Doğayı değil parayı seviyorlar: Av komisyonu ve av turizmi firmalarının kıskacındaki hayvanlar

'Biz avcılığa karşı çıktığımızda Bakanlık buradan elde ettiği gelirleri önümüze karşı argüman olarak koyuyor.'

Pelin Sayılgan

Merkez Av Komisyonu kararları geçtiğimiz çarşamba Resmî Gazete’de yayımlandı.

Peki, bu kararlar ne anlama geliyor, nasıl değişikliler yaşandı, hangi kararlar olumlu olarak değerlendirilirken, şerh düşülen kararlar neydi?

İşte hem MAK'ın işlevi hem de düzenlemeye ilişkin uzmanların değerlendirmeleri...

MAK'ın işlevi ne?

Merkez Av Komisyonu (MAK), yararlanıcı kuruluş temsilcilerinin kararlarda yer aldığı ulusal mevzuatta yer alan en eski komisyonlardan birisi. MAK, her yıl en geç mayıs ayı sonuna kadar toplanarak il ve ilçe av komisyonlarınca alınan kararları da değerlendirerek av yılı süresince uygulanmak üzere; korunacak av hayvanlarını (avı yasaklanan yaban hayvanlarını), avlanmasına izin verilecek av hayvanlarını ve bunların avlanma miktarlarını, avlanma zamanlarını ve avlanma günlerini, yasaklanan avlanma araç ve gereçlerini, yasaklanan avlanma sahalarını, mücadele maksatlı (kişilerin kendilerini ve tarlalarını veya sürülerini korumak amacıyla) avlanma esas ve usullerini belirler.

13 Mayıs 1937 tarih ve 3603 sayılı Kara Avcılığı Kanunu Madde 16 ile 6 kişiden oluşan Komisyon, 1/7/2003 tarihindeki değişiklikle 1 bilim insanı ve 1 STK temsilcisine yer verirken geçtiğimiz yıllarda doğa koruma derneklerinin yaptığı kampanyalar ve yoğun baskısı sonucu, Kara Avcılığı Kanunu’nda yapılan 28/10/2020 tarihli değişiklik ile Tarım ve Orman Bakanı veya Bakan Yardımcısının başkanlığında; DKMP Genel Müdürlüğünden 3 (Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı ve ilgili Daire Başkanı), Tarım Orman Bakanlığının diğer birimlerinden 2 (bitki uzmanı ve veteriner), Jandarma Genel Komutanlığından 1, Orman Genel Müdürlüğünden 1, Spor Hizmetleri Genel Müdürlüğünden 1, dokuz coğrafi bölgeyi temsilen 9 avcı temsilcisi, 1 özel avlak veya örnek avlak temsilcisi, 2 Bilim insanı (orman fakültelerinden 1, biyoloji bölümlerinden 1) ve doğa koruma alanında faaliyet gösteren STK’leri temsilen 4 olmak üzere toplam 25 kişiden oluşuyor.

En son 30 Haziran 2021 tarihli MAK toplantısına sivil toplum kuruluşlarını temsilen Doğal Hayatı Koruma Vakfından Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, Niğde Çevre Kültür ve Eğitim Derneğinden Prof. Dr. Ahmet Karataş, NATURA Doğa ve Kültür Koruma Derneğinden Dr. Yasin İlemin ile Doğa Araştırmaları Derneğinden Osman Erdem; bilim insanlarını temsilen Prof. Dr. Mustafa Sözen ve Dr. Yasin Ünal katıldı.

Doğa Araştırma Derneği Başkanı Osman Erdem ve Prof. Dr. Ahmet Karataş’tan aldığımız bilgilere göre, toplantıda, avı yapılacak türler, avlanma süreleri ve avlanma günleri, illere göre avlanması yasaklanan türler, avlanma limitleri, koruma altına alınan av hayvanları, Merkez Av Komisyonunca avlanmasına izin verilen av hayvanları, Merkez Av Komisyonunca avlanmanın yasaklandığı genel ve devlet avlakları ile sahalar, yasaklanan avlanma araç ve gereçleri, yasak avlanma usulleri, avlanmada kullanılması ve bulundurulması yasaklanan araçlar, gereçler ve özellikleri ile avlanma esasları görüşüldü.

Kaya sansarının Türkiye genelinde avı yasaklandı

Bazı küçük değişikliklerin dışında geçtiğimiz av döneminde (2020-2021 av dönemi) alınan kararların tamamı aynı şekilde kabul edilmesine rağmen, toplantı STK ve bilim insanlarının Komisyondaki ağırlığının artmasıyla doğa lehine olumlu gelişmelere sahne oldu.

Bu gelişmelerin en önemlilerinden biri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve bilim insanlarının ısrarları sonucu kaya sansarının Türkiye genelinde avının yasaklanmasıydı.

Bunun yanında, avcı temsilcilerinin av günü sayısının üç gün olmasını, ancak her avcının cuma günü hariç altı gün içerisinden av yapacağı bu üç günü kendisinin belirlemesini talep etmelerine karşın, bu talep, STK ve Bakanlık temsilcilerinin karşı çıkmalarıyla reddedildi.

Muğla’da çakal avı yasaklandı

Çoğunluğunu avcıların teşkil ettiği Komisyonda, çakal, tilki ve sansar gibi etçil türlerin besin zinciri içerisinde çok önemli rolleri olduğu; avlanarak bunların sayılarının azalması ile başta domuz olmak üzere tarım zararlısı pek çok kemirgen ve böcek türünün sayısının arttığı ve doğada dengenin bozulduğu bilim insanları tarafından belirtilmesine rağmen bu türlerin “avı yasak türler” kapsamına alınması kabul edilmedi. Bu konudaki tek kazanım, Dr. Yasin İlemin’in Muğla’da yaptığı çakal araştırması sonuçlarını açıklaması ve bu bölgedeki çakal nüfusunun oldukça azaldığı yönündeki ısrarı üzerine sadece Muğla ilinde çakal avının yasaklanmasına karar verilmesi oldu.

Üveyik ve elmabaş talepleri reddedildi

Doğa Araştırmaları Derneği Başkanı Osman Erdem; sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve bilim insanları tarafından yaklaşık üç yıl önce sayıları hızla azaldığı için Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN) tarafından hassas (VU) tür olarak değerlendirilen üveyik ve elmabaş ördek türünün Avrupa ülkelerindeki avlanma durumları hakkında Komisyona bilgi verildiğini ve her iki türün avının ülkemizde de yasaklanmasının talep edildiğini ancak bu taleplerinin avcılar tarafından her iki türün nüfusunun ülkemizde azalmadığı gerekçesiyle; Bakanlık tarafından ise elmabaş patka için Bakanlık adına yürütülen Tür Eylem Planları Projesi kapsamında araştırma yapıldığı, üveyik kuşuyla ilgili ise araştırmalar tamamlandıktan sonra değerlendirilme yapılması gerekçesiyle kabul edilmediğini belirtiyor.

Türkiye dışında 4 ülkede avlanıyor

Son yıllarda ülkemizde de doğa koruma derneklerinin kampanya gündemlerine aldığı üveyik kuşunun Türkiye dışında sadece 4 ülkede avlandığının belirtildiği toplantıda, araştırmalar tamamlanıncaya kadar tedbiren üveyik avlanmasının yapılmaması konusunda ısrarcı olan bilim insanlarının talepleri ise avcı temsilcileri ve Bakanlık oyları ile reddedildi.

‘Bu tür alanların muhakkak ava kapatılması lazım’

Ardıç kuşlarının avının yasaklanması için de bir talepleri olduğunu fakat belirli illerin dışında çok fazla kabul görmediğini belirten Erdem, 150 hektarın altındaki sulak alanlarda avcılık yapılmamasına dair ilgili listeyi Bakanlığa sunmak suretiyle bir öneri getirdiklerini, önerilerinin, alanların sınırlarının belli olmadığı gerekçesiyle Bakanlık tarafından reddedildiğini ve avcıların da bu konuda Bakanlığa destek verdiğini, bununla birlikte, toplantı sonrası Bakanlık yetkileriyle yapılan görüşmede Genel Müdür Yardımcısının il müdürlüklerince sınırların belirlenmesini takiben 2022-2023 MAK toplantısında bu konunun görüşülebileceğini belirttiğini ifade ediyor ve önerilerinin gerekçesini şöyle açıklıyor: “Özellikle kışın hayvanlar daha fazla enerji tüketirler ama besin bulmaları çok daha zordur. O küçük alanlarda avcı girdiği zaman, silah atıldığı zaman hayvanlar kalkıyor, uzaklaşmaya çalışıyor ama küçük alan olduğu için konabileceği yer yok. Büyük alanda silah atıldığı zaman hayvan kalkıp çok daha uzak yerlere konabiliyor. Fakat küçük alanda, kalkıyor, habitatı olmayan, yaşaması için hiç uygun olmayan yere konmak zorunda kalıyor. Bu durum da besin bulmakta zorluk çeken ve çok enerji tüketen hayvanın ölümüne neden olabiliyor. Bu tür alanların muhakkak ava kapatılması lazım.”

Şerh düşülen 5 karar

Yine, STK temsilcilerinin salı günlerinin domuz dâhil tümden ava kapanmasını önermesine karşılık, Tarım ve Orman Bakanlığı temsilcisi salı günleri avın devam etmesi yönünde görüş bildirmiş, Doğa Koruma Genel Müdürlüğü yetkilileri ve avcılar destek verince STK’lerin önerisi reddedilmişti. Avlanma konusunda sınır tanımak istemeyen avcı temsilcileri bunun üzerine salı günleri domuz avı ile birlikte kuş avının da serbest bırakılmasını talep etmişler, ancak bu talep Komisyon tarafından kabul edilmemişti.

Sivil toplum kuruluş temsilcileri (Prof. Dr. Ahmet Karataş, Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu, Dr. Yasin İlemin ve Osman Erdem) ile Prof. Dr. Mustafa Sözen’in katılmadıklarını belirttikleri ve şerh koydukları kararlar ise şöyle:

1. Artvin, Afyon ve Karabük’te kınalı keklik avının açılması,

2. Rize’de tavşan avının açılması,

3. Salı gününün domuz avına açılması,

4. III. Grup kuşların avının 06 Mart 2022 tarihinde kapanması (Şubat sonunda kapanması talep edilmişti)

5. IUCN tarafından tehlike (Hassas tür-VU) kategorisinde değerlendirilen üveyik ve elmabaş ördeğin avlanması.

STK’ler olmasaydı bugün çıkan kararların yaban hayatının çok daha aleyhine olacağını belirten Erdem, IUCN (Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği) hakkında ise şunları söyledi: “IUCN genelde tarafı olmak zorunda olduğumuz bir uluslararası sözleşme olarak algılanıyor, oysaki IUCN bağımsız bir kuruluş. STK’ler üye olabiliyor, bilim kuruluşları üye olabiliyor; bünyesinde binlerce uzman var. Dünya genelinde türlerin durumunu değerlendiriyor ve bir türün durumunu ortaya koyuyor; ‘A türünün nesli kritik durumda, tehlikede, hassas, endişe edecek durum yoktur’ gibi. IUCN bu bilgiyi yapar, yayar, hükûmetler, STK’ler, bilim kuruluşları bunu dikkate alır. Doğa koruma alanında otorite olan bu kuruluşa dünyanın her yerinden binlerce bilim insanı bilgi taşıyor ve bünyesinde binlerce insan çalışıyor. Bizler de güvenilir bir kuruluş olduğu için ‘şu tür küresel ölçekte kritik düzeyde tehlikededir.’ diyebiliyoruz.”

MAK bünyesindeki bilim insanı ve STK sayısının artırılması yönündeki değişikliği olumlu bir gelişme olarak değerlendiren Osman Erdem sivil toplum temsilcilerine de çağrıda bulundu: “Özellikle MAK yapısındaki değişiklik, 4 tane STK’nin oraya katılması gelecek yıllarda çok daha etkili olacak. Kara avcılığıyla ilgili kararlar ilçelerden başlıyor, ilçe av komisyonları var, illerin tamamında il av komisyonları var. Bu kararlar toplanıp MAK’a iletiliyor. STK’lerin ve bilim insanlarının il, ilçe av komisyonlarını önemsemeleri ve buradaki toplantılara katılarak kararları daha başlangıç noktasından etkilemeleri MAK’ın daha sağlıklı kararlar almasını sağlayacaktır. Merkezdeki bir günlük toplantıya katılmak veya sosyal medya kampanyaları yapmak yeterli değil. Avcılar bütün il, ilçe komisyonlarına üçer kişilik temsilcilerle katılıyor, oysaki doğa koruma derneklerini bu toplantılarda görmek pek mümkün olmuyor. Kara Avcılığı Kanunu STK’lere böyle bir hak tanımış, STK’lerin il ve ilçe komisyonlarına katılma ve oy hakkı var. Bu kararları gün sonunda ilçe ile, il Merkez Av Komisyonuna bildiriyor. Bu kararların yaban hayatı lehine alınması için çaba sarf eden STK’lerin ilçe ve illerde bu süreçlere katılmasının çok yararlı olacağını düşünüyorum. Doğa Araştırmaları Derneğinin bu konuda eğitim programları var. Biz bu konuda sivil toplum kuruluşlarına, hayvan hakları savunucularına her türlü desteği sunmaya hazırız. Kendilerine çağrımız, bulundukları illerin fakülteleriyle ve konunun uzmanlarıyla iletişime geçmeleri ve bilim insanlarının desteği ile bu karar alma süreçlerinde daha aktif rol oynamaları.”

Çalışmalara şimdiden başlanmalı

2022 yılı mayıs ayında yapılacak MAK toplantısı çalışmalarına ara vermeden hemen başlanılması, bunun için MAK’a katılacak STK’ler ve bilim insanlarının bir araya gelmesi, 2022-2023 Av Dönemi MAK toplantısı için hedefler belirlenmesi ve bu hedeflere yönelik çalışmaların (araştırma-izleme, lobi, kampanya vb.) planlanması gerektiğine değinen Erdem sözlerine şöyle devam etti: “Örneğin, KOSK sayımlarında olduğu üzere Türkiye’deki kuş gözlemcileri ve araştırmacılar organize edilerek Türkiye genelinde üveyik nüfusunun tespitine yönelik bir çalışma yapılabilir. 150 hektarın altındaki sulak alanların ava kapatılmasına yönelik sınırların belirlenmesi ve MAK’a önerilmesi için Bakanlık nezdinde girişimde bulunulabilir. Hatta bu konuda (veya başka konularda da olabilir) avcı temsilcileriyle görüşmeler yapılarak ikna edilebilirler. Ardıç kuşları ile çakal, tilki ve sansar gibi etçil türlerin avının yasaklanması için şimdiden çalışmalar başlatılabilir.”

‘Biz avcılığa karşı çıktığımızda Bakanlık buradan elde ettiği gelirleri önümüze karşı argüman olarak koyuyor’

Prof. Dr. Ahmet Karataş ise geçtiğimiz sene yoğun tepki çeken yaban keçilerinin yabancı misafirlere av olarak sunulması konusunda şunları söyledi: “Yaban keçisi gibi hayvanların avlatılması paralı av, o Merkez Av Komisyonunun gündeminde değil; ayı, domuz gibi parayla avlatılan hayvanlar için Genel Müdürlük kendisi ihaleye çıkıyor. Biz avcılığa karşı çıktığımızda Bakanlık buradan elde ettiği gelirleri önümüze karşı argüman olarak koyuyor. Oysaki geçen sene avdan elde edilen gelir Bakanlık web sayfasındaki verilere göre sadece 32 milyon lira gibi düşük bir meblağ, bu para devlet için hiçbir şey. Yaban keçisi 10-15 bin liraya satılıyordu. Üstelik av turizmi firmaları bunları devletten 10-15 bin liraya alıyorsa 150 bin liraya satıp büyük kârlar elde ediyor yani devletin kasasına giren dişe dokunur bir gelir de yok ortada. Av turizmine konu olan yaban keçisi, geyik, Anadolu yaban koyunu, ceylan, ayı gibi 950 ila 1.000 arası hayvan var ve bu kadar hayvanın devlete getirisi 32 milyon lira. Kaçak avcılara kesilen ceza ise 120 milyon lira civarında. Bu meblağ, avcılıktan elde edilen gelirin katbekat üstünde. Yine, Türkiye genelinde Milli Parklar çalışanlarının sayısı 700’ün az üzerinde ve il başına ortalama 9 kişi düşüyor. Bu kadar sınırlı sayıda görevlinin denetim görevlerini layıkıyla yapabilmesi mümkün değil. Denetimlerin ve cezaların artırılması ve avcılığın yasaklanması gerekir fakat avcı kesiminin hükûmet üzerindeki baskısının çok fazla olduğu görülüyor.”

‘Bu dönem içerisinde kesinlikle av yapılmamalı’

Yangın bölgelerinden Antalya ve Muğla’ya av yasağı getirilmesini olumlu bir gelişme olarak değerlendiren Karataş, “Belki bazı kuşlar uzaklaşabiliyor, memeliler kaçıp uzaklaşıyor ama gittikleri yerde hem besin açısından hem yuvalanma açısından yeni bir rekabet ortamı oluşuyor. En azından bu yanan yerlerin bu canlıların beslenmesine veya orada barınmasına imkân verecek şekilde kendini toparlaması gerekiyor. Bu dönem içerisinde kesinlikle av yapılmamalı. Zaten Bakanlık da bu av dönemi için öyle bir karar aldı, bu olumlu bir karar. Bu kararın en az beş yıla yayılması lazım.” dedi.

Merkez Av Komisyonunun yapısının STK’ler lehine değiştirilmesi ile önümüzdeki av sezonu yaşam hakkı savunucuları ve avcılar arasında çetin bir mücadeleye sahne olacak gibi gözüküyor.