Gündeme Bakış: 'İleri derecede saplantı' hali

"Cinsellik, dincilerde, din adamlarında artık saplantılı bir noktada. Bu zatların öğütlerine inananların son derece sağlıksız bir cinsel yaşamları olacak. Çünkü bedenlerinin, doğalarının isteğini değil, dinin isteğini yerine getirmekle ciddi sıkıntılar yaşayacaklar" .

Mustafa K. Erdemol

Bir hayli güldük, eğlendik şu “ileri derecede oral seks” tartışmaları sırasında ama durum, özellikle dinciler açısından pek vahim bir görüntü arz ediyor. Onlar farkında olmasalar da, Cüppeli Ahmet “şeriatta ayıp yoktur” inancına güvenerek her fırsatta cinsellikten söz etse de, cinselliğin bu zatlar için artık bir saplantıya dönüştüğü kesin.

Garip olan, memlekette, tabii ki konuşulması gereken konulardan biri olan cinsellik üzerine işin uzmanlarından ya da bilim insanlarından çok, dincilerin, din adamlarının, yani okullara cinsellik dersi konulsun dendiğinde “günah ya da ahlaksızlık” diyerek ilk karşı çıkacak olanların konuşuyor olması.

Ali Rıza Demircan adlı zat, ciddi ciddi İslami kesimin “seks ilişkileri gurusu”na dönüşmüş durumda. Birkaç ciltlik, İslamda Cinsel Hayat adlı eseri(!) aslında son derece beceriksizce yazılmış bir “cinsel mizah” kitabıdır ama nedense kimileri için İslamcı camiada bu işi bilenlerin en önemlisi kabul ediliyor Demircan. Çok ciddi, bilge biri havasında konuşuyor ama, karşısında kendi tutamayıp kıkırdayan sunucu hanımda görüldüğü gibi, dinleyicilerini de okuyucularını da bir hayli neşelendiriyor. “İleri derecede oral ilişki” gibi cümlesinin “azıcık hamile” demekten farkı yok biliyorsunuz. 
 
Ama yine de vurguluyorum: Durumun şaka kaldırır tarafı yok. Bu, dincilerde, din adamlarında artık saplantılı bir noktada. Cinselliğin de, ona bağlı her türlü olgunun da konuşulmasından yana biri olmakla beraber, bu zatların öğütlerine inananların son derece sağlıksız bir cinsel yaşamları olacağına inanıyorum. Çünkü bedenlerinin, doğalarının isteğini değil, dinin isteğini yerine getirmekle ciddi sıkıntılar yaşayacakları ortada.

Dinler bu tartışmaları seviyor. Takipçileri üzerindeki düzenleyici/denetleyici özelliğinden ötürü tabu haline getirdiği konular aracılığıyla otoritesini de sürdürüyor tabii. Ancak takipçileri ya da uluları arasında cinselliğin günah olup olmadığı bile hala tartışılan bir konudur. Hıristiyan azizlerinin en büyüklerinden Augustin’e bakarsanız cinselliği yaşayan herkes cehennemlik. “Biz dışkı ve idrar gibi pisliklerin arasında doğduk, annem bana günah işleyerek gebe kaldı” diyerek cinsel ilişkiyi lanetler örneğin.  Colette adlı bir başka aziz de yeniden evlenip günaha girdi diye annesini reddetmiştir. Müslümanlıkta da var benzerleri tabii ki. Ömrü boyunca cinsellikten uzak duran kadın sufi Rabiat el-Adeviye “sadece allahı seviyorum” diyerek hiçbir evlenme teklifini kabul etmemiştir örneğin. Ümmetine “mutlaka evlenin” diyen peygamber öğüdüne rağmen, “İslama hizmetini aksatmamak için” hiç evlenmeyen Fethullah Gülen’i de saymak lazım.

Dileyen aseksüel bir yaşam sürebilir elbette. Her ne kadar evlenme yolunda İslam’da bir öneri varsa da. Yani, cinselliğin yaşanıp yaşanmaması kişinin kendi kararı iken, cinselliğin nasıl yaşanacağına ilişkin en utandıran vurgularla konuşmak dinciler içinde çok yaygın yine de. “Tıpta ayıp yoktur”u anımsatır biçimde “şeriatta ayıp yoktur” diyen Cüppeli Ahmet, konunun “uzmanlarından” biri olduğu için Ali Rıza Demircan’ın “ileri derecede oral seks haramdır” deyişine “nereden çıkardın haram olduğunu” diye itiraz ederek meseleyi, hem de en perdesiz ifadelerle açıklama yoluna gitti. Benim için sakıncası yok ama “çoluk, çocuk, kadın, kız” dinlerler mi endişesini duymadan “ilmini” konuşturdu. Muhammed, “ağız Kuran yoludur, onu temiz tutun” demiştir ama Cüppeli’ye göre erkek çok bunalırsa, zinaya başvurmasın diye oral seks yapabilirmiş. “Bir necaset kanalı”nın ağza alınması caiz görülmemiştir ancak Şafii bazı alimler zekeri bedenin bir  parçası olarak kabul ettiklerinden oral sekse karşı çıkmazlar”mış.

Benim, dediğim gibi bunların konuşulmasına itirazım yok. Okullara cinsellik dersinin konularak, uzmanlarca çocukların eğitilmesini de savunurum. İtirazım, cinsellik, seks konusunda, (hakları olmadığı halde) konuşmaya bu kadar meraklı bu tiplerin bir türlü uygun dil tutturamamalarına. Son derece bayağılar çünkü. Her şeyleriyle hem de. Bilimin bu tür konuları konuşurken oluşturduğu bir yan dil vardır ki, edebi tartışılmaz. Demircan’ın o kitabı okunduğunda cennette erkeklerin sürekli ereksiyon halinde dolaştıkları öğrenilmiş olacak. Cenneti, tabii ki erkekler için, her açıdan cazip gösterme çabasının ulaştığı nokta burası işte. Onca hurinin vaat edildiği erkeğin ereksiyon konusunda rahatlaması tabii ki önemli. Erkek için her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünen bir dinin olması da büyük nimet kuşkusuz.

Dilleri berbat bunların. Ahlaksızlık değil, daha kötüsü, pespayelik var literatürlerinde. Televizyonlarda kadının sadece kendisini ya da doktorunu ilgilendireceği en özel durumları regl, hayz, kanama sözcükleriyle, hem de erkekler tarafından dile getirilebiliyor. Kadını sıradan bayağılaştıran, pespaye bir nesneye dönüştüren bir dilleri var. Cüppelisi, Ali Rızası falan tamam da, “akademisyen”i de böyle. Profesör Süleyman Uludağ’ın Sufi Gözüyle Kadın adlı bir kitabı var. Pespaye nedir okuduğunuzda anlayabilirsiniz. Bakın Mevlana’yı olağanüstü bir erkek diye tanımlama gayretiyle nasıl bir dil kullanıyor, Mevlana’nın eşi Kira hatunu ne hala koyuyor: “Kükremiş bir aslan gibi Kira hatuna çullanarak peş peşe 70 defa cinsi ilişkide bulunur. Kira hatun yolunu bulup Hazreti Mevlana’nın elinden kurtulup Medrese’nin damına koşar. Mevlana onun arkasından gider, ‘daha tamam olmadı’ der.

İnanılmaz bir dil bu. Mevlana gibi bir din ulusunun eşi olmak Kira hatunu erkek azgınlığından koruyamamış belli ki. “70 kere”  iddiası elbette saçmalıktır ama bu adamların hakkında konuşmaya bayıldıkları cinsellik ile insan bedenine ilişkin hiç bir halt bilmediklerinin de kanıtıdır.

Seks sözcüğü, kendisini icat eden Romalılardan bu yana her halde hiç bu kadar yerlerde sürünmemiştir. Cüppeli Ahmet’in de, Ali Rıza Demircan’ın da, antik Yunan vatandaşı  Atinalı Aiskhines’le tanışmalarını çok isterdim. Çünkü Aiskhines de hangi seksin daha iyi ya da tanrıların isteğine uygun olduğunu söyler dururdu yurttaşlarına. Pespayeliğin dili değişmiyor yani. Bakın bu Atinalı Cüppeli’ye göre “yakışan seks” ile “yakışmayan seks” nasılmış:
“ (Bir yanda) eğilmiş ya da domalmış bir pozisyon almak, başka bir adamın penisini ağzına ya da anüsüne almak; (öte yanda) para almayı reddetmek, olası eş değerini kanıtlayana kadar her her türlü bedensel teması kesinlikle ertelemek, bu tür temastan herhangi bir zevk almaktan kaçınmak ayakta durmakta ısrar etmek, ilişki sırasında eşin gözlerine bakmaktan kaçınmak. ”  
 
Dediğim gibi bu bir saplantı artık. Üç bin yıldır bu tiplerle uğraşıyoruz işte. Onlar içten içe zevklenecek diye kadınlı erkekli “seks oyuncağı”na dönüştürdüler hepimizi.
Bu dünyada nasılsa “rahatlıyorlar”, cennette hurilere işleri düşmeyecek pek.