Japonya olimpiyatları nasıl kazandı?

Nükleer sızıntı tehlikesine rağmen 2020 Olimpiyatları’na ev shaipliği yapma şansını yakalayan Tokyo’nun bu zaferinin arkasında uluslarası sermaye grupları var. Nükleer endüstrisi, sızıntı söylentilerinin kendilerine de zarar vereceğinin farkında.

Cenk Alaçam - soL

Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin, Japonya Başbakanı Shinzo Abe’nin Fukuşima’daki radyasyon yayılımının kontrol altında olduğu iddialarına inanması, genç atletlerin sağlıklarını riske atmaktan başka hiçbir şeye hizmet etmiyor.

Japonya’nın Olimpiyat Oyunları’na ev sahipliği yapma hakkınnı kazanmasının lobi faaliyetleri için İstanbul ve Madrid’den daha fazla para ayırdığı gerçeğinden başka bir açıklaması yok.

Tokyo’nun nükleer tehdide rağmen olimpiyatları almış olmasının sadece tek bir nedeni var: O da Ulusalarası Olimpiyat Komitesi’nin sponsorluk programında bulunan şirketler. Bu kampanyanın arkasındaki siyasi güç ve çürüme o kadar belli ki, yarısı devlete ait olan Japon NHK televizyonu bile bu süreçte rüşvet verilip verilmediğini sorgulamaya başladı.

Sermaye için sağlık önemsiz
UOK’yi finanse eden kuruluşlar, olimpyatlarla birlikte gelen sağlıklı yaşamı ve amatör sporları elbette önemsemiyor. Bu firmaların arasında P&G, Samsung ve Atos da yer alıyor. UOK’nin global sponsor listesinde bulunan her şirket, bir şekilde nükleer endüstri ile de içli dışlı. Bazılarıysa direkt olarak Fukuşima’daki tesislerle ilgili. Örneğin General Electric, Fukuşima’daki 1,2 ve 6 numaralı reaktörlerin inşasını yapmış. Panasonic ise televizyon ve ev eşyaları dışında TEPCO tarafından kullanılan radyasyon ölçme cihazlarını üretiyor. Fransız IT kuruluşu olan Atos ise dünyada 70 nükleer tesise kumanda ve kontrol sistemi sağlıyor. Dow firması, partner firma Graver ile birlikte dünya çapındaki nükleer endüstrisine temizlik malzemeleri satıyor.

Güney Kore’deki Nükleer tesislerin yapımından sorumlu olan Samsung ise Orta Doğu’da Toshiba ile birlikte aynı işi yapıyor. Samsung aynı zamanda Fukuşima’daki 5 numaralı reaktörü inşa eden firma olarak göze çarpıyor.

Proctor & Gamble olarak bilinen P&G’nin müdürlerinden Alan G. Laffley, General Electric’in yönetim kurulu üyelerinden ve James McNerney Jr. da emekli bir GE yöneticisi. İsviçreli saat üreticisi Omega, nükleer tesislerdeki zamanlayıcılar için gerekli araçları sağlıyor. McDonalds’ın yönetim kurulu üyesi Enrique Hernandez, Inter-Con Security isimli firmanın CEO’su konumunda. Inter-Con Security ise California’daki bir nükleer tesis başta olmak üzere birçok tesisin güvenliğini sağlayan şirket olarak ortaya çıkıyor.

Türkiye’de de milyonların tükettiği Coca Cola firmasının yönetim kurulu üyelerinden Jacob Wallenberg ve Donald Rumsfeld ABB’nin müdürlerinden. ABB, Kore Halk Cumhuriyeti’ne 2 adet nükleer reaktör satmıştı. Alexis Hernadez, Entergy avukatı ve yönetim kurulu üyesi, aynı zamanda General Electric’in yönetim kurulu üyesi. Entergy ise ABD’li bir enerji firması. Entergy’nin sahip oldukları arasında sızıntısı olan tesisler de var.

Radyasyonun reddi genel politika
Tokyo’nun 2020 Olim-piyatlar’ı adaylığı radyasyon sızıntısı etrafında şekillenince, Japonların bu adaylığı kazanması da kesinleşmiş oldu. Çünkü radyoaktif sızıntıyı inkar etmek, nükleer endüstrinin gelişmesinde ana bir politika gibi gözüküyor. Hitachi, Toshiba ve General Electric’in Vietnam, Türkiye, Birleşik Arap Emirlikleri ve İngiltere’de bu işi böyle yaptığını düşünürsek, bu politikanın önemi artacaktır.

Tokyo bir ölüm alanı
Uluslararası Olimpiyat Komitesi delegeleri, Buenos Aires’te Fukuşima’nın radyasyonlu su kaçırdığı hakkındaki soruları görmezden geldi. Daha da kötüsü, Fukuşima’daki sızıntı nedeniyle kullanılamaz durumda olan yüksek derecede radyoaktif silindirler, Tokyo Koyu’ndaki çöplük alanına atıldı. Bu bölgenin birçok oyuna ev sahipliği yapacağı, Olimpiyat Köyü’nünde burada yer alacağı söyleniyor. Arakawa Nehri, Tokyo Koyu’na akıyor ve bu nehrin de radyoaktif olduğu belirtiliyor. Tokyo’nun etrafındaki Oku-Tama Ormanları ise radyoaktif yağmurdan etkilenmiş gözüküyor. Bu ormanın içerisindeki su yatakları, Tokyo’nun içme suyunu karşılıyor.

Daha fazla radyoaktif bulutun Tokyo’nun üzerine çökmesi, kesin olmamakla birlikte çok da uzak bir ihtimal değil. Bu risk, yüksek dereceli deprem bölgesi olan Japonya’daki reaktör sayısıyla daha da artıyor. Bir başka patlama, 50 milyon insanın taşınması anlamına gelecektir, diğer bir deyişle Japonya nüfusunun üçte biri göç etmek zorunda kalacak.

Büyük bir depremin ya da volkan patlamasının zararları daha da kötü olacaktır. Tokyo yakınlarındaki Nankai Geçidi ve Fuji Dağı’ndaki sismik bir hareket, başkentin havaalanlarının kapatılmasına, binlerce atlet ve seyirciyle birlikte milyonlarca Tokyolunun aksi yönde kaçmasına neden olacaktır. Aksi yönde ise Fukuşima bulunuyor. Yani Tokyo, bir şeylerin olması beklenen bir ölüm alanı gibi.