Zaman’a...

6 Kasım günü Türkiye'nin dört bir yanından gelen yüzlerce üniversite öğrencisi ellerindeki "yaftalıyoruz" yazan dövizlerle yürüdüler YÖK binasının önüne. Yaftaladıkları isimlerin piyasacılığın ve gericiliğin önde gidenleri oluşuna bakarak söyleyebiliriz ki öğrenciler yaftalamadan önce düşünmüşler ve yaftalanması gerekenleri doğru tespit etmişlerdi.

Aynı öğrencilerin en çok attıkları sloganlardan birinin "Tayyip Amerika'ya Fethullah'ın Yanına" olduğu ve meseleyi nasıl da doğru değerlendirdikleri düşünüldüğünde, bizim de bir reklam sloganına başvurarak kendileri için "hepsi okumuş çocuklar" dememizde bir sakınca görülmeyecektir sanırım.

Öğrencilerin Tayyip'in yanına gitmesini istedikleri hoca efendinin gazetesinin, o demokrat, hoşgörülü ve değişik fikirlere saygılı görüntüsünün altında nasıl bir sosyalizm ve aydınlanma düşmanlığı olduğunu, işbirlikçi ve uşak zihniyetinde olmayanları nasıl da kolaylıkla hain, bölücü, provokatör olarak yaftalayabildiğini her gün bir kez daha tecrübe ediyoruz. Gazetenin pazar günkü nüshası bunun mükemmel bir örneği olarak karşımızda duruyor.

Dün Sıhhiye'de Alevi-Bektaşi örgütleri tarafından düzenlenen ve emek güçleri ile solun da desteklediği mitinge dair, gazetenin yaptığı "uyarı" haberinin başlığı şu şekilde: "Sivas ve Gazi'yi Planlayanlar Yine Oyun Peşinde"

Ergenekon Operasyonu ile birlikte Türk Sağı'nın utanmazlığı ele aldığını, karanlık geçmişindeki bütün cinayetleri, suikastları, katliamları üç beş kontrgerilla artığının üzerine yıkarak kendisini aklamaya çalıştığını biliyoruz. Ancak gazetenin bu başlığı utanmazlığın artık bir sınırının bulunmuyor olduğunu gösteriyor bizlere: Sivas Katliamı dinci gericilerin, Gazi Katliamı da kontrgerillanın tertiplediği kanlı katliamlar değil söz konusu habere göre. Aleviler ve onların kendi örgütlenmeleri, yani Sıhhiye'deki mitingi düzenleyenler öldürmüşler/ öldürtmüşler kendilerini.

Haberde ise şöyle deniliyor: "Alevilerin taleplerini dile getireceklerini" söyleyen bazı gruplar bugün Ankara'ya yürüyecek. Eylem, Güneydoğu'da sergilenen provokasyonları hatırlatırken, söz konusu girişime Alevi kuruluşlarından sert tepki geldi: "Sivas ve Gazi'deki gibi bir oyun bu. Doğu'daki olayların ardından şimdi bizi sokağa çekmeye çalışıyorlar."

Demokratik bir hakkın, legal örgütler tarafından kullanılmasında nasıl bir provokasyon olabileceğini anlamasak da, haber sayesinde Güneydoğu'da Tayyip Erdoğan'a gösterilen tepkinin provokatörlerce hazırlandığını ve bu her şeyi yapmaya muktedir provokatörlerin şimdi de Alevileri "sokağa çekmeye" çalıştığını öğreniyoruz. Öğrendiğimiz başka bir şey de mitinge "Alevi kuruluşları"nın sert tepki gösterdiği. İlginç sahiden de, Sıhhiye'ye yüz bin Alevi yurttaşı taşıyabilen örgütler provokatör olarak yaftalanabilirken, hangi Alevileri temsil ettiği bilinmeyen ve AKP ile kankalık eden kuruluşlar Alevilerin gerçek temsilcisi oluveriyor.

Aynı gazetenin mümtaz köşe yazarı ise köşesinden "68 darbeci bir kuşaktı" diye çığırarak yapıyor yaftalama işini. Türköne'yi ne zaman okusam aklıma Hardt ve Negri'nin şu satırları geliyor: "bugün siyaset bilimcilerin çoğunluğu düzenin nasıl korunacağına dair sayısal problemleri çözmeye çalışan sıradan teknisyenlere indirgenmiştir. Geri kalanlarsa, üniversitelerin koridorlarından iktidarın saraylarına gidip, hükümdarın kulağına sokulup tavsiyeler fısıldamaktadırlar. Bu siyaset bilimcileri en iyi temsil edecek figür, hükümdarın gizli danışmanı Geheimrat figürüdür."

Ülkücülükten Çiller'in danışmanlığına ve oradan da liberal-muhafazakâr diktatörlüğün ideologluğuna uzanan yolda her devrin Geheimrat'ı olmayı başaran siyaset bilimci Türköne, köşesinde yeni kitabının reklamını yapıyor. Bu sefer 68'i yazmış kendisi ve 68'lilerin nasıl da darbe sevdalısı bir kuşak olduklarını ispatlamaya girişmiş.

Şöyle buyuruyor Geheimrat: "68 kuşağını, büyük hayallerle evden kaçıp kötü yola düşen genç kızlara benzetiyorum. Mahzenlerde gördükleri pırıltıları ışık zannettiler. Cuntacılara yem oldular. Cuntacılığa sol müşteriler bulmak için icat edilen Baasçı Millî Demokratik Devrim tezini, ezilenlerin kurtuluş reçetesi olarak anladılar."

Yukarıda Ergenekon Operasyonu'nun Türk Sağı'nın kanlı geçmişini aklama vesilesi olarak kullanıldığından bahsetmiştim. Bu yetmemiş olacak ki, liberalinden muhafazakârına sağcı entelijansiya Ergenekon'la birlikte Türkiye solculuğunun cuntacılığını, militaristliğini ve jakobenliğini de keşfediverdi. Türkiye solunun aklı en diri unsurları liberal-muhafazakâr tuzağa düşmedikçe, derin devlet tasfiye ediliyor hezeyanlarına kapılmadıkça, diktatörlüğün ideologlarının peşine takılmadıkça, Türkiye solunun ne baasçılığı, ne üçüncü dünyacılığı kaldı.

68 de elbette bundan payını aldı. Deniz Gezmiş bir ittihatçıydı, Mahir Çayan asker tarafından kullanılmıştı, solcular 9 Mart'ta iktidarı almayı amaçlayan cuntacılardı vs. Yükselen işçi hareketi, öğrenci eylemleri, Amerikan emperyalizmi, kontrgerilla ise önemsizdi. Önemli olan Türkiye soluna ve onun tarihine nasıl çamur atılabileceğiydi.

İşte Geheimrat Türköne modayı takip edebilme yeteneğinden olsa gerek bu konuya eğilmiş son kitabında.

Kariyerlerini, kendilerine darbelerin açtığı yol üzerinden inşa edenlerin cuntacılıktan ya da militarizmden bahsedebiliyor oluşları nasıl da trajik ve nasıl da komik!

80 öncesinde iktidar stratejilerini askeri bir darbe üzerine yerleştirenlerin, 90'larda kurşun atıp kurşun yiyen şereflilere övgüler düzenlerin, 2000'lerde liberal-muhafazakâr diktatörlüğü inşa edenlerin demokrasi havarisi kesilebilmeleri nasıl da ironik!

Cemaate, Zaman'a ve Türköne'ye bir kampanya önerisi sunarak bitirelim yazıyı. Geçtiğimiz günlerde Doğan Kitap'tan 323 sayfalık bir Fethullah Gülen güzellemesi çıkaran gazeteci Faruk Mercan şöyle buyurmuş Zaman'ın pazar ekinde: "Aydınlar sesini yükseltseydi Gülen çoktan Türkiye'ye dönerdi." Türköne ne bekliyor peki sesini yükseltmek için? Yanına liberal-muhafazakâr diktatörlüğün Geheimratları olmaya özenen Altan biraderleri, Murat Belge'yi, Etyen Mahçupyan'ı alsın, Bilgi Üniversitesi merkezli bir kampanya başlatsınlar, Taraf gazetesi ve ATV medya ayağını oluştursun kampanyanın, Açık Toplum Enstitüsü de sponsorluk yapsın. Bu da soL'un kıyağı olsun size.

F.Y