MICHAEL KENNA - Sessiz İzlenimler

Adeta insana huzur aşılayan bir terapist Michael Kenna.

Katolik bir ailenin altı çocuğundan biri olan ve 1953, Widnes, doğumlu sanatçı eğitimine bir ruhban okulunda rahip olmak üzere başlar. İlerleyen yıllarda sanata olan ilgisinin farkına varır ve on yedi yaşından itibaren ülkenin önde gelen eğitim kurumlarından biri olan London College of Printing'de sanat eğitimi almaya başlar, ardından fotoğrafı seçer. Yirmili yaşlarında San Francisco'ya yerleşip o yıllara kadar, aldığı eğitimi moda, muhabirlik ve benzeri alanlarda son derece ticari amaçlarla kullanırken 1980'lerin sonuna dek sürdürdüğü, efsanevi fotoğrafçı Ruth Bernard'ın asistanlığı, fotoğrafa olan bakışının değişmesine neden olur. Ayrıca kendisinin de ifade ettiği üzere Bill Brant, Josef Sudek, Eugene Atget ve Alfred Steigliz'den etkilenmesi bu günkü tarzının oluşmasına katkıda bulunur.

Bir söyleşisinde, yalnız başına, yıldızlı gökyüzünün altında sessizliği dinlemenin, yavaşça hareket eden dünyayı izlemenin, hayal etmenin ve düşlemenin en büyük esin kaynağı olduğunu dile getiren Kenna, bu dinginliği de daha çok, insanların çok da fazla zaman harcamadığı saatlerde ve mekanlarda deniz kıyılarında, enerji santrallerinde ve dahası uzak doğu kırsalında bulmuşa benziyor. Her ne kadar şehir merkezlerine ait fotoğrafları olsa da bu kareler de yine hayatın durduğu ya da rölantiye alındığı anlarda yakalanmış kareler ve yine her biri diğerleri gibi grafik birer sadelik içeriyor.

Japonya'daki manzarada karakteristik öğeler bulduğunu söyleyen sanatçı özel olarak Hokkaido'yu son derece zarif buluyor. Bir yandan da soğuk, değerli, eşsiz, beyaz ve nihayet grafiksel olduğunu vurguluyor. Tanınmasına neden olan fotoğrafların çoğunu genelde birkaç bölgede çeken Kenna gittiği ve fotoğraf çektiği yerleri adeta birer arkadaş gibi gördüğü için onları sıklıkla ziyaret ediyor. Her ziyaretinde başka bir özelliğini keşfediyor ve değişik kadrajlar oluşturuyor. Sanki üzerinde çalıştığı bölgeye dair çekebileceği bütün kareleri çekmek istiyor gibi bir hali var. Buna karşın yeni arkadaşlar edinmekten çekinmediğini belirtmeden edemiyor.

Kadrajlarında görülen, tutku derecesindeki grafik merakı hem bir sadelik hem de gözü rahatlatan bir simetri ve denge oluşturuyor. Fotoğraflarının neredeyse tamamı, ya gün ağarmadan hemen önce yada gecenin en ışıksız anlarında çekilmiş karelerdir. Bu nedenle sıklıkla saatler süren pozlamalar yapan fotoğrafçı bu sayede fotoğraflarında eşsiz bir derinlik, ve gizem yaratırken simetrinin sebep olduğu cansızlığı da bir miktar gidermiş olur. Ansel Adams ile Alfred Steigliz'in birbirlerine atfettikleri "bulut manyaklığı" Michael Kenna'da da rahatlıkla görülebilir. Bunun dışında kar, sis, iskele fotoğraflarındaki genel objelerdir. İngiltere'deki Enerji Santralleri çalışmasında çektiği dev bacalar dışında genellikle geniş açılı ve perspektifi olan fotoğraflar çeker.

Fakat bütün bunlar olurken Michael Kenna sıradan bir manzara fotoğrafçısı değildir. Bir gittiği yere defalarca kere yeniden gitmesi bile onu diğerlerinden ayrıştırır. Adeta bir portre fotoğrafçısı gibi çalışır. Dalgalı bir sahilde dalgaların kıyıyı nasıl şekillendirdiğini uzun uzun izler. Dalgaları sayar. Bir bahçe çitinin karla kaplanmasını orada onu izleyerek bekler. Fotoğrafını çekeceği bir ağacın etrafında saatlerce dolanır. Neredeyse tüm detayları gözler, onu tanır ve teknik olarak nasıl bir yol seçeceğine karar verir. Uzun pozlama süreleri ve orta format makine kullanıyor olması nedeniyle sıklıkla üç ayak kullanır ve fakat hiçbir zaman tek kareyle yetinmez.

Yalnız bir ruh hali
Çalışma odasının duvarında hiçbir maddi değeri olmayan fakat kendisi için çok önemli bir kaç madalya asılıdır. Bu madalyalar çeşitli uzun mesafe koşularından aldığı madalyalar. "Bedeniniz üç - dört saat baskı altında kalır yada zorlanırsa zihniniz de bağlı olduğu şeylerden kopar ve özgürleşir. Bu sayede kendi iç dünyanızda sorumsuzca ve hatta sorunsuzca gezinebilirsiniz." Bu sözler Michael Kenna'nın yalnız ruh haline işaret ediyor sanki. Fotoğraflarında da görünen tam da bu aslında: Sakin, yalnız ve bilge bir atmosfer. Uzak doğuda özellikle Japonya'da, ulaşmayı istediği bu sakin, yalnız ve bilge atmosferi yakalamış gibi görünüyor.

Öte yandan fotoğraflarında hep bir anının ve hikayenin olmasını isterken bir yandan da "İnsansız anı olmaz" diyenlere adeta meydan okuyor. Çünkü az önce değinilen sakinlik ve yalnızlık arayışından olsa gerek Michael Kenna fotoğraflarının en büyük ortak özelliği hiçbir karede tek bir insanın hatta hayvanın dahi yer almamasıdır. Buna rağmen her bir kare ya insansı bir etki taşır yada tersinden bir bakışla insandan, kalabalıktan uzaklaşmayı anlatır. Siyah - beyaz seçiminin kattığı dramatik etkinin de yardımıyla duygu yüklü kareler oluşturur.

Öyle ki etkileyiciliği sayesinde Paris'te LeBon Marché'da açtığı Japan sergisinde tüm fotoğrafları satılmış ve diğer bazı eserleri Paris Bibliotheque Nationale, Prag Dekoratif Sanatlar Müzesi, San Francisco MOMA, Londra Victoria &amp Albert Müzesi koleksiyonlarında yer alabilmiştir.

Özgür ATAK