Yeni başkent, yeni Türkiye, yeni Avrasya!*

Başlıkta ardı ardına geçen üç "yeni" sıfatının keyifle kullanılması sizce hangi gazeteye yakışır? Tereddütsüz "Yeni Şafak"a.

Başlık, Yeni Şafak, Zaman vb. gazetelerin yazarlarının hepsini akla getirir ama öncelikli olarak akla gelenlerden biri Osmanlı "delikanlısı" İbrahim Karagül olsa gerek.

Karagül'ün yazısı upuzun bir alıntı aslında, yani yazının yazanı değil aktarıcısı Karagül ama aktardıklarıyla kendini özdeşleştirmiş, özlemlerini dile getirdiği için de pek beğenmiş aktardıklarını.

"Stratfor'in kurucusu ve 'Next 100 Years: A Forecast for the 21'st Century' adlı kitabıyla Türkiye'de çok tartışılan ABD'li Jeostartejist Geoge Friedman, belki de bugünlerde Türkiye'de en popüler kişi" diye başlamış yazıya. Nedir bu Friedmanlardan çektiği bu dünyanın diyebilirsiniz ama Karagül aynı kanıda değil.

İş Yatırım Menkul Değerler'in davetlisi olarak İş kulelerinde konferans veren Freidman'ın bu denli popüler olmasını, senaryolarına ve Türkiye'nin son dönem bölgesel açılımlarına bağlamış. Gerisi konferanstan alıntı.

"Ne diyor Friedman?"
Söyledikleri meczup bir Amerikalının fantezileri diyerek işin kolayına kaçılabilir. Ancak, Abdülhamit çığlıklarının, "son padişah I. Recep Tayyip Erdoğan" arzusunun dile getirildiği, büyük Osmanlı hayallerini her gün yeniden üretildiği bir ülkede allanıp pullanmış ABD stratejilerinden bir tanesi olduğunu ve bunun kimilerinin ağzını sulandırdığı gerçeğini görmemek için kör olmak gerekir. Friedman'ın kurgusu, yorumu ve açıklamayı gerektirmeyecek kadar, "Yeni Osmanlıcılık" illüzyonunu taçlandırmaktadır. Ayrıca, sermaye örgütlerinin bu kurgulara verdikleri kıymeti de bir kenara not etmek gerekmektedir. Söylenenler açık, o nedenle aktarmakla yetinelim.

"Türkiye hızla yükselen bir bölgesel güç olarak ya da en geniş anlamda, kökleri Anadolu'da bulunan ancak kapalı bir devre içinde politik, ekonomik ve askeri güç planları yapan muazzam stratejik güce sahip bölgesel bir hegomonun yaratılması sürecinin başlarındaki bir ülke olarak görülmelidir. Ulusal güvenliğin temin edilmesi bakımından Birleşik Devletlere yaslanma arzusu 2003'le birlikte sona ermiştir. Karşılıklı çıkara dayalı konularda Birleşik Devletler'le işbirliğine hazır olmakla birlikte, tabi bir güç olmak istememektedir."

Daha geniş bir açıdan bakıldığında üç şeyin gerçekleştiği söylenebilir: Birincisi, Yugoslavya'nın çöküşü Türkiye'yi geleneksel çıkarlara sahip olduğu bir bölgeye doğru çekti. İkincisi Rusya'daki gücün çöküşü ve yeniden doğuşu Türkiye'nin Kuzey Kafkaslara bakmasına neden oldu. Nihayet Arap dünyasında yaşanan kaos, Türkiye'yi güneye doğru çekti..."

Bu saptamaların ardından Friedman, önümüzdeki 10 yıl ve devamına ilişkin kurgularını anlatmaktadır. Kurgu, Kafkaslardan, Balkanlardan Ortadoğu ve Afrika'ya uzanan bir Osmanlı İmparatorluğu'na kadar vardırılır. Ama kurgu çok yönlü ve çok boyutlu bir hegemonyayı anlatmaktadır. Friedman'dan dinleyelim:

"Ortadoğu'daki bu hâkimiyetin sadece ekonomik ve askeri boyutta kalmasını yeterli görmeyen Türkiye işin içine dini de katar. Tam bir 'halifelik' gibi davranır. Bu arada Osmanlı döneminin gücünü tüm dünyaya göstermek istercesine başkenti de Ankara'dan İstanbul'a taşır. 2050'ye gelindiğinde dünya güçleri büyük bir gerilim içindedir. İşte bu dönemde Türk-Amerikan savaşı çıkar. ABD-Polonya ittifakına karşı Türk-Japon ittifakı arasında savaş çıkar. Bu Üçüncü Dünya Savaşı'dır. Tabii korkunç bir savaş olur."

Friedman'ın söyledikleri karşısında Karagül tepkisi: "Senaryo heyecan verici!"dir. Yalnızca Karagül'ün değil, aynı kabağı kirleten diğerleri de benzer tepkiyle yaklaşırlar anlatılanlara. Karagül, eline fırsat geçmişken bir Abdülhamit övgüsünü de sıkıştırıvermiş yazının sonlarına doğru. Abdülhamit'in Osmanlı-Japon ittifakı için ne büyük çabalar harcadığını not düşmüş.

Yeni Osmanlıcılık tartışmalarına dudak bükenlerin, bu tehlikeyi küçümseyenlerin dikkatle okuması gereken kurgular bunlar. Tabii, Friedman önünde sonunda bir kurgu yapmış ama bu kurgu ABD emperyalizminin bölgeye ve Türkiye'ye yönelik perspektiflerinden birini oluşturmakta. Son savaş fantezisi dışında kurgu yaşananlarla ilişkili. Friedman'dan ya da Karagül'den, kurgusuna Türkiye'nin Bölge'deki ABD taşeronluğunu üstlendiğini ve sürecin sonunun bir felaket olacağını söylemesini beklememek gerek. Onu da biz ekleyelim: Kurgu, büyük Osmanlı'yı işaret ediyor ama gizlenen bir ülkenin, ülkemizin bir felakete sürüklenişidir, yok edilişidir.

*İbrahim Karagül 04-03-2009 Yeni Şafak

Ali Önder Öndeş