Uluslararası yardımları reddeden bölgesel güç kibri

Deprem sonrası yurtdışından gelen yardım tekliflerini geri çeviren AKP hükümeti bazı köşe yazarlarının eleştirilerine hedef olurken, Fethullahçı Eyüp Can AKP’nin avukatlığına soyundu.

AKP’nin Van depremi sonrasında İsrail’in de içinde bulunduğu ülkelerden gelen yardım taleplerini sorumsuzca geri çevirmesi bazı köşe yazarlarının tepkisini çekti. Habertürk yazarı Umur Talu köşesinde dış yardımı reddeden “resmi kibir”i sert şekilde eleştirirken Akşam gazetesi yazarı Nihal Kemaloğlu, bölgesel güç algısına halel getirmemek için yardım tekliflerinin peşinen reddedildiğini vurguladı.

AKP’nin avukatlığına soyunan Radikal Gazetesi yazarı Fethullahçı Eyüp Can ise İsrail ve Ermenistan’ın yardım girişimlerini siyasi hamle olarak nitelerken, hükümetin çok hızlı müdahale ettiğini belirterek depremzedelerle adeta alay etti. Milliyet gazetesinin 27 Ekim tarihli haberine göre, Andy-ar şirketinin anket yaptığı kırk üç köyden sadece yedisine devlet görevlilerinin uğradığı, iki köye ise sadece tespit amacıyla asker gittiği belirlenmişti.

Talu: “'Dış yardım'ı reddeden o resmi kibir nedir, nedir o kibir?”
Umur Talu, 27 Ekim tarihli yazısında dış yardımı reddeden “resmi kibir”i eleştirerek, hayatların büyük devlet pozlarına kurban edildiğini belirtti:

“Orada insan ötesi gayretlerle çırpınan hiçbir kamu görevlisinin tırnağına bile basmak istemem… Ama ilk günden “dış yardım”ı reddeden o resmi kibir nedir, nedir o kibir?

Belki bir çocuğa daha el verecek bir ele, malzemeye, bilgiye, deneyime sırt çeviren o cüret nedir? Bir yandan kendi içinize seslenip “İnsanlık, kardeşlik, dayanışma nutku” verirken…

Bir yandan kendi içinize, yaranıza, enkazınıza gelmek isteyen yabancıya “Milliyetçilik kibri” taslamak nasıl şeydir?

Belli ki…

Bir “Dışişleri kibri” oluşmuş!

Tamam, gitsin, bir zamanlar çadırına koştukları Libya'da ceset tekmeleyenlere ilk yardımı yapmakla övünsün kankası Suriye yönetimini bir kalemde silsin…

Ama, küçücük bir çocuğun hayatını büyük devlet pozlarına kurban etmesin!”

“Sorumlular hesap vermeli”
Ülke dışından yardımlar kabul edilene kadar geçen sürede ölü sayısının 200’den 500’e çıkmasına da değinen Talu, yazısında sorumluların hesap vermeleri gerektiğini belirtti:

“İlk günden kim, hangi cüretle, hangi kibirle bu ülkenin, oradaki insanların, enkazda sıkışan yahut çadırsızlıkta, yazlık çadırda donan çocukların bir umut ihtimaline, ister kibirle, ister cehaletle sırt çevirdiyse, bir hesap vermeli!”

İnsanlar soğukta çadırsız ama olsun, bölgesel güç olarak algılanıyoruz hâlâ!
Nihal Kemaloğlu ise 27 Ekim tarihli yazısında uluslararası yardımın bölgesel hesaplarla reddedildiğine dikkat çekti:

“Türkiye, gösterişli büyüme rakamlarıyla yükselen bölgesel güç algısına halel getirmemek için uluslararası yardımları peşinen reddederken, Van’daki depremin dördüncü gününde kilometrelerce çadır kuyruğu uzadıkça uzuyordu.”

Talu ve Kemaloğlu, enkaz altında yardım bekleyen, çadırsız kalan, soğuk havayla boğuşan insanların sorunlarını gündeme getirirken Eyüp Can uluslararası yardım tekliflerini geri çeviren AKP’yi aklamakla meşguldü. Can 25 Ekim tarihli yazısında, İsrail ve Ermenistan’ın yardım tekliflerini siyasi hamle olarak değerlendirirken, AKP Hükümetinin yardımları reddetmesindeki siyasi hesapları görmezden geliyordu:

“Belli ki İsrail ‘insani bir jestle’ doğal bir felaketi siyasi ilişkilerin yumuşaması için bir fırsata çevirmek istiyor. Benzer bir arayış Ermenistan’da da var.”

Boşverin arama kurtarma ekiplerini, başbakan geldi ya!
Yardımların reddedilmesinde AKP’nin siyasi hesaplarına değinmemeye özen gösteren Can, yardımların geri çevrilmesini Türkiye’nin depremin yaralarını kendi imkânlarıyla sarabileceğini düşünmesine bağlayarak hükümetin müdahalesinin çok hızlı olduğunu iddia etti:

“Türkiye 1999 depreminden farklı olarak, Van depreminin yaralarını kendi imkânlarıyla sarabileceğini düşünüyor.

…Hükümetin müdahalesi çok hızlı oldu. Başbakan Erdoğan anında Van’a gitti.”

Depremin üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen kurtarma ekiplerinin çok sayıda yerleşim bölgesine ulaşamamış olması nedeniyle vatandaşlar yaralıları kendi çabalarıyla enkaz altından çıkartmaya çalışmış, bu nedenle kurtarılabilecek çok sayıda insan hayatını kaybetmişti. Mevcut kurtarma ekiplerinin yetersizliği ve saniyelik gecikmelerin bile enkaz altındaki insanlar için ölüm getirebildiği ortadayken ülke dışından gelen yardımları reddeden hükümeti eleştirmek yerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın anında Van’a gitmesini övmeyi tercih eden Eyüp Can yandaş gazeteciliğin çarpıcı bir örneğini sergilemiş oldu.

(soL - Haber Merkezi)