Astroloji ve yeni kadercilik

Klasik dini inançlardaki kader anlayışına benzer şekilde astroloji de, farklı bir dil ve kaynakla, sorunlarımızın, kaygılarımızın, iç sıkıntılarımızın sebeplerinin değiştirilemez olduğunu söylüyor.

Filiz Açar*

İnsanoğlunun belirsizlikleri azaltmak, tahminlerde bulunabilmek için gökyüzüne bakmasının tarihi oldukça eskilere dayanıyor. İlk insanların yaşamı, yağmur, sel, kuraklık, fırtına ve güneşin bilinmez koşullarına bağlıydı. İnsan hayatta kalabilmek için gökyüzüne bakmaya başladı. Tarımın keşfinden sonra mevsimlerin daha yakından gözlenmesi, yılın daha kesin bölümlere ayrılması gerekmişti. Yıldızların belli biçimler aldıklarında ekinin ekileceği, başka biçimler aldıklarında yağmurların başlayıp ekinlerin olgunlaşacağı deneysel olarak keşfedilmişti. Yıldızları izleyip işlerini yürüten insanlar, zamanla yıldızların dünyadaki olayları etkilediklerine inanmaya başladı.

Astroloji, zaman bağlantısı ile rastlantı bağlantısının birbirine karışmaya başlamasıyla doğdu. Örneğin, Nil taştığı zaman çevrede görülen yıldızın, Nil’in taşmasına sebep olduğuna inanılmaya başlandı.1 Bugün modern bilim astrolojiyi sahte bilim olarak adlandırırken, kendini seküler olarak tanımlayan çevrelerde ve özellikle kadınlar arasında, astroloji, gezegen hareketleri neden bu kadar yaygınlaştı, bu alanlar nasıl bir sektör haline geldi? 

Astroloji insanların hayatından tam olarak çıkmamış olsa da, yakın zamana kadar hayatın bu kadar içinde de değildi. Özellikle belirsizliğin en üst seviyeye vardığı pandemi döneminde yaygınlaşmaya başlayan astroloji ve fal, krizin derinleştiği, belirsizliğin boyutunun değişerek arttığı pandemi sonrasında da popülerliğini koruyor. Bugün gazeteler, tv programları, sosyal medya astrolojik içeriklerle dolu. Nereye baksak, bizi trajedilerin beklediği, depremlerin, savaşların olabileceği, maddi kayıplar yaşayabileceğimizi, dikkatli olmamız gerektiğini söyleyen açıklamalar, tartışmalar görüyoruz. Deprem kuşağındaki bir ülkede deprem olması; beklenen, doğal bir şey. Doğal olmayan ise paranın yaşamdan daha değerli olduğu, bir düzende yaşıyor olmamız, binlerce insanın sırf bu sebeple ölmesi, sırf bu sebeple yardım alamaması, sırf bu sebeple çürük binalarda korku içinde yaşamaya devam etmesi.

Maddi kaybımızı etkileyen yıldızların konumlanışı mı yoksa bizden çaldıklarıyla patronlar mı?

DİSK Araştırma Merkezi Raporu’na göre en yüksek yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay 2013'te yüzde 45,9 iken 2022'de yüzde 49,8'e yükselmiş, en düşük yüzde 20'nin payı ise aynı dönemde 6,2'den 5,9’a gerilemiş. Bu gerileme sadece en düşük gelir gruplarında da gerçekleşmemiş, geriye kalan yüzde 80’nin hepsinin gelirden aldığı pay azalmış.2 Bu veriye dayanarak, maddi kaybımızı etkileyen yıldızların konumlanışı mı yoksa bizden çaldıklarıyla patronlar mı? Hamile kaldığı için işten çıkarılan bir kadının maddi kaybının sebebi doğmuş olduğu gün ve saatle mi ilgili yoksa kadını her gün acizleştirmeye, eve kapatmaya uğraşan iktidarın patronlara açtığı alanla mı ilgili? Hamile olduğu için işten çıkarılan bir kadın emekçi ve onu işten çıkaran kadın patronun doğmuş oldukları gün, hayatlarında bu kadar büyük bir fark yaratabilir mi? 

Kaderciliğin farklı bir formda yaygınlaşmasını tesadüflerle açıklayamayız

Astrolojinin alanı sadece içeriklerle de sınırlı değil, sayısı her geçen gün artan astroloji merkezleri, online uygulamalar vs ile astroloji, bir sektör haline gelmiş durumda. Astrologlar, insanların belirsizliklere olan zaafından faydalanıyor, belirsizlikler, krizler arttıkça sektör gittikçe büyüyor. Danışma ücretleri fazla mı geldi, daha ucuz uygulamalarla siz de ödediğiniz miktar kadar gelecekten haberdar olabilir, sorularınızın cevabını alıp, belirsizliklerinizi ve endişelerinizi azaltabilir ya da davranışlarınızın nedenlerini öğrenebilirsiniz. Ne de olsa yıldızların konumu yaşamınızın, kararlarınızın ana belirleyeni ve sizin de kendi hayatınız üzerinde pek bir söz hakkınız yok. Dinin kadercilik anlayışıyla ne kadar da benziyor değil mi? Bir yandan klasik inanç sistemlerine ilgi azalırken kaderciliğin farklı bir formda ve özellikle kendini seküler olarak tanımlayan kadınlar arasında bu kadar yaygınlaşmasını tesadüflerle açıklayamayız. 

İnsanların belirsizliğe karşı toleransının düşük olduğunu, belirsizlik içinde olmaktansa rasyonel olmayan sonuçları tercih edip, belirsizliği ortadan kaldırma eğiliminde olduğunu biliyoruz. Neoliberalizm ile katı olan her şeyin buharlaşmaya başlaması, iş hayatından, ilişkilere hayatın her alanında kuralların esnemesi ve hatta birçok alanda ortadan kalkmasıyla birlikte belirsizliklerin ve güvencesizliğin arttığı ve bunca belirsizliği yönetmekte zorlandığımız bir gerçek. Sosyal medyada kadınlar arasında çokça “çıkma teklifi geri gelsin” içerikli paylaşımlar görüyoruz ya da kendi aramızda bir zamanlar bir ilişkinin başı sonu belliydi şimdi ne yaşadığımızı anlamıyorum diye konuşuyoruz.

İş yaşamında durum daha karışık ve belirsiz. İş yaşamını belirleyen kurallar emekçi aleyhine esnekleştikçe, belirsizlik ve güvencesizlik artıyor. Yarın haksız bir gerekçeyle, haklarınızı almadan işten çıkarılabilirsiniz. Haklarınızı aldığınız durumda dahi aldığınız para size ne kadar yetecek? Yeni bir iş bulana kadar? Peki yeni bir iş ne zaman bulunur? Şu an çalıştığınız yerde, emeğinizin karşılığını alıp rahatça geçinebiliyor musunuz, yoksa aklınızdan türlü hesaplamalar geçerken ne zaman iyi para kazanacağınızı merak edip duruyor musunuz? İşyerinde şiddete, baskıya, tacize maruz kalıp, yarın da aynı şeyleri yaşayıp yaşamayacağınızı tahmin etmeye mi çalışıyorsunuz? Emin olun yaşadığınız mobbingin dolunayla ilgisi yok. Yıllarca çalışıp emekli olduktan sonra alacağınız 10 bin TL ile nasıl hayatta kalacaksınız? Gittikçe yaygınlaşan freelance çalışma modellerinde belirsizlik ve güvencesizlik daha da belirleyici. Durum böyleyken umutlar tükeniyor, karamsarlık artıyor. İnsanlar artık gülemediğinden şikayetçi, gencecik insanlar, henüz yolun başındayken, umutları tükendiği için hayatlarına son veriyor. 

Kadınların hayatlarındaki belirsizlik daha fazla

Peki astroloji kadınlar arasında neden daha fazla alıcı buluyor? Öncelikle bu durum, kadınların kendiliğinden güçsüz, kolay kandırılmaya uygun olmasından çok, bilinçli olarak kadınlara pazarlanmasıyla ilgili. Erkekler de online bahis, iddia, borsa, bitcoin gibi araçlarla ekonomik belirsizliklerini en aza indirmeye uğraşıyorlar. Bu noktada, erkeklerin de geleceği kestirebilmek adına yıldız haritaları vs gibi uygulamalara başvurduklarını görüyoruz. Fakat kadınların hayatlarındaki belirsizliklerin kat be kat fazla oluşu, dinci gerici politikalarla bu belirsizliklerin arttırılıp, kadın emeğinin değersizleştirilmesi, kadının sistemli olarak acizleştirilmeye çalışılması sektörün kadınlara daha kolay pazarlanabilmesine sebep oluyor.

Her gün bir kadın, çoğunlukla sevgilisi ya da kocası tarafından, öldürülürken, yukarıda bahsetmiş olduğum ilişkinin adının konmuş olması da, kadını güvende hissettirmeye yetmiyor. Üstelik herhangi bir şiddet durumunda korunamayacak oluşunu bilen kadın daha da güvensiz ve çaresiz hissediyor. İktidar, kadın kocasının izni ile ev ekonomisine yardım etmek üzere çalışabilir, kadın önce annedir ve yeri evidir diyor. Kadınların yapıp yapamayacağı meslekler tartışılıyor, kadınlara evde çocuk bakarken yapabileceği işler öneriliyor. Kadın emeği değersizleştirilirken erkeğe bağımlı hale getirilmeye çalışılıyor.

Kadınlarda resmi istihdam oranı yüzde 31,3 iken kayıtlı tam zamanlı istihdam oranı yüzde 19,5, yani her 100 kadından sadece 19’u tam zamanlı ve kayıtlı çalışıyor.3 Kadınlar işsizlikle, yoksullukla boğuşuyor. Kadın işyerinde, sokakta tacize uğruyor, sokaklarda rahatça yürüyemiyor, kadın istediğinde boşanamıyor, kocasının, babasının, sevgilisinin sözlü şiddetine, aşağılamalarına maruz kalıyor. Yuvayı dişi kuş yapar deniyor, ev işleri, çocuk bakımı, hasta ve yaşlı bakımı kadının üstüne çöküyor. Erkek en iyi ihtimalle bu tabloda yardımcı olabiliyor. Erkektir sinirlenir, erkektir aldatır, erkektir kıskanır sen alttan al, affet deniliyor. Eşitlik temelinde bir ilişki kurulamadığı için kadının ilişkiden beklentisi de karşılanmamış oluyor. Aranan ideal ilişki bulunamadığında, hangi burç hangi burçla daha iyi anlaşır, doğum saati neymiş buna bakılmaya başlanıyor. 

Falcılara, yıldız haritalarına gerek yok

Klasik dini inançlardaki kader anlayışına benzer bir şekilde astroloji de, farklı bir dil ve kaynakla, bize tüm bu sorunlarımızın, kaygılarımızın, iç sıkıntılarımızın sebeplerinin değiştirilemez şeyler olduğunu söylüyor. Astroloji, tıpkı dinler gibi, tam da düzenin işine yarayan, kendi hayatı üzerinde etkisi olmayan, pasif, teslimiyetçi, akıl yoluyla düşünmeyen ve tartışmayan, karamsar, umutsuz, çaresiz insanlar yaratıyor. Sorunlarımızın, kaygılarımızın, belirsizliklerimizin gerçek nedenlerini gizlerken, mücadeleyi ve çabayı yok ediyor. 

Karamsarlığa, umutsuzluğa, senaryosu belli bir dizi gibi kendi yaşamlarımızı uzaktan izlemeye, çaresizce daha kötüsünü beklemeye, beklerken kendimiz ve sevdiklerimiz için endişelenmeye ihtiyacımız yok. Kendi hayatlarımızı ele almak için ayağa kalkmadıkça, yan yana gelip yaşamak istediğimiz hayat için mücadele etmedikçe içinde yaşadığımız bu aşağılık sömürü düzeninde daha kötüsünün geleceğini tahmin etmek için falcılara, yıldız haritalarına gerek yok, paranız cebinizde kalsın. 

*Filiz Açar, Kurtuluş Kadın Dayanışma Komitesi (KDK) üyesi