifadeleri kullandı:

Dünyada hepimizin yaşadığı dertler var ve bu dertlerin bizde yarattığı bir etki var. İşte üzgünlük, öfke, depresyon vesaire tüm bunlara karşı ne yapacağınıza dair bir yanıt vermemiz lazım. Bize diyorlar ki ‘Bunlardan kurtulabilirsin, tüm bunları unutabileceğin maddeler veriyorum sana. Bunları kullandığında o dertlerden azade olacaksın, özgürleşeceksin.’ Şimdi özgürlüğü buraya doğru itiyorlar.

Birincisi, buraya dair bir itiraz. Biz karşı karşıya kaldığımız herhangi bir soruna karşı hareketsiz kalırsak o sorunu çözemeyiz. Uyuşturucu maddelerin yarattığı haller bizi o dertlerden uzaklaştıran değil aslında tersinden o dertleri daha da derinleştiren ve bizi o dertlerin karşısında etkisizleştiren bir yere doğru çekiyor. Birincisi, kavga alanımız burası.” 

‘Güney Amerikalı karteller, ABD’nin Sovyetlere ve sola karşı kullandığı en büyük silahlardan biriydi’

“Uyuşturucu sadece ben kullanırım kimseyi de bağlamaz, diyebileceğiniz bir şey değil” sözleriyle uyuşturucunun toplumsal etkisine değinen Araz, uyuşturucu kullanımının sadece bu düzene hizmet ettiğini söyledi. Araz, Amerikan emperyalizminin Soğuk Savaş döneminde kartelleri sola ve Sovyetler Birliği’ne karşı kullandığını söyledi:

Meselenin bir diğer yanı toplumsallık. Yani uyuşturucu sadece ben kullanırım kimseyi de bağlamaz, diyebileceğiniz bir şey değil. Uyuşturucu kullanımı o Netflix dizilerinde vesaire gösterilen ev partilerinden ibaret değil. Ne var o sosyalliğin içerisinde? Birkaç gencin biz sadece eğlenmek için kullanıyoruz dediği şey ile hayat kadınlarının zorla çalıştırılıp uyuşturucu kullandırılması arasında bir bağlantı var. Birbirini besliyor o iki sosyallik. Birbirine uzak gösterilen iki sosyallik arasında doğrudan bir bağ var ve bunlar birbirinden ayrılabilir şeyler değil. Birbirini besleyen sosyalliklerden söz ediyoruz.

Bir soru sormamız lazım: Benim uyuşturucu kullanmamın kime faydası var? Emin olalım bu düzenin bize sunduğu hiçbir şey kârdan uzak bir şeyle işlemiyor. Emperyalizm diye bir olgu var hepimizin aşina olduğu. ‘Ne alakası var emperyalizmin uyuşturucuyla?’ diye sorabilir insanlar. Çok uzak tarihler değil. Soğuk Savaş, uyuşturucunun doğrudan emperyalizmin bir konusu olduğunu gösterdi. Şimdi filmlerle, dizilerle şirin gösterilmeye çalışılıyor ama Güney Amerikalı karteller, Amerika’nın Sovyetlere ve sola karşı kullandığı en büyük silahlardan biriydi.”

Umut Araz, uyuşturucunun küresel cihadın da önemli bir finansal kaynağı olduğunu şu sözlerle aktardı:

Taliban’ın uyuşturucuyu yasakladığı yani afyon ekimini yasakladığı meselesi gündeme geldi. Ama bu ilk değil Afganistan’da. Taliban 2000 2001 yılları arasında da sözde yasakladı afyon ekimini ama aslında tablonun arkasında ne vardı? Taliban’ın uyuşturucuya getirdiği vergilendirme vardı. Bu vergilendirme, küresel cihadın fonlanma aracı oldu. 

Afganistan’da mücahitlerin, oradaki Sovyetler Birliği’yle gelen iktidarın yükselişine karşı elindeki en büyük silahtı afyon. Suriye’de cihatçıların ele geçirdiği alanlar uyuşturucunun geçiş noktası ve oradan alınan vergiler bunun, küresel cihadın fonlanmasının bir aracı oluyor.”

‘Kenevirin yasal olması gerektiğini savunan iki kesim var: Liberaller ve siyasal İslamcılar’

“İyi ki Türkiye’de hâlâ esrara karşı duran bir kesim var” sözleriyle Türkiye’de uyuşturucu karşıtı alanın korunabildiğini kaydeden Araz, kenevir olayına da değindi. Kenevirin yasallaştırılması gerektiğini söyleyen iki kesim olduğunu belirten Araz bunların liberaller ve siyasal İslamcılar olduğunu belirterek “Bu tablo uyuşturucunun kimlerin yararına olduğunu çok iyi ortaya koyuyor” dedi.

Mevcut düzende uyuşturucu sorunun rehabilite edilebilecek bir sorun olmadığını kaydeden Araz, uyuşturucuyu yaratan toplumsal sistemin ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi:

“Türkiye’de ve dünyada uyuşturucunun düzen içinde geriletilebilecek, rehabilite edilebilecek bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Çünkü düzenin çıkarları kâr etmeye ve toplumu etkisizleştirmeye odaklı bir şekilde işliyor. Bu mekanizmayı ortadan kaldırmak lazım.” 

“Bir savaş açtık, bir cephe açıyoruz” sözleriyle “Yaşamın dozunu yükselt” kampanyasını anlatan Araz, TKP’nin uyuşturucu meselesini bir sağlık sorununa indirgemediğini söyledi. Araz, uyuşturucunun her açıdan bir tehdit olduğunu belirterek şunları kaydetti:

Peki somut olarak ne yapacağız? Yaşamın dozunu yükselt başlıklı bir kampanya başlattık. Bir savaş açtık, bir cephe açıyoruz. Meselenin sadece sağlık sorunlarına indirgenmemesi gerektiğini söylüyoruz. Bu mesele Türkiye açısından da toplumsal bir tehdit, genç nüfus açısından bir tehdit. Türkiye’nin emperyalizme daha fazla bağlanması anlamına geliyor.” 

Umut Araz, TKP’nin uyuşturucu kullananlarla kavga etmediğini, onlara bir dost eli uzattığını söyledi. “Mesele özgürleşmekse, bu, irademizi elimize almakla başlıyor” diyen Araz, sözlerini şöyle noktaladı:

Bir dost eli uzatıyoruz. ‘Ben uyuşturucu kullanmıyorum, kullanan herkesle de kavga edeceğim.’ Biz bağımlılarla değil bağımlılıkla kavga etmek istiyoruz, bir dost eli uzatıyoruz. Bu düzenin bir şey sunamadığı ve bir çözüm arayan tüm arkadaşlarımıza kaçmak dışında bir yol göstermemiz gerekiyor. TKP’nin yaptığı şey, ‘yaşamın dozunu yükselt’ kampanyası, bir yanıyla bir dayanışmayı yükseltmek. Hem kavga edeceğiz hem de dost eli uzatacağız çevremize. Mesele özgürleşmekse, bu, irademizi elimize almakla başlıyor.”

Toplantı, katılımcıların konuşmacılara yönelttiği soruların yanıtlanmasının ardından son buldu.