Deprem bölgesindeki tonlarca turunçgil çürümeye terk edildi

6 Şubat'ın ardından yaşanan yıkım ve göçlerden dolayı bu sene yapılması gereken turunçgil hasadı yapılamadı. İhracat durdu, tonlarca turunçgil çürümeye terk edildi. Üretici ve uzmanlar soL'a konuştu.

Özkan Öztaş

6 Şubat depremlerinin ardından yaşanan kayıplar bölgedeki turunçgil üretimini de etkiledi. Tonlarca turunçgilin bahçelerde çürümeye terk edildiği örneklerde üreticiler 25 kuruşa dahi alıcı bulamadı. Sorun sosyal medyada gündem olduktan sonra talepler oluşurken ihracat için gereken önlemlerin alınmadığı anlaşılıyor. Üreticiler ve konunun uzmanları süreci soL'a anlattı. 

'Hatay turunçgil üretiminin yüzde 20'sini karşılıyor'

6 Şubat depremlerinden etkilenen bölgelerde Türkiye'nin turunçgil ihtiyacının yaklaşık yüzde 60'lık kadarı üretiliyor. Bu mevcut turunçgilin yarısından fazlası demek. Hatay ise tek başına bu üretimin yüzde 20'sini karşılıyor. 

Geçtiğimiz sene depremin hemen ardından "ürünler tarlada kalmayacak" çağrısı ile zincir marketler, mağazalar ve belediyeler sürece dahil olmuş ve üreticiye yardım etmişti. Uzmanlar aynı zamanda bu sene için üretimin azalma ya da ürünlerin kalitesinde düşüş yaşanabileceğini ifade etmişti. Bugün gelinen süreçte üreticilerin elinde depolama alanları yıkıldığı ve ürünlerin soğuk sevkiyatındaki zincirin dağıldığı için satılmayı bekleyen tonlarca portakal, limon ve mandalina var. Yaşanan ölümlerden ve göçlerden dolayı çalışacak emekçilerin bulunamadığı Hatay'da tonlarca portakal yerlerde çürümeye terk edildi. 

'Bahçelerdeki portakalların yarısı yerlerde'

Üreticilerden biri de Gamze Haksöz. Kendisi geçtiğimiz gün sosyal medya hesabında yaptığı paylaşımla tonlarca turunçgilin bahçelerde yere döküldüğünü ve çürümeye terk edildiğini duyurdu. Konu hızlıca gündem olurken Gamze Hanım her şey için çok geç kalındığını belirtiyor.

"Elimizde şu an 40 ton mandalina 10 ton portakal vardı. Bunların yaklaşık yarısı yerlerde bekliyor. Satılamama sebebi ihracatın da ithalatın da durması. Burada her zaman ihtiyacın fazlası narenciye üretilir ki bu neredeyse tüm Akdeniz ülkeleri için geçerlidir. Bu narenciye normalde dış pazarda yerini alıyordu fakat şu an dış ticaret durmuş durumda. Depremin ardından artan fiyatlara rağmen çiftçilerimiz her şeyi göze alarak ürününü kurtarmak için bu harcamaları yaptı, bahçesine tarlasına çadır kurdu. Ama sonuç ortada" diyen Gamze Hanım üreticilerin yalnız bırakıldığını ifade ediyor.

'Depremzede çiftçilerin işçi çalıştıracak, benzin masrafını karşılayacak durumu kalmadı'

Hatay'ın Samandağ ilçesinde üretim yapan Gamze Hanım ve ailesi "Bütün Samandağ, bütün Hatay bu halde bütün. Ürünler yerlerde, bahçelerde bekliyor. Ekonomik krizden dolayı işçi masrafını ve benzin masrafını karşılamıyoruz. Turunçgilin bizden aldıkları paraya şu an İstanbul'da bir bağ maydanoz dahi alamıyorsunuz. Bu kadar verimli bir ürünü değerlendirmek için bu güne kadar gerekli hazırlıklar yapılış olmalıydı. Depremin ardından göç ve ölümlerle yarıya düşen nüfus da tabi bir başka etken" sözleriyle sorunu anlatıyor. 

Turunçgil bahçelerinde portakallar, mandalinalar yerlerde çürümeye terk edildi

'Üretmek burada insanları hayata bağlayan şey. Bunu elimizden almasınlar'

Gamze Hanım yaşanan onca acıdan sonra insanların normalleşmesinin ve yeniden hayata tutunmasının bir aracı olarak insanların emek üretim süreçlerine yeniden dahil olabilmesine işaret ediyor. Bu sayede hayata tutunmanın mümkün olacağını belirten Gamze Haksöz, bu seçeneğin de insanların elinden alındığı takdirde deprem bölgesinde yaşamanın manasının kalmayacağını belirtiyor. 

Gamze Haksöz, "İnsanlar zaten her şeyini kaybetti. Emeğinin de karşılığın alamazlarsa yaşamanın bir sebebi kalmayacak. İnsanları hayata bağlayacak en önemli şey çalışmak ve karşılığını almaktır. Oysa burası tamamen unutulmuş durumda. Bu sorunu duyurmak için projeler ürettik. Sesimizi duyurmaya çalıştık arkadaşım Uğur ile birlikte. Kendisi de Antakyalı. Bir internet sitesi kurarak adımlar attık. Ancak buna rağmen sesimizi duyuramıyoruz" diyor

'Portakallar yere düştüğü zaman telefonlar çalmaya başladı'

Yaptıkları çağrıların ve uyarıların karşılık bulmamasına tepki gösteren Gamze Haksöz sosyal medyada paylaştığı yerlere düşen turunçgil fotoğraflarının ardından telefonlarının çaldığını ve insanların harekete geçtiğini söylüyor.

"2 gündür mesajlar susmuyor. Oysa kampanyayı paylaştığımızda kimse ilgi göstermedi. Parıltısını yitirdi kampanya. Bu mağdur görsel kadar ses getirmedi hiçbir şey. Halbuki herkesi bu kadar üzen bir olayın çözümünün daha çok ses getirmesi gerekmez miydi? Bu basit örnek dahi yaşadığımız sorunu ve ülkedeki sorunlarla kurulan ilişkiyi özetliyor bence. Birçok şey için geç kalınca adım atılması rahatsız edici."

'Devletin piyasaya müdahale etmesi gerekiyor. Oysa şu an piyasaya kaos hakim'

Konuya dair soL'a konuşan Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim elemanı ve tarım ekonomisti Burak Öztornacı mevcut durumda atılacak adımlar için geç kalındığını ve bunun piyasanın tercihlerinin bir sonucu olduğuna dikkat çekiyor. Öztornacı bugün piyasada planın değil kaosun olduğunu bunun da en çok deprem bölgesindeki meyve üreticilerini mağdur ettiğini belirtiyor.

Burak Öztornacı konuya dair şunları söyledi:

"Türkiye'de tarım bırakın planlı olmasını, artık bir kaos ile yönetiliyor. Kapitalizmin ve neoliberalizmin etkileri sonucunda plandan uzak bir tarım politikası yürürlükte. Son yıllarda açıkça bir kaos yaşanıyor. Bazı tarım ürünlerinin fiyatının bir sene önce çok artmasının ve bir sonraki sene ciddi düşüşler yaşamasının nedeni bu. Bu plansızlıktan dolayı bazı temel ürünleri yetiştiremiyoruz ya da bölgesel avantajlarımız olan ürünleri dışardan satın almak zorunda kalıyoruz. Bunun üstüne de deprem gibi olağan dışı bir gündem eklenince bu kaos iyice kontrol edilemez, yönetilemez oldu.

'Depremin yaşandığı bölge Türkiye'deki meyve üretimi açısından çok önemli'

Depremin yaşandığı bölge Türkiye'deki meyve üretimi açısından çok önemli bir bölge. Elazığ, Malatya, Adıyaman'dan tutun Maraş, Adana, Osmaniye Hatay hattı Türkiye'deki meyve üretiminin önemli bir kısmını karşılıyor. Özellikle de deprem bölgesinin güney kısmı yani Adana ve Hatay civarı sadece Türkiye'nin turunçgil ihtiyacını karşılaması açısından değil, tarımsal ihracatın da belirleyici rolde olduğu yerlerden biri olduğu için önemli. 

Öncelikle üretimin planlanması gerekiyor. Budan çok uzağız. Ama buna rağmen hemen devletin çeşitli birimlerinin kimi bakanlıkların organize bir şekilde müdahale etmesi ve piyasada düzeni sağlayıcı hamle yapması gerekirdi. Bu ürünler hızlıca meyve suyuna dönüştürülebilir, okullarda öğrencilere ulaştırılabilir, kamusal alanlarda tüketimi teşvik edecek adımlar atılabilir buna doğru plan program yapılabilirdi. Devletin burada düzenleyici bir rol üstlenmesi gerekirdi. 

Ancak bunun yerine küçük ve orta ölçekli üreticinin piyasadan çekilmesi için adete bir çalışma var. Üretimin büyük kapitalist işletmelere doğru kaydığı, kapitalist tarım işletmelerinin piyasada daha çok etkin olabilmesi için küçük ve orta ölçekli üreticinin kaderine terk edilmesi eğilimi var. Dolayısıyla devletin piyasa düzenleyici müdahalelerini görmüyoruz ya da görünen örneklerde de çok geç kaldığını görüyoruz. Devletin bu başlıkta geç kaldığını söylemek gerekiyor."