Klimayı açtığı için işten atıldı: Çalışan üniversite öğrencisi yaşadığı sömürüyü anlattı

İzmir'de Kitapçı Yavuz'da çalışan üniversite öğrencisi Hüseyin Kılınç işten atıldı. Patronunun, hava sıcaklığı 4 derece iken klimayı kapattırdığını anlatan Kılınç, haftada yaklaşık 64 saat çalıştırıldığını belirtti.

soL Haber Merkezi

İzmir Buca'da Forbes Caddesi'nde bir işhanının alt katında yan yana 3 dükkandan oluşan Kitapçı Yavuz'da çalışan üniversite öğrencisi Hüseyin Kılınç işten atıldı.

Hem çalışıp hem okumak zorunda olan Kılınç, çalıştığı yerde hava sıcaklığı 4 derece iken patronun klimayı kapattırdığını ve işten atılma nedeninin ellerini cebine sokup ısınmaya çalışması olduğunu söyledi. Kılınç işyerinde haftada 64 saat çalıştırıldığını ve mobbinge uğradığını anlattı.

İşten atılma sebebinizi anlatabilir misiniz?

Hava 4 dereceydi dayanamayıp klimayı açtım. Belki iki saat açık kalmıştır. Sonra patron farketti "Klimayı kapatabilir miyiz?" dedi. O an işimi kaybetme korkusuyla kapattım ve bence o an kaybettim. O gün işten atmasa bile iki gün sonra başka bir meselede, "Beğenmiyorsan git" demesi için baştan kapıları açık bırakmış oldum. Zaten işten atılma sebebim de ellerimi cebime sokup ısınmaya çalışmam.

Patronunuz nasıl ısınıyor?

O benim düşüneceğim bir şey değil aslında ama genellikle yan tarafımızdaki berber ve eczanede geçiriyor vaktini. Oralar gayet sıcak. Dükkanın önünden de her zaman ellerini ovuşturarak geçer. "Hareket edin ısının" der gibi. Bu arada Kitapçı Yavuz üç ayrı dükkandan oluşuyor. Birinde klima muntazam çalışıyorken patronum bana, "Bu şartlarda tek sen mi çalışıyorsun yani" demesi baştan aşağı kavga meselesi.

Sizin çalıştığınız bölüm nasıl bir yer?

Ben test kitaplarının olduğu bölümde çalışıyordum. Bu bölümde eğitim sisteminin ne kadar aptallaştırıcı bir hale geldiğini de tekrardan gördüm. O kadar ki, müşteriler "Yeni nesil Din Kültürü test kitabı var mı?" diye soruyor artık. Dayanamayıp birkaçına "Yeni ayet mi indi hanımefendi?" diye sormadan edemedim. Yayıncılar dersleri, konuları, kitapların zorluk seviyelerini adeta paylaşmış. Bir yayın antremanlarla matematikle ün yaparken, diğeri zorun da zoru sorularını kapmış. Kimi aileler çoğunluğun almak istediği "iyi" kitapları alamıyor. İnsanlar biraz daha indirimli kitap alabilmek için türlü yalanlar atmak zorunda kalıyor. Oysa kitaplara yapılan indirim oranından daha fazla bir oranda kâr ediyor çalıştığım yer.

Eğitim sistemi yukardan aşağıya büyük şirketlerden, çalıştığım kitapçıya kadar kâr amaçlı kurgulanmış. Durumu görece iyi olan ailelerin çocukları kolay seviye kitaplarla başlayıp zorun da zoru kitapları çözene kadar sınavlara hazırlanabiliyor. Benim gibi asgari ücrete çalışan emekçilerin çocuklarının belki bir çeşit kitap alma gücü var. İnsanların çaresizliğine her saat tanık olmak ayrıca yorucu. Ortada apaçık bir soygun var. Daha fazla indirim yapılabileceğini bilmenize rağmen, patronun belirlediği orandan fazlasını yapamıyorsunuz. Neden? Kâr, kâr, kâr... Ama bir klima fazla geliyor patron beylere.

Peki diğer çalışma şartları nasıldı? Sigortanız var mıydı?

Asgari ücret, bir de yemek parası veriyordu. Hafta içi her gün ve cumartesi günleri 11 saat, pazar günü 9 saat çalışıyorduk. Yani hâlâ çalışanlar var. Sigorta yapacaktı. "Denek" olduğumdan bir ayı doldurmamı bekliyordu sanırım. Düşünün 11 saat ayakta çalışıyorsunuz, adam size kalkıp 4 derece soğukta "Hareket et ısın" demeye getiriyor. Sorsanız çocuklara en iyi kitapları, en iyi şekilde satıyor. Hatta o kadar ki rehberlik hizmeti bile veriyor ayaküstü. Bir yakalarsa yarım saatinizi dükkanın orta yerinde, onlarca müşterinin giriş çıkışını engellese dahi, sakin sakin, tatlı bir dille anlatarak mallarını satıyor ve bu adam "iyi kitapçı" olarak biliniyor. Bence de iyi tüccar. 

Haftalık izniniz var mıydı? Haftada 64 saat çalışıyorsunuz... Yasal çalışma süresinin oldukça üstünde.

Haftalık iznim bir gündü. Sezon başlangıcında 8-9 hafta izinsiz çalıştırıyormuş, arkadaşlarım bahsetmişti. Bir kere de 2 saatlik bir izin kullanmıştım. Başka bir kitapçıda Ferhan Şensoy'un imza günü vardı. Hatta Ferhan Şensoy patronumu aradı ve benim için izin istedi. Ancak öyle yani... Ferhan Şensoy'a "Ben de gelirim" demesine rağmen imza gününe gelmemişti patron. O kadar iyi kitapçıdır. Ya o kadar komik ki, "Nerdeyse 30 yıldır görüşmüyoruzdur Ferhan Ağabey'le ama sen bekleme aramaz o" demişti.

O gün yarım saat geç açtı dükkanı. Sanırım uyuyakaldı. Aradaki yarım saati kapatmak için gelmemiştir. Bana nasıl izin verdi bilemiyorum.

Peki bundan sonra sizce ne olacak?

Aynı durum devam eder. Ne yazık ki ellerini cebine sokmadan, havanın soğukluğuna katlanacak bir eleman bulana kadar bu böyle sürüp gidecek. Birileri benim gibi iş bulma mutluluğunu kısaca tadıp atılacak. Birileri "hayır" demedikçe çalışma şartları gittikçe zorlaşacak. Dün klimayı kapattırmış, bugün ellerinizi cebinizden çıkarttırıyor, yarın eldiven takarsınız "Ellerini eldivene sokmuşsun birader" der. Anlamak güç. Anlamamak lazım. Umarım bana gıcık olup klimayı diğer elemana açmıştır diyeceğim ama...